Gazetede bir haber başlığı :

“ Ekmek zammı kapıda…”

Haberin içeriğinde Zonguldak Fırıncılar Odası’nın “zam talebinde” bulunmaya hazırlandığı, bu yöndeki talebin Birlik Başkanlığı’nca incelendikten sonra karar verileceği belirtiliyor.

Son ekmek zammı hatırladığınız kadarı ile bu yıl Ramazan Bayramı öncesinde yapılmıştı, yani aradan fazla zaman geçmedi.

Ancak, fiyatlar zamanı geride bıraktığından böyle bir tablo ortaya çıkıyor.

*

İşin iki boyutu var…

Birincisi ekmek zammı toplumun çok duyarlı olduğu konulardan birisi…

Öyle ki, iğneden ipliğe zam geldiğinde, ekmek zammı kadar hükmü olmuyor.

Bizim milletimiz için ekmek mübarektir, nimettir, berekettir, yaşam mücadelesinin adı “ekmek kavgası”, işyerlerimizin adı “ekmek teknesi” olarak tanımlanır.

Ekmekle oynanmaz, ekmekle oynayan iflah olmaz.

*

Son ekmek zammından önce 6 TL’ye 4 ekmek alabilen vatandaşlarımız, zamdan sonra 6 TL’ye 3 ekmek alabiliyor. 

Yani sofradan bir ekmek eksilmiş durumda…

Vatandaşlarımız ekmeğin bir dilim eksik, ya da bir dilim fazla olmasına bakmaz, akşam işten dönerken eve kaç ekmek götürdüğüne bakar.

Dolayısı ile bir kg. domatesin 15 TL’den satılmasına çok fazla aldırmayan vatandaşlarımız, ekmeğe 50 kuruş zam yapılmasından çok fazla etkilenir.

Gerektiğinde, zor günde, dar günde ekmeğini suya batırıp yiyecek kadar özverili insanlarımız için ekmeğin ne kadar değerli olduğunu anlamak gerekiyor.

*

İşin diğer boyutu, ekmek üreticilerini, yani fırın işletmecilerini ilgilendiriyor.

Ekmek gramaj ve fiyatının tespitine ilişkin mevzuat tıpkı bir trenin lokomotifi ile ona bağlı vagonlara benziyor.

Vagonlara yol verip, lokomotifi sabit tutmaya çalışırsanız, bunun mantığını anlamak mümkün olmaz.

Tıpkı ekmeğin üretim aşamalarında olduğu gibi…

Ekmek maliyetini doğrudan etkileyen un, maya ve benzeri maliyet unsurlarını serbest bırakıp, ekmeğe narh koyarsanız, bunun mantığını anlamak da çok mümkün olmaz.

Ekonominin genel kuralına ve doğasına aykırı bir durumdur bu…

Eğer ekmek üretiminde, gerçek maliyet artışları varsa, fırın işletmecilerinden “zararına” üretim yapmalarını beklemek haksızlık olur.

Ekmek maliyet tablosunun ciddi verilerle incelenerek, abartılı rakamlar olup olmadığını kontrol etmek, zam talebine ilişkin değerlendirmeyi buna göre yapmak en doğrusudur.

*

Özetle, iki arada bir derede bir durumdur bu…

Bir yandan halkımızın en temel gıda maddesi olan ekmeğin fiyatının makul ölçülerde tutulması, bir yandan işletmecilerin zarar etmesinin önlenmesi gibi bir sorumluluk ortaya çıkıyor.

ZESOB Başkanı Muharrem Coşkun mesleki sorumluluğu yanında, toplumsal sorumluluğu da yüksek olan bir birlik başkanıdır.

Ekmeği üretenlerle, tüketenler arasında bir denge kurmak için çaba göstereceğini tahmin ediyoruz.

Zor bir denklem gibi görünse de, çözülmesi gerekiyor.

Unutmayalım ki, üretim ve ticaretle uğraşanlar ürettikleri, yada sattıkları ürünlere gelen zamları fiyatlara yansıtma şansına sahipler ama, halkımızın böyle bir şansı bulunmuyor.

Dileyelim ki, sofralarımızın baştacı ekmeğimiz, halkımız için “acı ekmek” durumuna gelmesin.

Erhan ÇAKMAK