Hüseyin Şirin, “Türkiye Sakatlar Derneği bünyesinde biz 1960 yılında, Kızılay’dan sonra kamu yararına kurulan ikinci derneğiz. Bizim Türkiye genelinde 71 şubemiz var. Zonguldak bu şubelerin içinde ilk beşin içindedir. Genel merkezden aldığımız, bir çok takdir ve plaket vardır. Bizim derneğin yapısı, diğer derneklere benzemez” dedi. Melike Karahan: Kendinizi tanıtabilir misiniz? Hüseyin Şirin: 1959 yılında Zonguldak Karaelmas mahallesinde doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimlerimi Zonguldak’ta tamamladım. Uzun Mehmet lisesinden mezun oldum. 22 yaşında evlendim ve üç çocuk babasıyım. 1980 yılında TTK’da memur olarak iş başı yaptım. 2011 yılında 31 yıl hizmet vererek emekli oldum. En sevdiğim renkler taraftarlığına gönül verdiğim Beşiktaş’ın siyah beyaz renkleridir. 1999 yılında Türkiye Sakatlar Derneği Zonguldak Şube Başkan Yardımcısı, 2000 yılında da Şube Başkanı oldum. Melike Karahan: Sizin sakatlıkla mücadeleniz ne zaman ve nasıl başladı? Hüseyin Şirin: 1 yaşında yüksek ateşten dolayı çocuk felci geçirmem nedeniyle sağ bacağım felçli olarak kaldı. Küçük yaşta rahmetli babamın büyük mücadelesi ile daha kötü olan ayağımın durumu tedavilerle şuan ki durumuma getirildi. O zamanlar sürekli İstanbul’da uzun yıllar hastanelerde tedavi gördüm. O zamanlar tıp bu kadar gelişmiş değildi. Rahmetli babam beni her ay oraya götürürdü. İlkokul yıllarımda ayağımda devamlı platinle, protezlerle ve demirlerle geçti. Ortaokul ve lise yıllarımda beri bu şekilde devam ediyorum. Her hangi yardımcı protez yada koltuk değneği kullanmıyorum. Bu yaşıma kadar kullanmadım, bundan sonra da kullanmam umarım. Melike Karahan: Ne gibi sıkıntılar yaşadınız? Hüseyin Şirin: Bizim zamanımızda bu kadar eğitim öğretim olanakları yoktu. O zamanlar çocuklar çok takılıyordu bana engelli olduğum için. Ben çok kavga ettiğimi hatırlarım. Ayağımda ki demir protezle çok arkadaşımın başını yardığımı hatırlarım. İlkokulda devamlı komşumuzun çocukları çantamı taşırlardı. Ben yalnız başıma çantayı taşıyamazdım. İlkokulu onların yardımlarıyla geçirdim. Ortaokulda kendimi getirecek hale geldiğim için fazla yardıma gerek duymadım. Okulla evimin arasında baya bir mesafe vardı ama artık kendim gidebiliyordum. Normal, sağlam bir çocukla benim aramda illaki farklılıklar oldu.  Bazı eziyet yaşadım ama ben güzel ve başarılı bir eğitim gördüğüm için mutluyum. Çok başarılı bir talebeydim. Rahmetli babam ben orta 2’ye giderken vefat etmişti. Liseyi bitirdikten sonra eğitim enstitüleri vardı. Uzun Mehmet lisesinin ilk mezunlarındandım. O zamanlar hızlı eğitimle öğretmen yetiştiriliyordu. Bizim yaşadığımız dönemde ortam çok kötüydü. Her gün öğrenciler öldürülüyordu. Siyasi çatışmalar ve terör olayları  çok fazlaydı. Rahmetli annem beni okula yollamadı. Annem terör olaylarından çok korktu. Ağabeyimde askerdeydi o zamanlar bende annemi tek bırakmak istemedim. Gitseydim o zamanlar altı ayda öğretmen olacaktım. Okul müdürümüz Mustafa Semerci benim o okula gitmemi çok isteyenlerden biriydi. Fakat olmadı büyüklerimizin önerisi ve desteğiyle TTK’ya girdim bende. Evlendim iki çocuğum yükseköğrenim yaptı. Büyük oğlum İşletme mezunu oldu. Kızım Safranbolu’da Resim Bölümünü bitirdi. Diğer oğlumda teknik lise mezunu ve şuan askerde. Çocuklarım için bu yaşıma kadar yapacağımı yaptım. Benim evim yurdum kıymetlilerim çocuklarımdır. Hiç unutmam büyük oğlum üniversitedeyken 700 lira maaş alıyordum, 500 lirasını ona gönderiyordum. Üniversite öğrencisi aileleri bilir bu durumları. Çocuklarımı yetiştirdim aldığım emekli maaşımda kendime yetiyor. Onlarda kendi geleceklerini hazırlayacaklar. Biz de burada insanlara maddi manevi yardımda bulunmak için bulunuyoruz. Melike Karahan: Dernekle nasıl tanıştınız? Hüseyin Şirin: 1996 yılına kadar Karaelmas’ta oturdum. Sonrasında Fener’de lojmana geçtim. Mahallemizde arkadaşlarımdan Gülsen Cin’de ortopedi engellisiydi. O da o zamanlar Sakatlar Derneğinin yönetimindeydi. Ben dernekçilik nedir, ne iş yaparlar hiçbir bilgim, fikrim yoktu. Fener’e taşındıktan sonra tekrar eski mahalleme arkadaşlarımın yanlarına gidiyordum. Bir gün Gülsen geldi yanıma, seni derneğe üye yapalım dedi. Onun hatırına geldim üye oldum. O zamanlar dernek İŞ KUR binasının birinci katında, arkada bir odadaydı. Gittim oraya o zaman kurucularından Seyfi Kalker diye emekli bir arkadaşımız vardı. Onunla tanıştım ve üye oldum. O zamanlar dernekte bir masa bir koltuk vardı, bomboştu. İş yerinden amirlerimizle derneği doldurduk. İlan tahtasında, kırtasiye malzemelerine kadar bir çok destek verdim. Seyfi başkanın bu durum çok hoşuna gitti. Derneğin sürekli açık olmayışı, her gittiğimde kapıda biraz geleceğim tabelaları görmek benim tuhafıma gitti. Zaten o zamanlar fazla bir üyesi de yoktu. Melike Karahan: Dernek başkanı olmaya nasıl karar verdiniz? Hüseyin Şirin: 1998 yılında genel kurul yaklaşıyordu. Benim orada ki ortam hoşuma gitmedi, başkanlık yapan arkadaşımız emekliydi. Diğer yönetimde olan engelli arkadaşlar beni yönetime yazmak istediklerini söylediler. Bende onlara yönetime girersem, Seyfi arkadaşımız girmeyecek diyerek bir tavır aldım. Onlarda derneğin kurucu o olduğu için karşı çıktılar. Bende alalım ama faal bir görev içerisinde olmasın, yönetim kurulu üyesi olarak kalsın dedim. Aramızdan o zaman Şenol Sofu diye bir arkadaşımız vardı. Onu başkan adayı yaptık bende yönetime girdim. Enteresan bir kongre olmuştu. Sürmen düğün salonunda yaptık kongremizi. Üyeleri fazla tanımıyordum o zamanlar. O ortam bana biraz yabancı geldi. Kongre anında Seyfi arkadaşımız ikinci bir liste çıkardı. O bizim onu pasife aldığımızı anladı ve kurnazlık yaptı. Üyeleri de tanıdığı için işler sallantıya bindi. Seçimi alamayacağımızı anladım, Şenol üyeleri arayarak kongreye çağırdı. Seçimi beş yada altı oy farkı ile kazandık. Şenol Sofu başkan, ben başkan yardımcısı oldum. 80-90 civarında üye vardı. Melike Karahan: Başınızdan ne gibi talihsiz olaylar geçti? Hüseyin Şirin: Şenol Sofu’nun başkanlığın da bir konser düzenledik. Ben daha dernekçiliği öğrenme aşamasındaydım, henüz bir bilgim yoktu. Zonguldak’ta o zamanlar gençlerin dinledikleri bir radyo vardı. O radyocuyla irtibata geçerek, o zaman gençler arasında popüler olan genç bir sanatçıyı Zonguldak’a getirmeye karar verdik. Stadyumda yapacaktık bu konseri. Sanatçıya para verebilmek için bilet satmamız gerekiyordu. Gençlerin ilgiyle biletleri satabildik biraz ama yeterli olmadı. Konser sürekli ertelendi aksadı. Bir sürü olaylar oldu o sırada. Bu olayların yaşanması kamuoyunda kötü bir izlenim bıraktı. Başkanımıza da ulaşamadık o sıralar. Üniversite öğrencilerine ve bileti alan herkese biletlerini getirip, para iadesi alabileceklerini söyledik. Bu konser olayı bir sansasyon yarattı. Yeterli sayıya ulaşamadığımız için haliyle iptal oldu. Bunu da basın yoluyla açıklayarak, kendimizi açıkladık. Melike Karahan: Nasıl dernek başkanı oldunuz? Hüseyin Şirin: Başkanımız emekli oldu İstanbul’a göç etti. O gidince dernek başkan yardımcı olarak görev bana kaldı. Bana kalınca artık dernekçilikle ilgili bilgiler toplamaya başladım. Kendimi geliştirmeye yöneldim. Dernekçi arkadaşlara gidip sordum, araştırdım. 2000 yılında genel kurula gittik. Tekrar başkan olarak seçildim. O zamandan beri devam ediyorum. 2013 yılında ki kongremizde de belirli olumsuzluklar yaşadık.  Belediye Nikah Salonunu saat 12:00-17:00 arasında tutmuştuk. Genel kurula şişme üye ile gidildi o zamanlar. İki aday arkadaş, seçimi kazanma hırsıyla yoldan geçenleri derneğe üye yaptılar. 460 kişi ile gideceğimiz kongreye 804 kişi ile gittik. Onlar üye yapınca, bizde yapmak zorunda kaldık. Bu yüzden rakam yükseldi. Kongreye gittik, çoğunluk sağlanmadı diye olay uzadı saat 15:00’da kongre başladı. Genel Başkanımızda kongrenin ya iptal olacağını yada başka bir yer bularak devam etmemiz gerektiğini söyledi. Belediye Başkanımızla konuştum ve yemekhaneyi ayarladılar hemen. Asansör tek olduğu için engellilerimiz rahatlıkla çıkamadı. Bir curcuna yaşandı orada. Adaylar, bunları görünce bu sefer iptal etmeye yöneldiler. Üyelerimiz, yürüyerek asansörle bir şekilde çıktılar, yemekhaneye. Kongrenin sonunda ben 90 farkla tekrar başkan oldum. Katılımda tam üyelik katılımı olmadı. İyi bir katılım olsaydı bu fark daha da büyük olacaktı. Bu adaylar sonrasında adliyeye giderek, kongrenin iptal olması için dava açtılar, şikayet ettiler. Bir şey yapıyorlar ama ne yaptıklarını onlarda bilmiyor. Bu yaptıkları kuruma zarar veriyor. Kongre iptal dava süreci devam ediyordu. Geçen ay yeni kongre geldiği için bu kongrenin iptalinin kaldırılması gereği kararını verildi. Melike Karahan: Dernekle ilgili nasıl planlarınız vardı? Hüseyin Şirin: Ben dernek başkanı olduktan sonra ilk olarak dernek binamıza yapılanma gerektiğini düşündüm. Derneğimiz birinci kattaydı ve hiçbir engelli gelemiyordu. Vali Yavuz Erkmen bize bu konularda çok destek oldu. Yavuz Erkmen’e anlattık durumu önce ofisi ön tarafa aldı ama yine birinci katta. Alt katımızda yer boşaldı sonrasında oraya geçtik. Oranın da girişinde merdiven sıkıntısı vardı. Hiç unutmam Yavuz Erkmen yeni vali olmuştu, İl Özel İdaresine toplantıya gelmişlerdi. Toplantıdan çıkarken, ben kendimi tanıştırdım, derneğimizi gösterdim. Derneğin sıkıntılarını anlattım, buraya engellilerin ulaşımlarının zor olduğundan bahsettim. Yavuz Erkmen, çok duyarlı biriydi. Hemen rampa yapılması konusunda talimat verdi ve bir hafta içerisinde rampa yapıldı. Yavuz Erkmen’in de bize böyle bir katkısı olmuştu. Melike Karahan: Ne tür faaliyetlerde bulundunuz? Hüseyin Şirin: O zamanlar boşalan bir kitapçı vardı, oraya bilgisayar kursu açılması için İŞ KUR ile görüşmeler yaptık. İŞ KUR müdürüne projeyi anlattım bana bir şablon çıkardı verdi. Yolladık Ankara’ya onaylandı ve on bilgisayar, on masa geldi. Eşyalar geldi ama yerimiz henüz yoktu. Yavuz Erkmen’e gittim hemen projeyi anlattım. Kitap evinde eğitim vermek istediğimizi söyledim. O da onayladı ve orada engellilerimize bilgisayar kursu açtık. Engellilerimize dönem dönem kurslar yaptık. Sonrasında Ereğli’de Fiziksel Engelliler Derneğinin, Tekstil Atölyesi açılışına gittik. Orada ki ortam hoşuma gitti ve formatını istedim. O zamanlar Bakan Hasan Gemici’den randevu aldım. Hasan Gemici’nin yanına gittik, arkadaşlarımıza iş imkanı istedim. O iş imkanı sağlayamayacağını ama proje getirirsem destek olacağını söyledi. Bende o projeyi sundum. 34 bin ödenek çıktı o zaman bize. Yer bulduk ve orada atölyemizi düzenledik. Orada İŞ KUR ile Tekstil projelerimize başladık. Çok güzel çalışmalar yaptık orada. Ankara’nın taraftar formalarını diken bir firmayla anlaşıp, kol dikişlerini biz yapıyorduk. Eğitimler verdik, bizim yetiştirdiğimiz arkadaşlar Bursa’da, İstanbul’da bir çok yerde iş imkanı buldular. Bizim atölyemize başka biri gelince bize oradan tahliye kararı çıktı. Bizde İnağzı’nda boş olan bir binayı bulduk oraya yerleştik tekrardan. Orada aynı faaliyetlere devam ettik. Orası tekin olmayan bir yerdi bekçide bulunduramıyorduk. Kameralar, ışıklandırma sistemleri ile güvenliği sağlamaya çalıştık. Orada kursumuz bitti artık ama orada bazı arkadaşlar devam ediyorlar. Bu dernek o zamanlar sadece tabela derneğiydi. Ben burada 16 senede çok uyumlu, düzenli, imkanlar dahilinde çalışmalara devam ettik. Bütün bu yaptıklarımda ya devlet imkanlarını yada iyi niyetimizi kullanarak yaptık. Çok azim gösterdik, çok şeyler yaptığımıza inanıyorum. Çok çaba gösterdik. Bazı arkadaşlar değişim olmasını istiyorlar. Ben her zaman dediğim gibi bu derneğin yıllardır çilesini çeken arkadaşlarımız var. Dernekçilik buraya gelip, çay içmek değildir. Ben takım elbiseyle harç yaptığımı bilirim. Diğer arkadaşlarımızda aynı özveriyle çalıştılar. Bu arkadaşlarımızın onay vermediği, destek vermediği bir ortama ben burada olduğum sürece evet deme imkanım yoktur. Her şeyden önce bir vicdan ve insanın gururu vardır. Benim için buraya başkan olacak adayın kişisel yapısı, amacı önemlidir. Melike Karahan: Derneğin amacı nedir? Hüseyin Şirin: Engellilere yönelik sosyal, istihdama, hayata katılımlarına, ihtiyaçlarına destek olmaktır. Bizde bu amaçların çoğunu yerine getirmişimdir. En az 3 bin 500 tane tekerlekli sandalye dağıttım. Bundan 5 sene önce devamlı konteynırla tekerlekli sandalye gelirdi. Ben Çaycuma’da köy köy dolaşıp tekerlekli sandalye dağıttığımı bilirim. Biz sadece Zonguldak merkezde değiliz. Başka köylere gittiğim zamanda insanlar bana sarılıyor, teşekkür ediyor. Bizi yaşatan onlar, destek verenler onlar. Bu hayır işleri, insana illa ki dönüyor. Ben bu ilgiyi görünce mutlu oluyorum, seviniyorum. Ben buradan başka yere gitmem. Yalnızca olur ya bir üst kademe genel başkanlık olursa giderim. Türkiye Sakatlar Derneği bünyesinde biz 1960 yılında, Kızılay’dan sonra kamu yararına kurulan ikinci derneğiz. Bizim Türkiye genelinde 71 şubemiz var. Zonguldak bu şubelerin içinde ilk beşin içindedir. Genel merkezden aldığımız, bir çok takdir ve plaket vardır. Bizim derneğin yapısı, diğer derneklere benzemez. Biz kurumsal çalışıyoruz. Biz kamu kurumu gibi her türlü evrağımızı tutmak zorundayız. Sürekli denetimler yapılıyor. Biz denetlenmekten hiçbir zaman rahatsızlık duymuyoruz. Denetlemenin şikayet ve yanlış beyanlardan yapılmasından rahatsızlık duyuyoruz. Bu dernekte yöneticilik yapmak, normal bir dernek yöneticiliği yapmaya hiç benzemez. Dernek başkanları artık yeni yasaya göre, yapılan yanlışlar başkanla ilgili olsa da olmasa da dernek başkanı sorumlu tutuluyor. Dikkat etmek ve özveri ile çalışılması gerekiyor. Her şey kanun ve nizama uygun bir şekilde yapılması gerekiyor. Melike Karahan: Üyeler size ne gibi sıkıntılar için geliyorlar? Hüseyin Şirin: Eskiden derneklere üye olurken, kağıt üzerindeydi. Ama artık bir beklenti oluşuyor. Dernek bana ne verir, ne fayda sağlar düşüncesiyle geliyorlar. Türkiye’nin en büyük sorunu şuan istihdam, işsizlik. Bizim derneklerimizin de öyle bir gücü yok. Elimize bir imkan düşer, iş verenlerle görüşme imkanımız olursa yönlendiriyoruz. Ama bizim işe koymak gibi bir imkanımız yok başka türlü. İnsanlar, hep bir beklenti içinde. Sosyal faaliyet yapayım, derneğin çalışmalarına katılayım diye bir düşünce olmuyor. Faaliyetlerimize katılımlar her zaman çok az oluyor. Biz, varlığımızı ne kadar ispat edersek, bizi gören yetkililer gücümüzün farkına varır, destek verirler. Hüseyin Şirin’in yada yönetim kurulunun tek başına mücadele etmesi yeterli olmuyor. Bizim, birlik ve beraberlik içerisinde olmamız lazım. Melike Karahan: Türkiye’de sakatlara bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hüseyin Şirin: Eskiye nazaran daha iyiye gidiyor. Bana göre engelliler için yapılmış en iyi gelişme 2005 yılında yapılmış olan özürlüler yasasıdır. Bu yasa için yıllarca mücadele verildi. 2005 yılında çıkardı ama sürekli kullanılmadı. Uygulanan yanları engellilere bir nefes aldırdı. Ülkemizde hiç uygulanmayan evde bakım maaşı başladı. Engelli maaşları günümüzde çok iyi olmasa bile belli bir orana çıkarıldı. Daha sonra bazı düzenlemelerde sıkıntılar yaşanıyor. 2007’de yapılan gelir testinden dolayı emeklilerin maaşı kesiliyor. Evde ki gelire bakılıyor, aslında kişinin gelir testine bakılması gerekir. Bu konuda çalışmalar yapılıyor, yeni yönetmeliğin çıkmasını bekliyoruz. Sağlık kurulu raporlarında çok büyük sorunlar mevcut. Sakat olanlar, sakat olduğunu ispat edemiyordu. Bununla ilgili yeni yönetmelik hazırlanmış, yakın zamanda çıkacak sanırım. Çözüme kavuşmaları bizleri mutlu ediyor. Melike Karahan: Derneğin yapmak istediği yada yapım aşamasında olduğu faaliyetler nelerdi? Hüseyin Şirin: Derneğimizin şuan da yapmak istediği Sosyal Tesis projesi var. Böyle bir kurumun sosyal tesise ihtiyacı var. Arkadaşlarımızın toplandığı birbirleriyle kaynaşıp, sohbet edebileceği bir ortam oluşmasını istiyoruz. Eskiden düzenlediğimiz kurslarda örneğin üç çiftin evlenmesine katkı sağladık. Bu insanlar bir toplulukta oldukları zaman, birbirleriyle sıkıntılarını, dertlerini, mutluluklarını paylaşıyorlar. Burada gönül ilişkileri de oluyor. Her belediyenin buna öncelik yapması lazım. Büyük şehirler bu konuda çok gelişmiş durumdalar, ben gördüğümde hayret ediyorum. Derneğimize gelir, insanların sosyal yaşama girişleri konusunda her türlü katkıyı sağlayacak bir proje haline geldi. Bunun içinde mücadelemize devam edeceğiz. En büyük projemiz o şuanda. Diğer rutin işlerimiz devam ediyor. İnsanlara yazışmalarında yardım etmek, hakları konusunda bilgilendirmek, kamu kurumlarına yönlendirmek gibi çalışmalarımız devam ediyor.  İhtiyacı olan engellilerimize imkan dahilinde kumanya yardımı yapıyoruz. Okul zamanlarında mağdur olan ailelerimize kırtasiye yardımları yapıyoruz. Biz kurumsal işlerle uğraşmak istiyoruz. Biz istihdam ve sosyal konularda çalışmalar yapmak istiyoruz. 
Editör: Haber Merkezi