17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü son yıllarda önem verdiğimiz günler arasında…

17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü bugün tüm dünyada kutlanıyor. Türkiye'de de Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından etkinlikler düzenleniyor. Dünya Telekomünikasyon Günü nasıl ortaya çıktı?

Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü, şüphesiz teknoloji ve telekomünikasyonun insan hayatının her alanında bu kadar kullanıldığı günümüzde önem taşıyan günler arasında.

17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü, int

ernet ve diğer bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) kullanımının toplumları ve ekonomileri dönüştürmesinin yanı sıra, sayısal uçurumun kapatılmasına yönelik faydaları konusunda farkındalık oluşturulması amacıyla, 1865 yılında Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (International TelecommunicationUnion-ITU) kurulduğu gün olan 17 Mayıs günü, her yıl “Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü (World Telecommunicationand Information SocietyDay-WTISD)” olarak kutlanıyor.

Yapay zekâ alanında son yıllarda yaşanan büyük gelişmelerin, büyük veri, makine öğrenmesi ve bulut bilişim başta olmak üzere yeni teknolojilerde meydana getirdiği hızlı ilerlemeler, sağlıktan eğitime, bankacılıktan tarıma kadar birçok alanda yeni olanakların önünü açıyor.

İnternet ve diğer bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) kullanımının toplumları ve ekonomileri dönüştürmesinin yanı sıra, sayısal uçurumun kapatılmasına yönelik faydaları konusunda farkındalık oluşturulması amacıyla, 1865 yılında Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (International TelecommunicationUnion-ITU) kurulduğu gün olan 17 Mayıs günü, her yıl “Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü (World Telecommunicationand Information SocietyDay-WTISD)” olarak kutlanıyor.

Telekomünikasyon günü olarak bilinen bu gün ilk olarak 1969'da kutlandı. Sonrasında da tüm dünyada her sene 17 Mayıs günü kutlanmaya devam ediyor. Gün, son zamanlarda Dünya Bilgi Toplumu Günü olarak da anılmaya başlamıştır.Temel olarak bilgi ve iletişimin dünyada her bölgede (kırsal, dağlık ya da şehir farketmeksizin) yaşayan insanlar için daha erişilebilir olmasını hedefliyor.

İnsanlar iletişim ihtiyaçlarını tarih boyunca birçok farklı şekilde giderdiler. Kimi zaman bir güvercinin bacağına bağlanan bir not, kimi zaman bir ateşin dumanı, kimi zaman davul sesi.

Teknoloji ilerledikçe artık çok daha uzak mesafelerle iletişime geçme şansı ancak telekomünikasyon ile oldu.

Telekomünikasyon, tel, optik, radyo ve diğer elektromanyetik sistemler ile her türlü doğanın işaretlerini, sinyallerini, mesajlarını, resimlerini, yazılarını ve seslerini iletmektedir.

Bilgi alışverişi iletişim katılımcıları arasında teknolojinin kullanımı ile gerçekleşir. Fiziksel medya, kablolar veya elektromanyetik radyasyon kullanarak iletilir. Bu tip iletim yolları genellikle çoğullamanın avantajlarını sağlayan iletişim kanallarına bölünür. Birçok farklı teknolojiden dolayı, terim çoğu zaman çoğul biçimde kullanılır. Dünya Telekomünikasyon Günü, dünya üzerinde seyahat eden iletişim ve bilgi vurgulamak için ana hedef için kutlanmaktadır. Temel olarak, her yaşamdaki önemli iletişim bilincini ve teknolojinin gelişmesi gibi bir alandaki uyarımı artırmaktır.

Telekomünikasyon eskiden sadece telefon ile konuşma ve telgraf gibi hizmetler vermekteyken artık cep telefonlarının da hayatımıza girmesiyle çok daha farklı bir boyut aldı. Mesajlaşma ve internet sağlayıcılığı görevini de yerine getiren telekomünikasyon aslında bizim hayatımızı dijitalleştiren bir alan olarak hem iş hem de günlük hayatımızın tam ortasına yerleşmiş durumda.

Birçok kişi için elektrik, su, doğalgaz gibi en temel altyapı ihtiyaçlarından birisi belki de en önemlisi haline gelmiş durumdadır.

Dünya Bilgi Toplumu Günü olarak anılmasının sebebi de aslında bizi bilgiye ulaştırma yolunda bize kattıkları değerdir. Toplumumuz ve hatta insanlık bilgi çağına telekomünikasyon sayesinde ulaşıyor.

Bilgi ağlarının ve 21. yüzyılın anlık iletişim çalışmalarının etkileri şaşırtıcı ve çoğu zaman mantıklı olmayan yöntemlerle ortaya çıkıyor.Bu etkiler piyasaları bozabilir ve işletmelerin ve hükümetlerin itibarına ve sağlığına zarar verebilir. Ama aynı zamanda, itibarların nasıl yaratılabileceğine, sürdürülebileceğine ve yeniden inşa edilebileceğine dair özel zorluklar ve fırsatlar da sağlıyorlar.

Hipertansiyon Farkındalık Günü

Bu günün bir özelliği var…

17 Mayıs tarihi aynı zamanda hipertansiyon Farkındalık Günü olarak dikkate alınıyor…

Tansiyon ve hipertansiyon bildiğiniz gibi insan ölümlerinin ana sebeplerinden!

Kalp krizini tetikliyor, beyin damarlarında anevrizmaya (baloncuk) yol açtığı için inmeye neden oluyor, böbrek fonksiyonlarını ve görmeyi bozuyor... Hayati risk taşıyan bu sağlık sorunlarına yol açan bu faktör, yüksek tansiyon! Ülkemizde her üç kişiden biri yüksek tansiyon hastası. Üstelik sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı giderek daha fazla kişinin tansiyon sorunu yaşaması anlamına geliyor. Acıbadem International Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Aslıhan EranErgöknil, hiçbir belirti olmasa bile tedavi edilmeyen yüksek tansiyonun vücuda hasar verdiğine dikkat çekerek “Yüksek tansiyon özellikle kalp, damar sistemi, göz, beyin ve böbrekler üzerinde olumsuz etkilere sahip. Beyin damarlarında anevrizmaya, kalp yetersizliği ve kalp krizi riskinde artışa yol açabiliyor. Bu nedenle yüksek tansiyon yaşayan herkesi, yaşam tarzını mümkün olan en kısa sürede değiştirmek zorundadır. Doğru beslenme ve egzersiz ile stresten uzak kalmak her şeyden önce gelir.” diye konuşuyor.

Her kalp atışında vücuda pompalanan kanın damar duvarlarına uyguladığı baskı, tansiyon olarak tanımlanıyor. Halk arasında “büyük tansiyon” olarak bilinen sistolik basınç, kalp attığında kalp kasının kasılmasıyla oksijenden zengin kanın damarlara pompalandığında ortaya çıkıyor. Diastolik kan basıncı ise kalp kası gevşediğinde kan damarlarında oluşan basınç olarak tanımlanıyor ve “küçük tansiyon” olarak biliniyor. Sistolik basıncın 120 mmHg ve diastolik basıncın 80 mmHg düzeyinde olmasının “normal tansiyon” olarak tanımlanabileceğini anlatan Dr. Aslıhan EranErgöknil, “Hipertansiyon nedenlerine göre esansiyel yani primer ve sekonder olarak iki gruba ayrılır.” diyor.

Yaş ve kalıtsal yatkınlık, en önemli etken

Primer gruptaki hipertansiyon faktörlerinde yaş ve kalıtsal yatkınlık öne çıktığını belirten Dr. Aslıhan EranErgöknil, şöyle devam ediyor: “Yaşam tarzı, obezite, aşırı tuzlu besinler, yüksek alkol tüketimi, egzersiz eksikliği, sigara, stres veya doğum kontrol hapları gibi bazı ilaçlar da bu esansiyel hipertansiyonun nedenidir. Sekonder hipertansiyona yol açan etmenler olarak da böbrek dolaşım sorunlarını ve hormonal bozuklukları sayabiliriz. Bu nedenlerin tedavileri sonrasında hipertansiyon da gerilemektedir.”

Baş ve ense ağrısı ilk belirtiler

Yüksek tansiyonun en önemli belirtisi ise baş ve ense ağrısı ile baş dönmesi. Ayrıca nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı, görmede bozukluk da oluşabileceğini belirten Dr. Aslıhan EranErgöknil, seyrek olarak da halsizlik, yorgunluk, kulaklarda çınlama, ciddi yüksek seviyelerde de burun kanaması, gece uykudan uyanıp idrara çıkma ve bacaklarda şişlik gibi belirtilere de rastlandığını kaydediyor.

Kadınlarda menopozla birlikte artış görülüyor

Ülkemizde hipertansiyonun görülme sıklığı son derece yüksek. Ülkemiz nüfusunun yüzde 31.2’sinin tansiyonunun 140-90 mmHg düzeyinin üstünde olduğunu belirten Dr. Aslıhan EranErgöknil, “Kadınlarda bu oran yüzde 36, erkeklerde ise yüzde 30 civarındadır. Yüksek tansiyon 50 yaş altı erkeklerde, kadınlara göre daha sıktır. 50 yaş üstünde ise kadınlarda daha sık görülmekte ve toplamda kadınlardaki oran daha fazla izlenmektedir. Bunun da en belirgin nedeni kadınlardaki menopoz dönemindeki hormonal değişimlerin etkisidir.” diye bilgi veriyor.

Tanı için en az bir haftalık takip şart

Kan basıncının 140/90 mm Hg üzerinde olması kişinin hipertansiyon hastası olabileceğini gösteriyor. Ancak tanının fizik muayene, elektrokardiyogram, ekokardiyografi, 24 saatlik kan basıncı takibi (tansiyon holter) ve laboratuvar testleri ile konulduğunu anlatan Dr. Aslıhan EranErgöknil, “Hekim kontrolünde yapılan bu testler, hastalığın derecesini ve tedavi süreçlerini de belirler. Tanı için tansiyon en az 1 haftalık tansiyon takibi gerekir. Böylece hastanın ortalama tansiyon değerlerini görmek ve hipertansiyonun evresini tespit etmek mümkün olabilir. Yüksek tansiyon hafif, orta ve ağır olmak üzere üç evrede ele alınıyor.” diyor.

Tedavi süreci hastaya göre şekillenmeli

Günümüzde yüksek tansiyon tedavisinde etkili ilaçlar bulunuyor. Farklı aktif bileşenlerin kombinasyonu ile birçok hastaya en iyi şekilde yardımcı olunduğunu kaydeden Dr. Aslıhan EranErgöknil “Doktorun sanatı, her birey için en etkili kombinasyonu belirlemede yatmaktadır. Bu hastadan hastaya değişir, yani hastanın genel risk profili, kardiyovasküler hastalıklar için bireysel risk faktörlerinin toplamı, obezite, sigara, alkol tüketimi, diyabet, yüksek kolesterol seviyeleri gibi faktörler ile tıp geçmişinde kalp krizi, felç gibi öykülerin olması hastaya göre tedaviyi şekillendirmektedir.” diye bilgi veriyor.

Limon ve sarımsak tansiyon düşürüyor

Bazı sebze ve meyveler, yüksek tansiyonun düşürülmesinde etkin rol oynuyor.

Limonun kan damarlarının esnekliğini sağladığını ve kan basıncını düşürdüğünü ifade eden Dr. Aslıhan EranErgöknil, diğer besinler hakkında da şu bilgileri veriyor: “Sarımsak da halk arasında tansiyon düşürücü etkisi en çok bilinen besindir. İçeriğindeki nitrik asit ile hidrojen sülfür, kan basıncını düşürür. Ayrıca havuç, domates, kereviz, muz ve kayısının da tansiyon değerlerinin artışına engel olduğu biliniyor.”

Yüksek tansiyona karşı en iyi önlem:

Sağlıklı beslenme ve spor

Hipertansiyondan korunmak için yapılması gerekenlerin başında beslenmeye dikkat etmek geliyor. Beden kitle BMI 25'ten az olması gerektiğini vurgulayan Acıbadem International Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Aslıhan EranErgöknil, diğer önerilerini şöyle sıralıyor:

  • Az yağlı beslenmeye dikkat edilmeli, hayvansal yağlar yerine kaliteli bitkisel yağ tüketimine özen gösterilmeli.
  • Beyaz un, makarna ve tatlı yiyecekler gibi basit karbonhidratlardan uzak durulmalı.
  • Kan şekeri seviyesini çok fazla etkilemeyen ve böylelikle vücut ağırlığını düşürmeye yardımcı olan tam tahıllı ürünler tüketilmeli.
  • Çok fazla tuz da kan basıncını artırdığından, tuz bakımından zengin gıdalardan kaçınılmalı, tuz tüketimi azaltılmalı.
  • Jambon, füme et veya kurutulmuş balık gibi işlenmiş veya tuzlanmış et ve balık ürünleri, sosis ve sosis ürünleri ile sodyum içeriği yüksek peynirler, poşetlerde hazır yemekler, konserve yiyecekler ve çorbalar, tuzlu atıştırmalıklar ve cipslerin yanı sıra tuzlu fındık ve patates kızartması gibi yiyeceklerden de uzak uzak durulmalı.
  • Haftada yaklaşık üç kez 30 ila 45 dakikalık egzersiz, yürüyüş yapılmalı.
  • Sigaradan uzak durulmalı, alkol tüketimi azaltılmalı, stres seviyesi düşürülmeli.