Sevgili Okuyucular sazı aldım yine elime ve türkümü söylemeye başlayacağım. Umarım ukala diye adlandırmıyorsunuzdur bu söylemlerimi; ben sadece biraz farklı olmak, farklı bir yazım örgüsü işlemek istiyorum. Klasikleşmiş şeyler “ Eyvallah iyidir, hoştur “ ama bazen de yeni soluklar getirmek lazım. Size garip gelebilir ama cidden ben farklılıkları seviyorum ve sanırım bunu da yazılarımda sizlere yansıtıyorum. İnsanları düşündürmeyi bazen de ters köşeler yapmayı inanın çok seviyorum; bana kızmayın dedim ya kendimce bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

Şimdi de sizlere bence olması gereken siyasetten bahsedeceğim; tabii ki de sizlerin müsaadelerinizle. Bir kere siyaset denildiği zaman insanların zihnindeki “ Yalan söyleme sanatı “ çağrışımını yok etmek gerekiyor. Yalanla siyaseti ayrıştırmak; ilk yapılacak işin bu olduğu aşikâr. Bunun için neler yapmak gerekir diye sorarsanız bana; ben sizlere öncelikle boş vaatlerden uzak durulmasını ve yapmayacakları, yapamayacakları şeylerin sözleri verilmemesi gerektiğini söylerim. Bunu yaptığımız an siyaset yüzde elli temizlenir; rahatlar ve güven verir. Yapacağın şeylerin sözlerini verirsin yaptığın zaman da insanlar siyasete güvenle bakar. 

Olay çok basit esasında temiz, şeffaf, yalandan uzak, çıkarlara hizmet etmeyen; fikirlerin yarıştığı, memlekete hizmet için yarışılan bir mücadele olması gerekiyor. Bunu yapabildiğimiz an çoğu sorunu da çözeriz. İmkânsız ya da çok zorlu bir şey mi bu; bence değil, gayet makul ve olabilitesi yüksek bir şey. Yeter ki gerçekten istensin; olmayacak bir şey değil. Sayfalar dolusu yazı yazılabilir bence siyaset başlığı altında ama iki üç kelime bile siyaseti düzeltmeye yetiyor. Temiz – şeffaf – yalandan uzak – çıkara hizmet etmemek. Bu kadarına bile razıyım şahsen ben ve aktif siyasi hayatım boyunca bu söz ettiğim şeyler nezdinde siyasetimi yapacağımdan kimsenin şüphesi olmasın. Yapamayacağım şeylerin sözünü vermeden, yalan söylemeden, karalamadan; temiz ve fikirlerin yarıştığı bir siyaset. Benim siyasetim bu sizlerinkini bilemeyeceğim… Sizlerin derken siz üzerinize almayan Sevgili Okuyucular; üzülürüm yoksa.

**

Bugün 12 Ekim; unuttum mu sandınız Albayım? 

Hadi Olric’i anlarım da siz bari yapmayın; üzmeyin beni. 

Ben bugünü unutur muyum; senin aklın hayalin alıyor mu bunu? 

Ben üstadın doğum gününü unutur muyum sence,

Hele ki ben üstadın geçmiş, gelecek tüm doğum günlerine ithafen koca bir kitap yazmışım.

Yakışmadı sana Albayım, 

“ Kelimeler Albayım, bazı anlamlara gelmiyor ” diyordu Üstadım

Hatırlıyorsun değil mi?

Neyse biz senle ayrı konuşuruz; ben üstadıma bir iki kelam bir şey diyeceğim.

Edebiyat alanındaki dünyama ışık tutan Oğuz’cum Atay’ın doğum günü kutlu olsun. Bana çok katkısı oldu ve çoğunuz birliyorsunuzdur. Bende kitabım Öküz Çarpması’nı üstada bana kattıkları için bir doğum günü hediyesi olarak yazmıştım. 

Doğum günün kutlu olsun,

Oğuz’cum Atay.

Sevgi ve Saygılarımla…