2011 yılının haziran ayının ilk haftasındaydı; Muğla’daydım son final sınavımdan çıktım, vizem iyiydi ve iyi bir final sınavını çıkardım. Ve artık resmi olarak olmasa da İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ’nden mezun bir gençtim. Anlayacağınız matematiksel olarak şampiyonluğumu ilan etmiştim. Tabii o zamanlar okullarda yaygın olan cemaatçi sınıf arkadaşlarımız vardı. Onlar geniş ferah evlerde, yiyecek – içecek sıkıntısı çekmeden eğitimlerine devam ediyordu; bizler ise kıt kanaat paramızla makarnayla, yumurtayla ama vatan sevgimiz ve ailemizin sonsuz desteğiyle hem çalışmaya hem de okumaya çalışıyorduk. 

Ara ara beni de yoklamaya geldi o malum kişiler; genelde ihtiyaç sahibi insanların yanına giderdiler. İnsanların zaaflarını iyi bilirler ona göre hareket ederdiler. Ben her seferinde onları terslerdim ve hatta onlara kandırıldıklarını anlattırdım. Yukardakilerin amaçlarını bilmiyorsunuz; kullanılıyorsunuz derdim. Bir tane sınıf arkadaşım vardı; sonradan öğrendim o arkadaş da onlara hizmet ediyormuş ama dediğim gibi sonradan öğrendim. Çünkü o gayet arkadaşça sohbetler ediyordu; cemaate çekmek için herhangi bir girişimi falan yoktu. Ta ki okulun son dönemi gelene kadar; başladı “ Bak seni polis yapalım” demeye bana. 

Bu konu açıldıkça ben de arama mesafe koydum; inanın adını bile hatırlamıyorum, şimdi sorsanız. O derece soğudum ve uzak tuttum kendimden. En son yukarıda bahsettiğim final sınavımdan çıkınca karşılaştım ve yine aynı kelamı etti. “ Bak varlıklı bir aileden gelmiyorsun, KPSS işleri de kolay değil, artık kabul et işte mis gibi polis ol” dedi. O son konuşması oldu zaten; “ Bizim sohbetimiz, muhabbetimiz, aramızda her neyse arkadaşlık, dostluk; an itibariyle bitti” dedim ve ortamdan ayrıldım. O günden sonra da ne gördüm, ne telefonla konuştum ne de başka bir şey; ne oldu bilmiyorum.

Okul bitti, Zonguldak’a memlekete geri döndüm. İster istemez bu yaşadığım olayı, “ Cemaat kadrolarıyla polis olma “ teklifini kabul etmediğimi anlattığım kişiler oldu. Çoğundan hakarete yakın cevaplar aldım desem yalan olmaz. “ Neden kabul etmedin?”, “ Sen salak mısın?” a kadar varacak tepkiler gördüm. “ Bak şimdi iş yok bir şey yok; öyle bekler durursun “ dediler. Çünkü o gün onlar, ben onurlu bir işsiz adayı olarak “ Benim Fetocularla işim olmaz “ derken bana kızıyordular. Aradan yıllar geçti ve 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Sonrasında bu polis olma olayını anlattığımda bana kızan kişilerin kafasına dank etti ve onlar da FETÖ demeye başladı. Ben FETÖ darbe girişimini 2011 yılında engelledim; hem de 23 yaşında daha hayata atılmayan dar gelirli bir ailenin çocuğu ve işsiz adayı bir genç olarak. Bu benim 15 Temmuz sınavımdı ve ben bütünlemeye kalmadan direkt olarak bu sınavı geçtim.

Şimdi ne mi oldu?  Aradan 9 sene geçti ve 2011 yılında yaşadığım o olaydan sonra bende tek bir şey değişti. Hala ONURLUYUM ama bu sefer DİPLOMALI bir İŞSİZİM; sıkıntı yok. Annem, babam, kardeşim, ailem, aile büyüklerimiz, yakın dostlarım, sevdiklerim sağ olsun. Maddi bir ihtiyacım olsa onların hepsi yardımcı olur bilirim ama ONUR dışardan ya da başka bir yerlerden temin edilmiyor. 

Son olarak aklıma Rahmetli Erdal Tosun’un filmindeki efsane repliği geldi:

“ Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak,

Hayallerimizi de satmadık ya. “