“Türkiye ne yapmalı” başlıklı söyleşiye katılmak için Çaycuma’ya gelen Dışişleri Bakanlığı eski sözcüsü ve Washington eski büyükelçisi Namık Tan, “Şunu içtenlikle söylemek isterim ki, sizi hakikaten çok takdir ediyorum. Böyle bir belediye başkanı görmedim. Bu güzel yerleşim birimine, bu güzel ilçeye, sayın başkan, büyük bir hediyedir” dedi.

Çaycuma basın dünyasının çok değerli isimlerini ağırladı. Gazeteci Pınar Türenç’in, başkanlığını yaptığı Basın Konseyi Yüksek Kurulu aylık toplantısını Çaycuma’da yaptı. İlçedeki toplantıya Tufan Türenç, Namık Tan, Atilla Gökçe, Melih Berk, Yalçın Büyükdağlı, Kenan Akın, Fehmi Ketenci, Doğan Satmış, Yazgülü Aldoğan, Mustafa Eşmen ve Başar Yaltı katıldı. Çaycuma Belediyesi SEKA sosyal tesislerinde yapılan toplantı öncesi Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı yüksek kurul üyelerine Çaycuma’yı ve belediye faaliyetlerini tanıtan bir sunum yaptı. Kurul üyelerinin tamamı Çaycuma’da gördüklerinden çok etkilendiklerini söyleyerek, Başkan Kantarcı’ya teşekkür etti. Toplantıdan ardından Basın Konseyi Yüksek Kurulu’nda okur temsilcisi olarak yer alan Eski Dışişleri Bakanı Sözcüsü ve Washington Büyükelçisi Namık Tan “Türkiye Ne Yapmalı” başlıklı bir söyleşi yaptı. Söyleşinin diğer konuşmacısı olarak ilan edilen Hüsamettin Cindoruk sağlık sorunları nedeniyle katılamadı.

TAN: “ÇAYCUMALILARA KURDUKLARI BU GÜZEL KENT İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM”

Konuşmasına Çaycuma ile ilgili duygularını açıklayarak başlayan Emekli Diplomat Namık Tan, “Sözlerime başlamadan önce Çaycuma Belediyesine, Çaycuma halkına, Çaycumalılara, böylesine bir güzel kent kurdukları ve olağanüstü bir özenle seçtikleri yöneticilerle daha da güzelleştirmeye çalıştıklarını görmekten ne kadar mutlu olduk. Bize gösterilen misafirperverlikten de ne kadar mütehassıs olduğumu da söylemek isterim” dedi. Diplomasinin bir şekil mesleği olduğunu söyleyen Tan, diplomatların oturuşuna, kılığına, kıyafetine, söylediği her sözcüğe dikkat etmesi gerektiğini de ifade etti. ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği mektup üzerine de görüşlerini açıklayan Tan, “Bu mektubun diplomasi adabıyla, mantığıyla bağdaşır hiçbir yanı yoktur. Ancak bunun diplomaside bir karşılığı yoktur. Mahalle arkadaşları kendi aralarında böyle bir dil kullanabilir. Tarihteki Johnson mektubu ile karşılaştırılıyor. O da çok ağır bir mektuptu. Ama üslubu bakımından son derece düzgün, her türlü diplomatik kurala gayet uygun yazılmış ama tonu ve verdiği mesaj açısından ağır bir mektuptu. O zamanın kendi koşulları içinde gereken yanıt da verildi. Sayın Cumhurbaşkanımız ‘Biz buna yeri ve zamanı geldiğinde mutlaka bir karşılık vereceğiz’ dedi. Bu da bir yanıttır. Ama neden böyle bir yanıtın tercih edildiğinin de izahı gerekir” dedi.

TAN: “DIŞ POLİTİKADA DUYGULARA YER YOKTUR”

Dış politikadaki en önemli olaylardan birinin ölçü olduğunu söyleyen Tan, sözlerine, “Diplomaside duygulara yer yoktur. Ülkelerin çıkarları vardır. Ülkeler arasındaki ilişkiler, anne – çocuk, karı-koca, iki sevgili arasındaki ilişkilere benzemez. Siz “Ben bu ülkeden nefret ediyorum’ diyebilirsiniz. Ama ülkeler arasındaki ilişkilerde bu denmez. Diplomatik refleksler önyargı ile işletilmez. Siz ne kadar sinirlenseniz de sinirlerinize hakim olarak krizi yönetmek zorundasınız. Çünkü ülkeler arasındaki ilişkiler çıkara dayalıdır. Ülkedeki kurumların çöküşünden Dışişleri Bakanlığı da nasibini aldı. Ne yazık ki ülkemizin dış politikasının belirlenmesinde Dışişleri Bakanlığının rolü ihmal edilebilir bir düzeyde.  İsrail’de gören yapmış bir diplomat olarak söylüyorum, aslında İsrail ile ikili ilişkilerde en küçük sorunumuz yoktur. Ancak orayla da diplomatik ilişkilerimizi doğru kurgulayamayınca dünyada bir ilki başardık. Son olaylar nedeniyle hem İsrail hem de Filistin bizi kınadı. Bu zaman değin bunun bir örneği yok, birinin ak dediğine biri kara der mutlaka. Bu hiç unutmamamız gereken ve mutlaka der çıkarılması gereken bir durumdur” diyerek konuşmasını sürdürdü.

TAN: “ABD İLE İLİŞKİLERİMİZİ DOĞRU DÜZENLEMEK ZORUNDAYIZ”

ABD ile ilişkilerimiz kesilirse kesilsin de denemeyeceğini söyleyen Tan, “ABD 330 milyon nüfusa ve bizim 22 katımız büyüklüğünde toprağa sahip bir ülke. Örneğin elinizi pergel yapıp, ucunu ABD’deki silikon vadisine koyup 40 millik bir daire çizdiğinizde, oradaki ekonomi dünyanın dördüncü büyük ekonomisini oluşturuyor. 35 milyonluk Kaliforniya bizim ekonomimizin dört, 29 milyonluk Teksas üç katını oluşturuyor. New York eyaletinin etrafındaki 150 millik alanda dünyada üretilen her şey üretiliyor. Rahmetli Özal beni New York’a atarken, ‘Öyle bir ülkeye gidiyorsun ki bu ülkeyle ilişkilerini sağlıklı düzenlemeyen bir ülkeden hayır gelmez’ demişti. Kim ne derse desin ABD büyük bir güç. Onun her dediğine elbette ‘evet dememiz beklenemez. Ama bu güç de inkar edilemez. Onun için politikalarınızı bu gücü yanınıza alacak şekilde kurgulayacaksınız. Diplomasi bunu başarma işidir. İsrail 9,5 milyon nüfusa sahip. Bunun 3,5 milyonu Arap ve Filistinli. Geri kalan 5 milyon insanın ürettiği değer 370 milyar, ihracatı 65 milyar dolar.  Nüfusu bizim onda birimiz kadar olan ülke bizim yarımız kadar gayri safi milli hasılaya sahip. Dünyada 57 adet Müslüman ülke. Nüfus olarak Birleşmiş Milletlerde de epey bir yekun tutuyor. Bu 57 ülkenin tümünün ihracatı 1,2 trilyon dolar. Buna petrol de dahil. Yalnızca Almanya’nın ihracatı 1,3 trilyon. Bu şu demek, 57 ülke olarak Birleşmiş Milletlerin üçte birini oluşturuyorsunuz ama ağırlığınız 57 gram bile değil” dedi. 

TAN: “57 MÜSLÜMAN ÜLKESİ ARASINDA TÜRKİYE’NİN YERİ APAYRI”

Bu ülkeler arasında Türkiye’nin kıyaslamasını da yapan Tan sözlerini, “Bu 57 ülkenin 56’sını bir yana koyun, Türkiye’yi diğer yana koyun. Türkiye her şeye karşın bir demokrasi ülkesi. Her şeye karşın laik bir düzene sahip, öyle ya da böyle serbest piyasa işliyor. EN önemlisi de dünyada batılı anlamda NATO gibi, Avrupa Konseyi gibi, OECD gibi, UNESCO ne kadar önemli kuruluş varsa hepsine üye olduğu gibi birçoğunda da kurucu üye olarak görev almış. Bu da bizim ülkeyi dünyada son derece saygın bir ülke haline getiriyor. Bakın dış politikanın doğru uygulandığı yıllarda Türkiye Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği’ne başvurdu. Büyük farkla kazandı. Geçenlerde aynı seçimde aldığımız oy ortada. Yine Avrupa Birliği ile müzakerelere başlamak için Avrupa Parlamentosunda yapılan oylamada rekor sayıda oy çıktı. Parlamento üyeleri ellerinde pankartlarla ‘Evet, evet, evet’ diye bağırıyordu. Şimdi aynı üyeler neredeyse müzakereleri durduracak. Yalnızca bu bile bize bir şeyler anlatmalı” diyerek tamamladı.

TÜRENÇ: “NE MUTLU ÇAYCUMA’YA BÖYLE BİR BELEDİYE BAŞKANINA SAHİP”

Söyleşinin ardından Başkan kantarcı Namık Tan’a günün anısında bir plaket sundu. Tan “Bu plaketi sizin elinizden almaktan büyük onur duyuyorum. Şunu içtenlikle söylemek isterim ki, sizi hakikaten çok takdir ediyorum. Böyle bir belediye başkanı görmedim. Bu güzel yerleşim birimine, bu güzel ilçeye, sayın başkan, büyük bir hediyedir. Ben böyle düşünüyorum” diyerek aldı. Başkan Kantarcı da kendisinin ülkemizin büyük bir değeri olduğunu söyleyerek plaketi teslim etti. Günün anısına plaketini alan Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ise, “Zonguldak’a birkaç kez geldim. Mitingleri izlemek, ya da özel haberler yapmak ya da panellere katılıp sizlerle buluşmak için geldim. Ama bu sefer gelişimizde Çaycuma’yı daha yakında tanıma fırsatı bulduk. Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyelerimiz burada. Belediye başkanının çok sevildiğine gözlerimle tanık oldum. Ne mutlu Çaycuma’ya böyle bir belediye başkanına sahip olduğu için. Zor bir yolculuktu ama akşam Filyos’ta mutlu olduk. Çatalağzı’nın dumanları arasında kahrolduk. Bunların ardından şunu söyleyebilirim ki Çaycuma’da özel bir yerde olduğunuzun sanırım farkındasınız. Hem tarihi doku, hem Allah’ın lütfu güzel coğrafyada nefes almak sizler için şans. Bunun kıymetini bilmemiz gerekiyor” dedi. 


Editör: Haber Merkezi