Sıcaktır. Çetindir. Güçtür. Lakin Ağustos ayı bizim için zafer ayıdır. 

Büyük Taarruz’dan, Malazgirt’e, Kıbrıs’ın fethinden Mohaç’a, Belgrad’ın fethine, Çaldıran’a, Mercidabık’a kadar Türk tarihi Ağustos ayında zaferlerle doludur.
1071 Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümü olan 26 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal’in Büyük Taarruz’u başlatması gibi. 24 Ağustos 2016’da Mercidabık Zaferi’nin yıl dönümünde Türk Silahlı Kuvvetleri deaş belasını bertaraf etmek için Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlatması gibi, Kıbrıs’ın fethi de Ağustos’ta, Kıbrıs Barış Harekatı da Ağustos’tadır.
Malazgirt ile Bilad-ı Rum’un (Anadolu) kapısını açan ceddimiz, Mercidabık ile Bilad-ı Şam’ın (Suriye) kapılarını açmıştı.
Yine bir Ağustos ayında 1571’de Doğu Akdeniz’in kilidi Gazimagusa düşmüş Kıbrıs fethedilmiştir.
26 Ağustos 1922’de de Anadolu’nun çekilebileceğimiz son sınır, son kale olduğu ve ilelebet Türk vatanı olarak kalacağı cümle aleme ilan edilmiştir. 30 Ağustos’ta zafere ulaşılmıştır.
Ve tabi ki Malazgirt Zaferi’nin 950.yılı..
Bu örnekleri neden verdiğime gelecek olursak.

30 Ağustos 1922’deki büyük zaferin ilk emri 26 Ağustos 1922’de verildi. Çünkü o emri o gün veren Gazi Mustafa Kemal, ceddinin izinden yürüdüğünün farkındaydı. Alparslan’ın mirasçısı olduğunun farkındaydı.
851 yıl önce 26 Ağustos 1071 günü Anadolu kapısını bize ardına kadar açan Sultan Alparslan’ın Malazgirt ovasında ordusuna verdiği emir ile 851 yıl sonra Anadolu’yu düşman işgalinden kurtarmak için Mustafa Kemal’in verdiği emir aynıdır.
26 Ağustos 1071 de...
30 Ağustos 1922 de... Bir milletin tarih yürüyüşünde birbirinden ayrılmayacak mihenk taşlarındandır.
İkisi de büyük bir zaferdir.
Bu vesile ile bize zaferler armağan eden cümle ceddimizi hayırla yad ediyorum.

**


BİRİNE HADDİNDEN FAZLA DEĞER VERMEK

 “Birine haddinden fazla değer vermek”
Depresyona yol açabilir ve şiddetle kaçınılmalıdır..

Uyanıştan sonra özel hayattan insan silmekle sonlanacak hadisedir, nerden dönülse kardır.

İnsanları kavun gibi koklayarak seçemeyeceğiniz için, ilişkinin başında tam gaz güven, sevgi, değer verdiğiniz bir insanın sizde yarattığı hayal kırıklığı karşısında o insana hak ettiğinden çok değer verdiğinizi düşündüğünüz durumdur.

Değmediği fark edildiği anda, kişi silkinip kendine gelmelidir. 

Bir yandan çok acı çektiğini söyleyip, diğer yandan hala değer veriyorsa (üstelik haddinden fazla) o kişiye her şey müstahaktır.

Durumun farkına vardığınız an gerçekten pişmanlık tavana vurur, ağlarsınız, eskiden onun için ağlardım deyip kendinize saydırırsınız. Mutlu olursunuz, eskiden sırf onla mutlu olurdum deyip sinir krizi geçirirsiniz. Ciddi bir sınavdır. Geçmiş olan herkese 

Bu tip durumlara çok sık rastlandığı pek çok insan tarafından bilinmektedir. 

Acıyı kesinlikle hafifletmez. Acıyı hafifletmenin yolu daha bulunamamıştır. Nitekim kabullenme surecini kısaltmanın buna ek olan yolları da mevcuttur. 

Haddinden fazla değer verdiğinizi, o kişi tepenize çıktığında anlar, üzülürsünüz. en iyisi hak ettiği kadar değer vermektir.

Tecrübeyle sabit öneriler:
-En kolay şekilde atlatılması için gerekenler:
-Size değer veren bir arkadaşınızın objektif görüşü,
- Kendinize güven,
- Kendinize duyduğunuz sevgi,
- Kimsenin sizi üzebilecek kadar değerli olmadığı inancı,
- Bencillik

En kolay şekilde atlatılması için kurtunulması gerekenler:
- Suçluluk duygusu
- Her şeyin sorumluluğunu yüklenme eğilimi
- Yufka yüreklilik

**
GÜNÜN SÖZÜ: Pişman değilim. Sadece dön bak arkana... Ne için nelerden vazgeçtin. Neler dururken neyi seçtin. (Nazım Hikmet)