Bugün Dünya Kadın Hakları Günü ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyet’inin 5 Aralık 1934 tarihinde kadınlara “ Seçme ve Seçilme Hakkı” tanıdığı günün yıl dönümüdür. Gazi Mustafa Kemal önderliğindeki devletimiz; her zaman kadınlarımızın ileri bir seviyede olmasını ve ülke olarak çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmasını hedeflemiştir. 

Sizlere daha önce köşemde Türk Kadının Kurtuluş Mücadelemizdeki yerini, önemini ve mücadelesini yazmıştım. Gazi Mustafa Kemal de bu durumun farkında idi. Kadınlarımızın yeri geldiğinde karda kışta cepheye kağnılarla cephane taşıdığını ve yeri geldiğinde de eline silah alıp çatıştığının bilincindeydi. Hem bu sebeple hem kadınların daha ileri seviyede olmasını düşündüğünden hem de çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için Türk Kadınına “ Seçme ve Seçilme Hakkı” tanındı. Türk Kadını, bu yasa ile 22 yaşında seçme, 30 yaşında da seçilme hakkına sahip oldu.  Bazı kaynaklarda 02.12.1934 tarihinde dünyada kadınların yasal olarak milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip 28 ülke olduğu yazmaktadır. Yine aynı kaynaklarda 28 ülkeden sadece 17’sinin bu hakları kullandığını bizlere aktarmaktadır. 5 Aralık 1934 tarihinde bizim ülkemizde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilirken Avrupa’da çoğu gelişmiş ülkede bile kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktu. Kadınlar, seçme ve seçilme hakkına Fransa’da 1944 yılında sahip olurken İtalya’da 1945, Yunanistan’da1952, Belçika’da 1960 ve İsviçre’de 1971 yılında sahip olmuştur.

Kadın ve erkeğin eşitliğini ve eşit olması gerektiğini bu devirde, bu teknolojide insanlara anlatmayı; hakaret etmekle eş değerde olduğunu düşünüyorum. Erkek neyse kadın da odur; kız çocuğu neyse erkek çocuğu da aynısıdır. Bunun hakkında sizlere bir şeyler yazmak istemiyorum. İnanın ben yazarken utanırım. Ama ne yazık ki neredeyse her gün her akşam televizyonlarda ana haber bültenlerinde, gazetelerin ikinci sayfalarında kadına şiddet, gasp ve taciz haberlerine şahit olmaktayız. İnanın ben bu durumu insanlık ayıbı olarak adlandırıyorum; gerçi ortada bir insanlık var mı o da ayrı bir muamma. Şiddetin her türlüsüne karşı bir insanım; kadın olsun, erkek olsun, çocuk olsun. Şiddet kaba ve özgüveni eksik insanların yönelimidir. Vallahi bazen öyle sözler vardır ki hem argo ya da küfür de değil; çoğu fiziksel darbeden daha etkilidir. Biri bir konuda yanlış mı yaptı size ya da zarar mı verdi; şiddete gerek yok. Mevzu adli makamları veya kolluk kuvvetlerini ilgilendiren konu ise onlara şikâyetçi olunuz, onları ilgilendiren mevzu değil ise; az önce dediğim gibi “ Bazen bazı söylemler o kadar etkilidir ki sabah akşam dövseniz karşınızdakini o kadar etkilemez.” Hatta susmak, görmezden gelmek bile çoğu fiziksel tepkiden daha çok acı verir. 

Çok fazla uzatmak istemiyorum. Durumu özetlersek; Gazi Mustafa Kemal’in yine bir ileri görüşlülüğüne, kadınların erkeklerle eşit olduğunu yasal olarak resmileştirdiğini ve cumhuriyetimizin uygar ve çağdaş bir devlet olma yolunda olduğuna şahit olmaktayız. Son olarak şiddete tekrardan karşı olduğumu sizlere söylemek istiyorum. Şiddetin kesinlikle bir çözüm yolu olmayacağına inanıyorum. Ve son olarak;

“Kadınlarımızın çoğu değerini bilmese de ‘ Kadına uygulanacak tek şiddet, şiddetli bir sevgi olmalıdır’” diyorum.