Herakleitos ismini duydunuz mu ya da felsefe derslerinden falan hatırlayanınız var mı bilmiyorum. Ta milattan önce beş yüzlü yıllarda Efes’te yaşadığı söylenen Yunan filozoftur. Socrates’i duymuşuzdur ama ondan da önce yaşamış bir filozoftur. Değişik farklı düşünceleri yaklaşımları falan vardır ama çoğumuzun duygunu haşir naşir olduğu “ Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünün bizzat muhatabıdır. Bu sözü çoğumuz duymuştur değil mi?

O daha çok doğayı – evreni açıklamak için bu sözü kullanmış olsa da biz bu sözü teknoloji ve insanlara entegre etmişizdir. Çünkü deyim cuk oturuyor değil mi? Teknolojiye bakıyorsun her geçen gün hatta her dakika kendini geliştiriyor; yepyeni şeyler karşımıza çıkıyor. Akıllı telefonlara bakın, neredeyse 2-3 ayda bilemedin her sene yeni modeli çıkıyor. Valla ben bazen, bu teknolojik gelişmelerin bilerek gıdım gıdım verildiğini de düşünmüyor değilim. Kapitalizm ve para varsa işin içinde her şey mubahtır onlar için. Her objeden, her duygudan, her enstantaneden ve her fırsattan para kazanacak hamleler yapabilirler. Ama tebrik edilecek yönleri de yok değil, adamlar kafa yoruyor düşünüyorlar; daha iyisini daha kapsamlısını daha kullanışlısını yapmak içim. Bundan 10 – 15 sene sonra şu an hayranlıkla baktığımız kullandığımız çoğu şeyi garipseyeceğiz, belki de komik bulacağız. Bu denli gelişen bir teknoloji var. Bu insan yapısından mesleklere, eğlenceden kültüre hepsinde değişiklik gösterecektir; direkt olmasa bile dolaylı olarak.

İnsanlara gelelim biraz da, bu sözü çoğu yanlış yorumluyor olabilir gibime geliyor. Çünkü bu kadar çok tutarsızlık, dengesizliği başka türlü açıklayamıyorum. Kimsenin sözüne güven olmadığı beş dakikada fikirlerin değişiklik gösterdiği anları yaşıyoruz çoğu zaman ve buna herkes mutlaka şahit oluyordur. Yunan filozofun kastettiği değişimle uzaktan yakından alakası olmayan durumlardır bunlar. Her zaman dem vuruyorum; defalarca şahit olmuşunuzdur. Ağızdan çıkan sözler çarçabuk değişir olmuş, bugün ak dediklerine akşam kara denilir oldu. Bir de bunu en değer verdiklerinizden, en sevdiklerinizden ve en önemlisi en güvendiğiniz insanlardan görünce üzülüyorsunuz, güveniniz kırılıp dumura uğruyorsunuz. Diğer insanlara karşı olan yaklaşımlarınızı bile etkiliyor bu durum. Bazen hiç alakası olmayan insanlardan bile acısını çıkardığı oluyor insanların ama ne gerek var buna değil mi?

Tutarlı ve dengeli olmak zor mu, ne dersiniz? Ama saniyelik değişim hepsinden zor değil mi ama. Ben olsam benim kendime olan güvenim kırılır; derim kendi kendime “ sen napıyorsun arkadaş, senin aklın mantığın yerinde mi de beş dakika da fikrin değişiyor “ diye. Samimi söylüyorum tutarlılık ve istikrar önemli arkadaşlarımızdır, insana değer katar ve güven verir. Ben demiyorum ki hep aynı kafada olsun biri; tabii ki de değişecek. Zihni ve karakteri gelişecek ki davranışları, hayata bakışı değişsin. Hayatındaki yanlışları fark etsin, daha verimli daha insancıl ya da daha aklı başında hareketlerde bulunsun. Bunun adı dengesizlik ya da tutarsızlık değildir; değişim ve gelişim hatta olgunlaşma ya da karakter oturması. Nasıl adlandırmak istersen öyle adlandır ama bunlar güzel şeylerdir.

Yerinde saymak iyi değildir; yerinde sayan insan bir müddet sonra bırakın ileri gitmeyi sadece yerinde kalmayı hedefler ve amacını, hedeflerini kaybeder. Bir süre sonra ise geri doğru adım atar. Bu yüzden ileri doğru adım atmak için değişmek ve gelişmek gerekir, doğru hamleler yaptığın zaman bırakın adım atmayı ileri doğru sizi depara bile kaldırır doğru değişimler. Bu sebeple bizim atalarımızın da heybetli güzel bir sözü vardır “ Zararın neresinden dönersen dön kârdır” diye. İmkânsız değildir; bu denileni hayata dönüştürmek. Sadece istemek, çalışmak ve azmetmek lazım.  Dönülmeyecek zarar yoktur diye büyük bir söz etmeyeceğim ama çoğundan dönülür, önemli olan doğru yerde doğru değişiklik. Bazen forvet oyuncunu değiştirip maçı kazanırsın bazen ise stoperlerden birini çıkartıp bir forvet daha alarak. Ama mühim olan doğru yerde doğru değişiklik. Hadi bakalım “ Bu maçı alacağız başka yolu yok” o zaman. Görüşmek üzere.