İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Necdet Yetim, enfeksiyon hastalıklarına yol açan ve kısaca mikrop olarak adlandırılan bakteri, virüs, parazit ve mantarların çoğunun vücudumuzda bulunduğunu ancak çoğu zaman hastalık yapmadığını söyledi.

Hatta beden ile bu mikroplar arasında adeta birbirlerinden yararlandıkları ortak bir yaşam bulunduğunu belirten Uzm. Dr. Yetim, şöyle konuştu: "Antioksidanlar bağışıklık sistemimizi koruyor. Örnek olarak bağırsaktaki flora mikropları yani probiyotikleri verebiliriz. Ancak bazen bu dengeli ortam bozulursa bunlar da patojen yani hastalık yapan ajanlar haline dönüşebilirler. Aynı şekilde dışarıdan alınan patojen mikroplar da her zaman hastalığa neden olmazlar. Vücudumuzda bunlara karşı koyan birçok savunma mekanizması vardır. Bu mekanizmalar normal çalışırsa, flora mikropları patojen hale gelemezler ve dışarıdan alınan patojen mikroplar da kolay kolay hastalık yapamazlar. Bedenimizde birçok kimyasal olay meydana gelir. Bu olaylar, bedenimizin normal çalışması ve sağlam kalması için önemlidir.

Ancak bu olaylar sırasında oksidan dediğimiz birçok zararlı madde meydana gelir. Bunların bedenimizde çok olması durumunda hücrelerimiz zarar görür ve başlıca enfeksiyon ve kanser gibi birçok hastalığa karşı direnç azalır. Oksidan maddelerin çoğalmasını antioksidan maddeler önler. Bu nedenlerle, vücutta oksidan maddelerin artışını engellemek ve yeterli antioksidan almak enfeksiyonlardan korunmada çok önemlidir.”

Bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara karşı direnç sağlayan bir diğer önemli sistem olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Yetim, “Bu sistem, hücresel ve hümoral ya da sıvısal bağışıklık olmak üzere iki şekilde çalışır. Lökosit de denilen beyaz kan hücreleri ve bunlardan salgılanan sıvılar yani antikorlar bağışıklıkta önemli rol oynarlar. Bu sistemlerin normal çalışması ile enfeksiyonlarla başa çıkmak kolaylaşır. Özetle; enfeksiyonlara karşı koymak için hem oksidan maddelerin az olmasını, hem de immün sistemimizin normal çalışmasını sağlamalıyız. Burada da beslenme önemli bir yer tutuyor.

Corona virüsü salgınına karşı güçlü bağışıklık sisteminin önemi her fırsatta hatırlatılıyor. Oruç ibadeti ile geçireceğimiz Ramazan ayında öğün sayısı ikiye iniyor. Oksidasyonu azaltma önerilerine uyulurken, iftarda ve sahurda antioksidan ve bağışıklık sistemini güçlendiren maddeleri içeren besinlerin dengeli şekilde tüketilmesi çok önemli. Böylece hem sağlıkla oruç ibadetini gerçekleştirir hem de enfeksiyon hastalıklarına karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirmiş oluruz” diye konuştu.

Uzm. Dr. Yetim, önerilerini şöyle sıraladı: "Oksidasyonu azaltmak için sigara, alkol, kimyasal maddeler içeren besinlerden kaçınmalı. Kirli, dumanlı havalı, kalabalık ve kapalı ortamlarda bulunmamalı, mümkün olduğunca temiz hava solunmalı. Yeteri kadar dinlenmeli ve uyumalı. Stresten uzak durmalı. Hareketsiz kalmamalı, yaşa uygun spor yapılmalı. Bol sıvı almalı."

Uzm. Dr. Yetim, antioksidan ve bağışıklık sistemini güçlendiren maddeler ve bunların en çok bulunduğu besinleri ise şu ifadelerle sıraladı: "A vitamini içeren süt ürünleri, yumurta, ciğer ve kırmızı etler yenilmeli. C vitamini içeren meyve ve sebzeler, özellikle narenciye, çilek, kirz, yeşil sebzeler ve çaylar alınmalı. E vitamini içeren kuru yemişler, tohumlar, yeşil sebzeler, bitkisel yağlar tüketilmeli. Beta karoten içeren havuç, bezelye, ıspanak gibi renkli sebzeler ve renkli meyveler; likopen içeren özellikle kırmızı renkte sebze ve meyveler; lutein içeren yeşil sebzeler, narenciye meyveler; selenyum içeren pirinç, buğday gibi tahıllar, peynir, yumurta, çerezler ve bakliyat; protein içeren özellikle antikor yapımında önemlidir. Süt ve ürünleri, et ürünleri, balıklar ile su ve minerallerden günde en azından 2 litreye kadar sıvı alınmalı. Ayrıca tuz ve mineraller de dengeli bir şekilde alınmalı.”

KAYNAK:SÖZCÜ

Editör: Haber Merkezi