Buradan nasıl geçtiğini anlayamadığım ve genelde kötü anılar bırakan 2018’e veda konuşması yapmak istiyorum. Sevgili Okuyucular bunu yaparken de kulaklığımda beni en çok etkileyen karmakarışık eden şarkılar peşi sıra çalmaktadır. Durumun vahametini siz düşünün artık. Bugün buralar sizleri sarmaya bilir, zaten bazıları gözünün ucuyla bakıp zahmet edip okumazlar. Ya ismime kıl kaparlar ya da cismime :) 

Hazır lafı gelmişken adam kayırmanın olmadığı bir yıl diliyorum o zaman ben 2019’da. Gelecek yıldan “ Hak, adalet, hakkaniyet, liyakat, dürüstlük “ DİLENİYORUM ( hayatımda ikinci kez ). Geçenlerde sizlere bahsetmiştim belki hatırlıyorsunuzdur. İlk dilenmemi “ Nereden bilebilirdim binde bir hatta iki binde bir olduğumu; hayat her gecen gün bize yeni şeyler öğretiyor. Kendimi nimetten saymıyorum ama boşa da koyamıyorum yaşadıklarımı; kusuruma bakmayın. Ama resmen görünmeyi dilenmişim be; inatla görmezden gelen sisteme karşı.” bu sözlerle açıklamıştım. Ama bu ikinci dilenmem inanın benle ilgili değil; inanın çok ama çok ihtiyacımız var “ Hak, adalet, dürüstlük ” gibi arkadaşlara.

Kendim için bir şey istiyor muyum 2019’dan diye düşündüm de geçtiğimiz yıllardan istemiştim olmadı bu sene de totem yapalım. Bakarsınız bu sene o senedir de kendi ayaklarıyla gelir. ( Hiç sanmıyorum ama neyse) Biraz da gizem katmak lazım; o kadar olsun be! Allah’ım sen o konuyu biliyorsun; Amin. ( Siz de Amin deyin ama )

Beni boş verelim de biz bu coğrafyalar için bir şeyler isteyelim diyorum ben. 2019’dan memleket için isteklerimi ve beklentilerimi daha sonraki günlere sakladığım için şu an biraz daha bölgesel düşünüyorum olayı. 

Benim zoruma ne gidiyor biliyor musunuz Sevgili Okuyucular?

Çocuklarımızın ellerinde siyah poşetleri değil de Halit Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah kitabını görelim, Oğuz Atay olur, Reşat Nuri olur, Peyami Safa olur, Ahmet Ümit olur; bizde değer çok, niceleri olur. Ellerindeki siyah poşetlerle kendilerine farklı alışkanlıklar değil de ellerinde kitaplar, dergiler, sinema – tiyatro biletleri görelim diyorum. Hatta diyorum ki kendilerinin çalışmalar yaptığı edebiyat, sanat, spor faaliyetlerinde görelim; ben böyle hayal ediyorum. 

Ben buradan annelere babalara seslenmek istiyorum; 

“ Çocuklarınızı bir tiyatro sahnesinde hayal edebiliyor musunuz? ”

Ya da

“ Çocuğunuzun yazdığı bir kitabı okuduğunuzu ?”

“ Yeşil sahalarda harikalar yarattığını ?”

“ Güzel bir koroda ya da elinde enstrümanıyla müzik yaptığımı ?”

“ Çocuğunuzun resim sergisini gezerken hayal ettiniz mi kendinizi? “

Ben bunların hepsini sizlerin çocukları için hayal ediyorum; sizlere yemin ederim.

Ben sizlerin çocuklarını şeffaf olmayan siyah poşetlerle içerisindeki tıkırtılarla ne olduğunu anladığınız şeylerle kendilerine sözde eğlence edinmesini ve/veya başkalarına kuryelik yapmasını hayal edemiyorum.

Ben çocuklarınızda Barış Manço, Cengiz Ünder, Oğuz Atay, Kemal Sunal hayal ediyorum.

Ben çocuklarınızda Mustafa Kemal hayal ediyorum; sakın kızmayın bana.