Sevgili Okuyucular, gün geçmiyor ki bir gariplik daha yaşanmasın; izin vermiyorlar. Mutlaka birileri bir yerlerde can sıkmaya devam ediyor. Her şey tamam bir sıkıntı yok derken elektrik faturan geliyor, telefon faturanı görüyorsun ya da hiç olmadı dışarı çıkıyorsun trafikte canın sıkılıyor, moralin bozuluyor ve hatta sinirleniyorsun. Esasında sakin olmakta her zaman fayda vardır; inanın sakinliğin zararını görmezsiniz de bazen insanın sınırlarıyla oynuyorlar. Ben hepinizi anlıyorum ama yine de sakinliği ve kontrolü elden bırakmamak en iyisidir. Nasihat veriyormuşum gibi algılamayın bunlar âcizane bir kardeşinizin sözleridir.

“ Biraz derinlere inelim, başlığımızı eşeleyelim de bir iki tık daha canımızı sıkalım “ desem kızar mısınız bana? Öğrencilik hayatım boyunca “ Şizofreni “ ilgimi çekmiştir. Araştırmalar yapmışımdır, makaleler okumuşumdur, filmler izlemişimdir. Ciddi ciddi ilgimi çeken bir hastalıktır. Bilirsiniz ki “ Öküz Çarpması “ kitabımda şizofren olmaya bir tık kalmış bir yazar adayını konu edinmiştim; o derece mevzu ilgimi hep çekmiştir. Çoğu ortamda da “ Her yazar birer şizofren aday adayıdır “ diye biraz latife biraz gerçekçi söylemlerde bulunmuşumdur.  Aslında bu mevzulardan bahsetmeyeceğim; kafamı kemiren bir mevzu var da oraya gitsem ondan bahsetsem mi diye kendimi sorgulamaktayım. Ben ne kadar mevzuyu değişmeye çalışsam da başlığım buna izin vermez ve ona ihanet etmiş, yarı yolda bırakmış olurum. Bizler işleri yarıda bırakmayı da sevmeyiz; o zaman ne yapacağız? Dün pilavdan dönenin kaşığı kırılsın demiştim değil mi? O zaman devam… 

Bazı insanlar vardır, şizofrenik sancılarıyla çamur at izi kalsın misali sağ sola sallar. Hiç düşünmez ben doğru mu söylüyorum, acaba yanlış anlaşılır mı, rencide eder miyim diye sallar durur. Dediğim kelimeler nerelere gidiyor, akla mantığa hizmet ediyor mu diye düşünmez. Kimi bunu bilinçli yapar kimi ise dediğim gibi şizofrenik sancılarıyla yaparlar. Sancılar sonucunda söylenen söylemler karşısında tepkisiz kalmak lazım, gerçi çoğu zaman kişi hastalık belirtilerini bilmez, söylediğin zaman da karşı çıkabilir. Bu gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Ben bu sancılar sonucunda söylenen söylemlere saygı duyuyorum; malum bir hastalık belirtisi olduğu için yapacak bir şey de yoktur. Ama bazıları bilinçli bir şekilde bunu yapıp çamur atarak iz bırakmaya çalışıyorsa orada dur demek lazım. Hiç kimse kusuruma bakmasın birilerine iz bırakmak gibi amacı olan varsa insanlara samimi, içten, herhangi bir amaç gütmeden, karşılıksız bir şekilde iyilik yapsın. İşte o zaman insanlarda iz bırakırsınız ve sizi güzel kelamlarla anarlar yoksa diğer türlü olmayan şeylerle çamur atarak iz bırakmaya çalışırsanız güzel kelamlardan bir tane bile bulamazsınız. Kendi saygınlığınızı, çağınızı, çevrenizi, karakterinizi ve nicelerini kaybetmeye başlarsınız. Yok, bir kaybım falan demeyin; çoğu her şeyin farkındadır da sizin yüzünüze söylemiyordur. Merak etmeyin çorap söküğü gibi gelir yeter ki bir başlamasın. 

Velhasılıkelam Sevgili Okuyucular, bilip bilmeden insanların mücadelesine, emeğine, hayata tutunma çabasına yorum yapmamak lazım. Bazı insanlar için çıkar ve maddi kazanımlar bilmem kaçıncı plandadır. Memleket mücadelesi yaparlar, hakkıyla hayata tutunmak için çaba gösterirler, onuru ve gururuyla erdemli bir insan olmak için emek harcarlar. Bu insanlar da çamurla yıkılmaz ve durdurulmazlar; onlar ne kadar zorluklara karşı dimdik durmuş insanlardır. Vazgeçmek, pes etmek, yarı yolda bırakmak, davayı satmak, bencillik yapmak, karalamak gibi şeylerle muhatap olmazlar. Onlar söz vermiştirler; kanının son damlasına kadar mücadelesini ederler. Başaramazsalar da birilerinin başaracağına inanırlar. Çamurla falan uğraşmaya gerek yok; malum “ Güneş balçıkla sıvanmaz “. Hadi görüşmek üzere.