Öncelikle Sevgili Okuyucular bu ara sizleri ciddi ihmal ettim; kusuruma bakmayın ama sizlerde biliyorsunuzdur geçerli sebeplerimin olduğundan. Birkaç gün dinlenmek istedim; mental olarak hazır bir şekilde sizlere yazmak için ama baktım pek de istediğim gibi olmadı. Yorgunluğumun koşuşturmaktan olduğunu zannediyordum ama baktım yorgunluk değil de yok-SUN-lukmuş. Hiçbir şey yapmadığım bu birkaç günde daha fazla yorgun olduğumu hissettim. Bu gibi durumlarda edebiyata kaçmakta fayda vardır; satır aralarında, paragraf başlarında yorgunluk atarsın. Yorgun olan varsa eğer tavsiye ederim; doğru kitaplara yolculuk yapın, okuyun iyi gelir. 

Gün içinde 24 saatin yetmediği zamanlardan 2-3 saatin yeterli olduğu zamanlara geçiş yapmak yorar insanı; hele bir de uyuyabilen bir insan değilsen olur mu sana 24 saat 30-35 saat. Aman Allah’ım ortaya kocaman bir boşluk çıkar; hem de öyle böyle değil. İşte bu boşlukta ne yapmak lazım; kitaplar yeterli mi? Ya da kitaplarla arası iyi değilse birinin ne yapması lazım? İnsanlar psikolojilerine pek önem vermiyorlar; insan için bozukluğu çok büyük hatalara, tepkimelere ve pişmanlıklara sebep olabilecek bir problemdir. Böyle bir boşluğunuz varsa eğer mutlaka kendinize akla ve mantığa uyan bir aktivite bulunuz. Kitaplarla aranız iyi değilse; sporla, müzikle, sanatla ve buna benzer alanlarla ilgileniniz. Mutlaka boşluğunuzun bir kısmını doldurmuş olacaktır; bu da beynin kemirilme mesaisini azaltır ve minimuma indirir. Futbolla ilgiliyseniz Şampiyonlar Ligi – Avrupa Ligi maçları da size yardımcı olabilir diyecektim ama onları izlemek her geçen gün zorlaşmaktadır. Kapital sistemin içinde daha da imkansız olmaya doğru yol almaktadır. Gerçi maç izlerken de sinirlenebilen, sinirine hâkim olamayan bir topluluk olduğumuzu bir an için unuttum. Velhasılıkelam futbol izlemek de risk oluyor işte; riski görenler televizyon karşısında yerlerini alabilirler.

İnsanoğlu bazen boş zaman olmadığından şikâyetçi olur bazen de çok boş zamanın olmasından. İşte psikoloji daha doğrusu insan psikolojisi denilen arkadaş buralarda devreye girmektedir. Ne yapmak lazım o zaman; amaçlarımız ve hedeflerimiz doğrultusunda bıkmadan usanmadan özveriyle çalışıp mücadele etmek. Pes etmeyi bir an bile aklımızdan geçirmeden mücadele etmek. Mücadele denilen arkadaş çok önemli ve değerli bir arkadaştır; hele bir de bir çıkara ya da adaletsiz bir sisteme hizmet etmiyorsa. Bizler boşluklarımızı doldururken mücadelemizi de unutmayalım; yoksa hedefler, amaçlar ve gelecek arkamızdan ağlar, sonrasında da bizlerden bunun hesabını sorarlar. Onlar hesap sormazsalar vicdan denen arkadaşlarını devreye sokup geceleri sizlere dar ederler. Dediklerimi düşünün Sevgili Okuyucular; ben daha fazla yazamayacağım; iki gündür hiçbir şey yapmamama rağmen müthiş yorgun hissediyorum kendimi. Sizlere birkaç kelam özlü sözle veda edeceğim. Kendimi kitaplara sakladım dedim ya sizlere orada geçen gün bir söz ettim sizlere onlardan birini söyleyerek veda edeceğim. Ne demişler söz uçar yazı kalır ama bi O kalmadı işte. 

Hadi görüşmek üzere.

NOT: Birinin boşluğunu apar topar, düşünmeden bir anlık öfkeyle ya da farklı bir düşünceyle başka biriyle doldurmayın. Maazallah sonra pişman olursunuz; karşınızdakine önce umut verip sonra umudunu yok edersiniz. He bu arada insanların zaaflarıyla oynayıp onlara istediğini yaptırmaya çalışan insanlar var ya hani; hepsine sinir oluyorum. Biri parasını kullanır, kimi gücünü, bazıları dişiliğini, bazıları kurnazlığını, kimi de insanlığı kullanır; ayıptır, bencilliktir, yazıktır, günahtır, insafsızlıktır.