Mutsuzluktan söz etmek istiyorum

Dikey ve yatay mutsuzluktan

Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun

Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık

Onlarda orada yaşadılar

Bir dağın çarpıklığını bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet

Kasaba meyhanesi gibi 

Kahkahası gün ışığına vurup da öteden beri yansımayan

Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi

Öbürünün bir kadından aldığı verem

Bütün İşhanlarının tarihçesi sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi 

Güzel gözlü bir çocuğun bile 

O kadar korunmuş bir yazı yoktu

Ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor

Gemiler gene gelip gidiyor

Dağlar kararıp aydınlanacaklar

Ve o kadar

Tavrım birçok şeyi bulup coşmaktır

Sonbahar geldi hüzün

İlkbahar geldi kara hüzün

Ey en akıllı kişisi dünyanın

Bazen yaz ortasında gündüzün sevgim acıyor

Kimi sevsem

Kim beni sevse 

Eylül toparlandı gitti işte 

Ekim filanda gider bu gidişle 

Tarihe gömülen koca koca atlar

Tarihe gömülür o kadar 

Turgut UYAR ‘Acıyor’ şiirinde çok güzel bahsetmiş değil mi? Eylül toparlandı gitti işte. Ekim filanda gider bu gidişle. Ki daha niceleri geldi geçti; zaman su gibi geçiyor demeyeceğim, kolaya kaçmamak adına. Üstat da Erken Kaybedenlerdendir. Bir şiirinde kendini şöyle kaleme akıyor;

“Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem ‘ Yapma oğlum derdi ona; o içli bir çocuk.’”…

Aklıma üstat geldi bugün, ben de ona uydum. Turgut Uyar, edebiyatımın önemli şairlerinden olduğunu bilmeyen yoktur.  Biraz da kolaya kaçtım sanırım pek keyfim yok gibi bu sebeple sizlere yine üstattan birkaç mısra ile veda edeceğim.

Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Seni ben geçerken,
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu ”O” geçiyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.

Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.