Hiç bu kadar ara vermediğim yazma işine; vakit ayırabilmenin heyecanı, memnuniyeti ve mutluluğuyla hepinizi saygıyla selamlıyor ve sevgilerimi sunuyorum.

Beni bekleyeniniz var mı bilemiyorum ama ben ciddi ciddi özledim yazı yazmayı…

Çok zaman olmuştu bir şeyi özlemeyeli; tabii ATAM’ın özlemi edebi bir özlem O’nu es geçmemek lazım. Hayat kadar gerçek, gerçeklerden kat be kat daha fazla gerçek…

Biraz gündeme girmek lazım hazır özlemlerimi de dile getirmişken.

Malumuz şubat ayının da sonuna doğru geliyoruz; seçim burnumuzun dibinde…

Tabir-i caizse ortalık, caddeler, sokaklar çatırıyor; bir o aday bir diğer aday, il genel meclisi adayları, belediye meclis üyeleri ve hatta muhtar adayları.

Kim bilir ne sözler veriliyor ne vaatler veriliyordur; umarım bunların hepsi tutulacak ve yapılacak türden olurlar da insanlarımız bir kez daha kandırılmaz.

En hassas olduğum en önemsediğim konu ise çocuklarının gelecekleri için endişelenen annelere ve babalara tutamayacakları sözler verilmesidir. Cumadan babaların kolluna girip pazartesi çocuğun iş başı yapacak diye o insanlara yalandan umut verip gelmeyecek pazartesileri bekletmemek gerekir. Hayatları boyunca kaybeden insanların elinde az biraz kalan umutları sömürülmemelidir. 

Kimseyi hayal kırıklığına uğratmamak gerekir; dediğim gibi tutacağımız sözler verip bu şekil siyasetimize devam etmeliyiz. Siyasetin dillere pelesenk olan tanımı ( Yalan söyleme sanatı ) değiştirmeliyiz. Daha şeffaf, daha gerçek, daha dürüst, daha adil, daha adaletli bir siyasi anlayış getirmeliyiz; ne kimseye boş yere umut vermeliyiz ne de insanların duygularını sömürmeliyiz.

**

Bugün 2 kelam Sabahattin Ali’den bahsetmemek olmaz. Edebiyatımızın yalnız kalemlerinden olan Sabahattin Ali 25 Şubat 1907 tarihinde dünyaya gelmiştir; doğum günün kutlu olsun Sayın Sabahattin Ali.

Sizlere Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna kitabından bir kesitle veda etmek istiyorum. “Bu eksik sana değil, bana ait. Bende inanmak noksanmış. Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana âşık olmadığımı zannediyormuşum. Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar. Ama şimdi inanıyorum. Sen beni inandırdın. Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum “