Zonguldak ziyaretinde TBMM Başkan vekili Mehmet Akif Hamzaçebi, kendisine “Büyük bir devlet adamı” diye hitap eden CHP Milletvekili Şerafettin Turpçu’ya, “Ben önce bir halk adamıyım” diyerek cevapladı Türkiye Büyük Milet Meclisi (TBMM) Başkanvekili ve CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,  Zonguldak’ta partisini il başkanlığını ziyaret etti, gazetecilere referandum ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.Zonguldak İl Başkanlığında düzenlenen basın açıklamasında CHP Zonguldak milletvekilleri Şerafettin turpçu, Ünal Demirtaş, CHP İl Başkanı Ahmet Altun ve partililer hazır bulundu.İlk konuşmayı İl Başkanı Ahmet Altun yaptı. Başkan Altun konuşmasında Akif Hamzaçebi’nin Zonguldak’a gelişinden memnuniyet duyduklarını belirtti.Ardından TBMM Başkan vekili ve CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’de konuşmasında referandum çalışmalarından bahsetti.Niçin hayır denilmesi konusunda değerlendirmelerde bulunan TBMM Başkan vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’de, referandumun bir seçim olmadığını belirterek, kişileri değil sistemi tartıştıklarını söyledi.Demokrasilerde evet oyları ve hayır oylarının hangi yönde olursa olsun bütün oyların saygıdeğer olduğunu ve  vatandaşın tercihine saygı göstermenin herkesin görevi olduğunu belirten Akif Hamzaçebi şunları söyledi:“İl başkanımızın da ifade ettiği gibi programımızda basın toplantısı yoktu. Bir dizi programımız var. Ancak burada olduğunuzu öğrenince bir selamlaşma konuşması yapmak istedim. 16 Nisan’da herkes sandık başına gidecek. Halkoyuna sunulan anayasa değişikliği konusunda vatandaşlarımız görüşlerini, tercihlerini, evet veya hayır yönünde ifade etmek suretiyle oylarını kullanacaklardır. Demokrasilerde evet oyları ve hayır oyları hangi yönde olursa olsun bütün oylar saygıdeğerdir. Vatandaşımızın tercihine saygı göstermek herkesin görevidir. Kendi tercih ettiği yönün aksine oy kullandığı için kimse kimseyi eleştiremez. Siyasetçilere düşen görev değişikliğin kapsamında ne olduğunu açık ve samimi bir şekilde vatandaşla paylaşmaktır. Vatandaşımız daha rahat daha kolay karar verecektir. Ancak bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Anayasa değişikliğinin kapsamı vatandaşa açık bir şekilde anlatılmamaktadır. Bu bir genel seçim değildir. Milletvekili seçmiyoruz. Herkesin sempati duyduğu, üyesi olduğu ya da sandığa gittiği zaman oy verdiği bir siyasi partisi vardır. Belki bazı vatandaşlarımız hiçbir siyasi partiye sempati duymayıp oy veremeyebilirler. Ama sandığa giden vatandaşlarımızın genel seçimlerde ki tercihi ülkeyi hangi hükümetin yönetmesi gerektiği yönündeki tercihtir. 16 Nisan’da vereceğimiz oyların bir hükümet veya siyasi parti tercihiyle ilgisi yoktur. Benim önerim şudur, genel seçimlerde oy verdiğiniz siyasi partileri yine genel seçimlerde destekleyemeye devam edelim. Ama bu seçim ondan farklı bir şey. Tarih 1 Mart 2003. TBMM’de hükümetin getirdiği Irak tezkeresi konuşuluyor. Zamanın Başbakanı Abdullah Gül’ün getirmiş olduğu tezkere Amerikan silahlı kuvvetlerinin Türkiye’nin topraklarını geçerek Irak’a girmesini amaçlıyordu. TSK’da ABD’ye destek verecekti. AK Parti milletvekili sayısı 363’tü. Tezkerenin geçmemesi için hiçbir neden yoktu. Salt çoğunluk yetiyordu. Ama evet oyları yeterli seviyeye ulaşamadığı için tezkere kabul edilmedi. Hayır oyları o oylamada kazançlı çıktı. İki partili TBMM’de AK Parti’li bazı vekillerin hayır oyu vermiş olmasıdır. AK Parti’li bir kısım vekillerin oylarıyla söz konusu tezkere kabul edilmedi. O vekiller partilerinden vazgeçmediler. Bakan olmaya devam ettiler. Ama bu mesele memleket meselesidir deyip parti bağlarının, ilişkilerinin ötesinde bir değerlendirme yaparak hayır oylu verdiler. Şimdi aynı durumla karşı karşıyayız. Yetkiler tek bir kişide mi olsun, yoksa yine parlamenter sistemde olduğu gibi bir Cumhurbaşkanı yanında, TBMM içinden çıkmış olan bir hükümet ve başbakanı olsun. Tartışma budur. Bugün bu yetkileri kim kullanabilir gibi bir değerlendirmeyi ben yanlış buluyorum. Sisteme ilişkin bir değerlendirme yapmak lazım. Tek adam yönetimi, Türkiye’ye yarar mı yoksa zarar mı getirir. Değerlendirilecek olan budur. Şu anda Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışına gitse, kendisine TBMM başkanı vekelet eder. Halkın seçtiği kişi, halkın seçtiği siyasi, halkın seçtiği Cumhurbaşkanına vekalet etmektedir. Önerilen sistem yürürlüğe girerse halkı seçtiği Cumhurbaşkanına halkın seçmediği bir Cumhurbaşkanı yardımcısı vekalet edecektir. Demokrasilerde halkın oylarıyla gelmeyen kimsenin vekalet etmesi demokrasiye aykırıdır. Bu iradeyi bir kenara atıp da tek kişinin iradesiyle Cumhurbaşkanına vekalet edilecek olması kabul edilemez. Suni gündemler var. Bütün anayasa kitaplarında ülkeyi yönetmeye yetkili olan kişinin parlamentoyu tek yanlı feshetmesinin adı fesihtir. Eğer TBMM kendi iradesi dışında görev süresi dolmadan bir başka kişinin iradesiyle görevi sona erdiriliyorsa ortada meclisin feshedilmesi var. Fesih yazmıyor sadece seçimlerin yenilenmesi kararı alınıyor deniliyor.. Diyelim ki öyle seçimlerin yenilenmesi kararı alınınca TBMM’nin seçimlerinin yenilenmesi isteniyorsa bunun adı feshetmektir. Tek adam yönetimi olursa ülkede özgürlükler tehlikeye girer. Özgürlükler kesinlikle tehlikeye girer. A veya B kişisinin Cumhurbaşkanı olması fark etmez, ortada tek adam yönetimi varsa Türkiye anayasaya veda eder. Türkiye anayasaya veda etmiş olur. Kağıt üzerinde bir anayasa olabilir ama bütün kuvvetleri tek bir kişi üzerinde topluyorsa göstermelik anayasa denir. Türkiye anayasasız bir döneme girmiş olur. Özgürlükler ortadan kalkar. Anayasa teklifine göre Cumhurbaşkanı, yasa gücünde Cumnurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. İki sınırı var. Temel haklar ve özgürlükler, siyasi haklar ve ödevler. Bu iki konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamaz. Anayasada bir üçüncü grup özgürlük daha var. Ekonomik ve sosyal haklar ve özgürlükler. Çalışma özgürlüğü. Örneğin tek adam yönetimi olursa ülkeyi yöneten kişi ben asgari ücreti dondurdum kararı alabilir. Bütçenin durumu iyi değil, emekli maaşlarında artışı sınırlandırıyorum diyebilir. Bütün çalışanlarımızın emekçilerimizin iş kanunundan doğan ihbar ve kıdem tazminatlarını sınırlandırıyorum, kaldırıyorum diyebilir. Hangi yetkiyi nasıl kullanacağını bilemezsiniz. Bugün kıdem tazminatının kaldırılmasına yönelik iş dünyası ile hükümet arasında çalışma var, tartışmalar var. İşçi sendikaları buna olağanüstü ölçüde karşı çıkıyor. Bir tek adam gelirse ben kıdem tazminatlarını yıllık bir aylık ücret üzerinden değil de 15 günlük üzerinden belirlensin yönünde karar aldım derse çalışanlar hiçbir şey yapamazlar. Bu yasa gücündedir. Bu teklif böyle bir tehlikeyi içinde barındırıyor. Çok örnek verebiliriz. Mülkiyet sorunlarının çözümü konusunda meclisteki çabalarımızı bütün Zonguldak biliyor. Eğer özgürlük, demokrasi, kişinin hakları devam etsin istiyorsak, Türkiye normalleşsin istiyorsak, demokrasi yolunda adım atsın ilerlesin istiyorsak verilmesi gereken oy hayırdır. 1982 anayasası kader değildir, Türkiye buna mahkum değildir. 3 kapsamlı değişiklik yapıldı. Anayasaların çatışma değil uzlaşma metinleri olduğunun bir kanıtıdır bu üç değişiklik. Dördüncü değişiklik için 2011 yılında TBMM’de bulunan bütün siyasi paritler masaya oturdu. 82 anayasanın 60 maddesinde değişiklik yapılmak üzere bir anlaşma gerçekleşti ama o çalışma devam etmedi. Anayasa denilen metin insanın haklarını ve özgürlüklerini güvence altına alan metinlerdir. Hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldıran metinlerdir. 20 ay süren o çalışma çok güzeldi. Şimdi biz bu 60 maddelik uzlaşmayı bir kenara atmışız, tek bir kişinin yetkilerini güçlendiren bir anayasa yapıyoruz. Bunun adı anayasacılık değildir. Ben halkımızın sağ duyusuna inanıyorum. Vatandaşımızın parti bağlarının ötesine geçerek ülkenin geleceğini düşünerek bu anayasa değişikliğine oy vermelerini istiyoruz.Hayır oylarını baskı altına almak doğru değildir. Hayır afişlerini asmak çok kolay değildir. Ya da vatandaş hangi yönde oy kullanırsa kullansın bu oylar baskı altında tutuluyorsa referandumdan uzaklaşılıyor demektir. Ortada gerçekten özgür bir şekilde yapılan halk oylaması yoktur demektir”HAMZAÇEBİ TURPÇU’NU DEVLET ADAMI SÖZÜNE KARŞILIK BEN HALK ADAMIYIM DEDİDaha sonra CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpçu konuşmasında Hamzaçebi’ye ziyareti için teşekkür ederek, kendisinin büyük bir devlet adımı olduğunu ifade etti.Bunu üzerine tekrar söze giren Akif Hamzaçebi, “Benim devlet adamlığım olabilir ama ondan önce halk adamıyım” diyerek cevap verdi(HABER-ERCAN DEMİR)
Editör: Haber Merkezi