Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Ortopedi ve Travmotoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Bayar, Gamze Taşdemir’in sorularını yanıtladı.  Yaklaşık 15 yıldır Zonguldak BEÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde başarılı ameliyatlara imza atarak adından sıkça söz edilen ve güler yüzü ile hastalarının sağlığına kavuşması adına büyük çaba sar eden Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Ortopedi ve Travmotoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Bayar ile ortopedi, kırık, çıkık ve bir çok konuda konuşma fırsatı bulduk.  Doğru bildiğimiz yanlışları ve yapılması gerekenleri paylaşan Doç. Dr. Ahmet Bayar, trafik kurallarına uyulmamasından dolayı ciddi vakalar ile karşılaştıklarını söyledi.    Gamze Taşdemir: Sizi tanıyabilir miyiz? Ahmet Bayar: Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İngilizce Bölümü Mezunuyum. Ortopedi ve Travmatoloji eğitimini Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladım. 2000 yılında Uzman Doktor olarak mezun oldum. Kısa bir devlet hastanesi tecrübesinden sonra Bülent Ecevit Üniversitesi’ne geldim ve çalışmaya devam ediyorum. 2010 yılında doçent oldum. Gamze Taşdemir: Bu görevi yapmaya nasıl karar verdiniz ve sizi bu branşa iten faktör nedir? Ahmet Bayar: Ortopedi öğrencilikten beri, çok ilgimi çeken ve bana çok uygun olduğunu düşündüğüm, yaptığımız ameliyatların sonuçlarını birebir görebildiğimiz, benle uyumlu bir branş olduğu için ortopediyi çok istedim. Doktor olarak çalışırken ortopediyi tercih ettim. Hacettepe’de ameliyatlara girerek ve öğrenerek tamamen isteyerek seçtim. Yaptığım işten de branş olarak memnunum. Ortopedi gibi ağır, zahmetli branşlar sevilerek yapılmadığında, ağır sonuçlara neden olabilir. Gamze Taşdemir: Ortopedi nedir? Ahmet Bayar: Ortopedi kelime olarak düzgün ayak’ anlamına geliyor. Orto ve pedi kelimelerinin birleşimi. Genellikle iskelet sistemi ve bunların cerrahisiyle ilgilidir. İki ana bölüm var. Ortopedi ve Travmatoloji diye geçiyor. Bunlardan bir tanesi travmayla meydana gelen kırık ve çıkıklar ile ilgilenirken, diğeri de iskelet hastalıkları ile ilgilenir. Eklem dejenerasyonu, kireçlenmeler gibi rahatsızlıklarla ilgili. Aslında bu iki branş, oldukça geniş kavramlar. İçinde çok sayıda alt branş bulunduruyorlar. Omurga cerrahisi, el cerrahisi, ayak cerrahisi ve spor yaralanmaları gibi. Travmatolojiyi de katarsak oldukça geniş bir alana hitap ediyoruz. Türkiye’de hali hazırda alt branşlar çok fazla ayrılmadığı için, bir Ortopedi Uzmanı bu branşların hepsiyle birebir ilgilenmek durumunda. Yurt dışındaki örneklere bakıldığında orada daha ziyade Ortopedistlerin alt branşlara ayrıldığını görürsünüz. Ortopedi kendi içinde 5-6 ayrı uzmanlığa ayrılabilecek bir branş. Gamze Taşdemir: En çok karşılaştığınız vakalar neler? Ahmet Bayar: Burada pratiğimizden bahsedelim. İşimizin büyük bir kısmını travmatolojik vakalar oluşturuyor. En fazla gördüğümüz, trafik kazaları, yüksekten düşme ve silahla yaralanma gibi travma vakaları. Başka yerlerde farklı olabilir ama burada çoğunlukla travma vakaları. Gamze Taşdemir: En uzun süren vakalar nelerdir? Ahmet Bayar: Ortopedi ameliyatları kısa süren ameliyatlar değil. Genellikle uğraştıran ameliyatlardır. Kemik, vücuttaki en derin doku olduğu için, ona ulaşıp işlem yapmak için kas ve sinir gibi birçok dokuyu ayırıp içeride işlem yapmak gerekiyor. En uzun süren vakalarımız, duruma göre Omurga Cerrahisi vakaları. Veya bazı Kompleks Travmalar. Bel kemiği bölgesindeki kırıklar. Bu ameliyatlar uzun sürebiliyor. 4-5 saat süren ameliyatlar, bizim için normal bir ameliyat sayılabilir. Gamze Taşdemir: Yani bu kadar rahatsınız? Ahmet Bayar: 4-5 saat ameliyat yapmak, hem fiziksel hem de mental olarak çok yorucu bir şeydir. Ancak ona iyi bir motivasyon ve konsantrasyonla başladığında, bu ameliyatı tamamlıyorsun. Hiçbir şey olmamış gibi devam edemiyorsun. Ameliyat sonrası sende de bir yorgunluk ve tükenmişlik gibi bir etki bırakıyor. Gamze Taşdemir: Nasıl motive ediyorsunuz kendinizi? Ahmet Bayar: Kendi adıma söyleyeyim. Ben ameliyata mental olarak hazırlanmaya çalışıyorum. Bu da ameliyattan 5 dakika önce olmaz. Genellikle 1 gün önceden mental olarak hastaya, duruma, ameliyata, ameliyatta ne yapabileceğime ve nelerle karşılaşabileceğime dair önce bir mental hazırlık yapıyorum. Psikolojik olarak beni nasıl bir şey bekliyor? İkincisi bu ameliyata hazırlanırken, ekstra dikkat etmem ve gözden geçirmem gereken teorik veya pratik bir şey var mı? Ameliyatta kullanılacak malzeme olarak bir eksik var mı? Bunların hazırlığını yapıyorum. Maça çıkar gibi. Ameliyattan önce kafada ameliyatı yapıyorum. Ameliyata bir şekilde fiziksel ve mental olarak fit girmen gerekiyor. Tabi yıllar içerisinde insan kendisini bir şekilde hazırlıyor. Herkesin kendi yöntemi var. Ben ameliyata bu şekilde girebilirsem rahat ediyorum ve ameliyattan bu şekilde başarılı çıkabiliyorum. Bizim ameliyatlar böyle. Hiçbir hazırlık yapmadan ameliyata dalarsan, çok tatsız sürprizlerle karşılaşabilirsin. Gamze Taşdemir: Hastanede zaman zaman sıkıntı yaşanıyor mu ve hastaların şikayetleri oluyor mu? Ahmet Bayar:  Oluyor. Travma hastaları, yani başına beklemediği bir şey gelmiş hastalar ve hasta yakınları, bu olayın şokuyla hastaneye geldiği zaman bu durumu algılamakta, kabullenmekte ve adapte olmakta zorlanıyorlar. Bu bütün insan ilişkilerinde olan şeyler. Acil servisten girdikten sonra, o anda ihtiyaçları kadar ilgiyle karşılaşamayabiliyorlar. Ve tatsızlık olabiliyor. Olabildiği kadar böyle hastalara anlayışlı davranıp ve empati kurarak hastalardan yana taraf tutmaya çalışıyorum. Tabi zaman zaman fiziksel koşullarda ve genel işlerden memnuniyetsizlik olabiliyor. En çok neden şikayet oluyor? Hasta: ‘Ben hastaneye yattım, neden hemen ameliyat olmuyorum?’ diyor. Bu hastane aynı zamanda referans hastanesi. Yani buraya problemli hastalar geliyor. Bizden bir önceki basamakta halledilebilen vakalar buraya gelmiyor. Buraya gelen hastalar basit travmayla gelmez. Yaşlı hastalar, ek hastalıklılar, çocuk hastalar, yoğun bakım ihtiyacı olan hastalar gibi problemli hastalar gelir ve biz hiçbir şey olmamış gibi bu hastaları ameliyata alamayız. Bir ameliyat hazırlık süreci vardır. Hastaların bunu anlaması lazım. Hastanın ameliyat olması için optimal bir zamanlama vardır. Hasta geldi, ameliyat hazırlığı yapılacak. 19 yaşında genç bir hasta geldiğinde, halı sahada tekme yemiş ve bacağı kırılmış. Bu genç için uzun uzadıya bir ameliyat hazırlığı yapmaya gerek yok. Hasta gelse ben 5 saattir açım dese, onu yarım saat hazırlık sonrası ameliyata alırız. Ama böyle değil de 75 yaşında kalbi, diyabeti ve birçok hastalığı var. Genel durumu orta ve sorunlu hasta. Deseler ki düştü, kalçası kırıldı. Benim onu yarım saat içerisinde tıbbi olarak içeri almam, tıbbi olarak yanlış. Ne yapmam lazım. Benim bu hastayı ameliyata hazırlamam lazım. Bu da ortalama 2 gün civarı sürer. Hastayı optimize etmemiz gerekiyor. Gamze Taşdemir: Spor yapan kişiler en çok hangi rahatsızlıkla size başvuruyor? Ahmet Bayar: En çok gördüğümüz rahatsızlıklar diz problemleri. Burada en çok rastlanan da ön çapraz bağ ve menisküs yaralanmaları. Onun dışında tandon kopmaları. Onun haricinde omuz çıkıkları ve sonrasında gelişen omzun tekrarlayan çıkıkları. Öncelik Türkiye ve gençlerimizin alışkanlıkları nedeniyle futbol, basketbol oynamakla ilgili gelişen çapraz bağ ve menüsküs. Yüzme, fizik tedavinin bir parçası olmalı. İmkanı olanlara mutlaka önerdiğim bir şey. Yüzmenin iki faydası var. Bir kondisyona, bir de performans açısından yüzme çok önemli bir spor. Özellikle diz, ayak ve kalça bölgelerine suyun kaldırma kuvvetiyle binen yükleri azaltır. Hastanın rahatlıkla egzersiz yapabileceği, su içerisinde, yürüme, koşma ve egzersiz yapma olarak suyun çok fazla etkisi var. Keşke daha fazla hasta yararlanabilecek. Sporcularda denge ile ilgili şeylerin aşılması için önemli. Su içi egzersizlerin bu anlamda çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama her hasta yararlanabiliyor mu, hayır? Gamze Taşdemir: Doğru bildiğimiz yanlışlar var. Kaza anında ne yapmamız gerekiyor? Ahmet Bayar: Öncelikle yapmamamız gerek şey, bu bölgeyi sıcak temastan uzak tutmak. Ovalamaktan kaçınmak lazım,  bu yanlış. Öncelikle bu bölgenin istirahat alınması sonrasında bu bölgeye soğuk tatbikin yapılması gerekiyor. Ağır yaralanma da olabilir, hafif yaralanma da. Bazen şu da olabiliyor. İnsan hafif bir yaralanma geçiriyor. Ama nedense bölgenin sıcak suya sokulması, ovulması ve sabunla muamele etmesi gibi şeyler nedeniyle, basit bir yaralanma hastayı uzun süre olumsuz bir tedavi sürecine itebiliyor. 5 günde geçebilecek bir yaralanma, bu hatalar nedeniyle 3 ay sürebiliyor. Bu tür durumlarda yapmamız gereken, bir yaralanma yaşandıysa, ilk olarak herhangi bir müdahalede bulunmadan, hastayı hastaneye ulaştırmak gerekiyor. Bir ambulans şansınız varsa, ambulans gerekeni yapar. Ama diğer durumlarda kişilerin çok fazla müdahale etmemesi, ama çok fazla yaralanma durumu söz konusu değilse, buranın istirahat alınması, soğuk uygulama yapmak ve duruma göre bakmak gerekiyor. Gamze Taşdemir: Menapoza giren kadınların kemik konusunda sıkıntısı olabiliyor. Bu konuda ne yapılması gerekiyor? Ahmet Bayar: Osteoporoz farklı bir konu. Özellikle kadın doğum, fizik tedavi ve ortopedi gibi birçok branşı ilgilendiren zor bir konu. Menopoz sonrası kadınlar ciddi bir osteoporoz riski altında. Bu anlamdaki hazırlama menopozdan sonra değil önce yapılmalı. Kadının kas ve kemik kütlesi o çağa hazır bir şekilde gelmeli. 15 yaşında bir kız hastam olduğu zaman bu hastama, kendini o yaşlara hazırla diyorum. Buna erken yaşlarda hazırlanmak gerekiyor. Kadın 45 yaşında menopoza girecekse bunun hazırlığına 20’li yaşlarda başlayacak. Nasıl mı, kaslarını kuvvetli tutacak ve her zaman fit olacak. Spor yapacak. Kemik sağlığını ve mineral yoğunluğu kaygısına daha erken düşecek. Kendini buna ayarlayacak. Kas kütlesinin fazla olması, osteoporozla mücadelede en önemli etken. Bu çağlara geldiği zaman kadınların sürekli olarak bu konuda kontrole gelmesi lazım. En sık osteoporotik omurga kırıkları. Omurgadaki kemik mineral çoğunluğu o kadar azalıyor ki, hiçbir travma geçirmeden insanların zamanla boyu kısalıyor. Kadınlarda çok daha belirgin. İkincisi kalça kırıkları. Bu da ileri osteoporoza bağlı. Yaşlı hastalarda düştü kırıldı deniyor. Ama çoğunda, kırılıyor sonra düşüyor. Kırılıyor ve hastanın dengesi gidiyor. Kol ve omuz bölgesi kırıkları genelde osteoporoz kırıkları. Gamze Taşdemir: Çocuklarda karşılaştığınız en genel sıkıntı nedir? Ahmet Bayar: Çocuklarda iki hastalıkla sıklıkla karşılaşıyoruz. Doğutan kalça çıkığı, çocuklar doğumdan sonra kontrolden geçtiği için sıkıntılar az ama hiç değil. Çünkü bunların ilk iki ay içerisinde tanısının konulup tedavisinin başlaması gerekiyor. Bu alan en başarılı sonuçları aldığımız konu. İlk iki ay içerisinde tanı konabilirse. On aylık yada daha sonra topallamayla fark edilen vakalar biraz ge kalınmış vakalar oluyor. Daha zahmetli ve cerrahi müdahale gerektiren vakalar. Doğuştan çarpık ayak dediğimiz vakalarla da karşılaşabiliyoruz. Bu vakalar da erken, doğar doğmaz tespit edilmeli. Tedavisi de erken başlamalı. Doğuştan çarpık ayak vakalarda, hemen ailelere masaj başlatıyoruz. Sonrasında ameliyat izin verdiği duruma gelindiğinde, bu da genellikle doğumdan bir hafta sonrası oluyor. Seri alçılamaya başlıyoruz. Erken yakaladığımız vakalarda başarı oranımız yüksek. Yüzde 80-90 civarı. Çok ağır ve ciddi olmasına rağmen, erken başlarsak başarılı sonuçlar alabiliriz. Bu süreç bizim için, aile için ve bebek için yorucu bir süreç ama sonuçları yüz güldürücü. Çocuklarda çok sık gördüğümüz düz tabanlık var. Çocuklarda çok sık görülen bir durum. Bu durum şu an 20 yıl önce algılandığı gibi değil. Düz taban düşünüldüğü ve algılanıldığı gibi değil. Düz tabanı ikiye ayırmamız gerekiyor. Birincisi düzelebilen düz tabanlıklar, diğeri rijit düz tabanlık. Rijit olanlar genellikle ağır vakalar. Ameliyatla düzeltebilen vakalar. Bunlar bütün vakaların yüzde ikisini oluşturuyor. Büyük bir çoğunluk düzelebilir düz tabanlık durumunda. Bu hastalık artık normal kabul edilmeye başladı. Bunlarda ne yapılmalı? Anne ve babalar yürüme çağında, ayağı içe basan çocuklarda çok büyük endişe etmesinler. Özellikle düzelebilir düz tabanlık dediğimiz durum için tedavi gerekmiyor. Şu botu kullansın, ayakkabıyı kullansın denmesi hiçbir şekilde tedaviye yaramıyor. Genellikle şöyle söyleniyor. Botlar hastalığı değil, anne ve babaları tedavi ediyor. Ben ot aldım rahatladım gibi. Aslanda hiçbir şeyi tedavi etmiyor. Düzelebilecek olan zaten düzeliyor. Düzelmeyen nadiren kalabiliyor. Bunun bilimsel bir geçerliliği yok. Gamze Taşdemir: Son olarak neler söylemek istersiniz? Ahmet Bayar: Beni çok rahatsız eden, zaman zaman bir birey olarak müdahale etmek istediğim bir durum var. Ben ön koltukta, annesinin kucağında oturmuş bir bebek, ya da kendi başına oturmuş bir çocuk gördüğümde çok rahatsız oluyorum. Bu o çocuklara yapılmış, en büyük haksızlık. Bunu hiç kimsenin yapmaya hakkı yok. Bu çok büyük ve ölümcül bir hata. Bu noktada çocukların kendini savunma hakkı yok. Çocukların bir arabada nerede ve nasıl oturacağı belli. Arka tarafta, kendine uygun yerde ve kemer takılmış şekilde oturması gerekiyor. Önde annesinin kucağında oturan bir çocuk, kaza anında camdan uçabilir. Bunun halledilmesi lazım. Burada herkesin bilinçli olması gerekiyor. Bunun için travmatolog olmaya gerek yok. Ben yapıyorum zaman zaman. Camı tıklatıyorum ve bu çocuğu buraya oturtmaya hakkınız yok. Bu ölümcül bir hata. İnsanlar sanıyor ki, ben sarıldım tutarım. Hayır efendim tutamazsın. Mümkün değil. İkincisi emniyet kemeri mevzusu. Emniyet kemeri ötmesin diye, kemeri arkaya takanlar ve ötmesin diye oraya aparat takanlar. Bu zahmete inanamıyorum. Kaza sonrası hayatını kaybedenler. Bu hikayeyi çok duyuyorum. Bu yaralanmaların kafa travmaları ölümcül, göğüs yaralanmaları ölümcül. Ortopedik olarak da konsol yaralanması dediğimiz, kaza anında bacaklarımızı ön konsollara vurarak kalça kırıkları gibi nedenlerle gelen bir dürü hasta var. Son olarak da arka koltukta oturup kemer takmayanlar. Arkada oturup da kazada fazla yaralanmayacağını düşünenler var. Ciddi bir kaza yapıldığı zaman arkadaki yolcu kemer takmadığı zaman, ön camdan uçabilir, ön koltuğa çarpabilir. Bu da yine kalça yaralanmalarına neden olabilir. Ama bir numara hangisi derseniz, ön koltuğa çocukların oturtulmaması derim. 
Editör: Haber Merkezi