Fırın işletmecileri un fiyatlarındaki anormal artışlar nedeniyle üretim yapmakta zorlanıyor, bir anda yükselen maliyetler nedeniyle zam üstüne zam talebinde bulunuyor.

Bu anlaşılır bir durum…

Hiç bir işletme zararına üretim ve satış yapmak istemez, ekmek gibi halkımızın en temel gıda maddesi durumundaki bir ürünün, üretimi ve satış noktalarına ulaşması bakımından, kendilerince birtakım önlemler alarak, mesela, ekmeğin “ ikilik” ekmek şeklinde üretilmesi, ekmek iadelerini önlemek için satış noktalarına sınırlı sayıda ekmek verilmesi ve benzeri önlemlerle maliyetleri düşürmek isteyen fırın işletmecilerinin fedakarlık içinde üretim yaptıkları gözlemleniyor.

Amenna…

Fırın işletmecilerinin zam talebi, özellikle un fiyatlarındaki anormal artışlar nedeniyle, hakkaniyet ölçüleri içinde mutlaka değerlendirilmeli, ancak alınacak kararda halkımızın alım gücü de gözardı edilmemelidir.

Bir ekmeğin 4-5 liradan satışa sunulması toplumu rahatsız eden bir tablo oluşturabilir.

Un üzerinden spekülasyon yapan stokçuların amacı sadece haksız kazanç elde etmek değil, böyle bir sonuca ulaşmak, yani ekmek fiyatları üzerinden toplumsal bir tepki oluşturmak da olabilir.

*

Konuyla ilgili ülkemizin en ciddi ekonomi gazetesi olarak bilinen Dünya Gazetesi’nden Ömer Gören’in haberinden bir bölüm aktaralım.

“ Geçen yıl mayıs hasadında, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), kırmızı ve sert ekmeklik buğdayın kilogram fiyatını 1.65 TL, bu yılın mayıs ayında ise 2,25 TL olarak açıkladı. Söz konusu fiyatlar üzerinden 50 kg’lık bir çuval un 2020 Mayıs'ta 120 TL, 2021 Mayıs'ta ise 160 TL’ye satışa çıkarıldı. Fakat stratejik öneme sahip olan ürün 2021 Mayıs ile Kasım ayı arasında ortalama yüzde 200 artarak kilogram bazında 4 lira 60 kuruşa ulaştı. Un fiyatlarında yaşanan bu aşırı artış, fırıncıları zam yapmaya zorlarken, DÜNYA’ya konuşan sektör temsilcileri 2021'de ekmeklik buğday üretiminin 13 milyon ton civarında olduğunu, TMO’nun da 2 milyon ton civarında ithalat gerçekleştirdiğini belirterek, stoklarda hala un olmasına rağmen spekülasyon yapılarak fiyatların artırıldığı görüşünde. Sektör temsilcileri ayrıca, un stoku yapan işletmelerin kendi aralarında satış yaparak fiyatları artırdığını da iddia ediyor.”

Özeti şu şekilde…

“ Stoklarda un var, ancak spekülasyon yapılarak fiyatlar arttırılıyor. Ayrıca, un stoku yapan işletmeler kendi aralarında satış yaparak fiyatları arttırıyor.”

ZESOB Başkanı Muharrem Coşkun buna benzer bir tespitte bulunmuştu.

Sayın coşkun, bakanlığın 50 kg. bir çuval unun fiyatını 190 TL olarak öngördüğünü, un fabrikalarının diğer firmaya 190 TL’den kağıt üstünde satış yaptığını, ancak gerçek satış fiyatını bunun çok üstünde olduğunu vurgulamıştı.

Özetle, un fiyatları üzerinden ekmekle ilgili büyük bir oyun oynanıyor, bunun spekülatif kazanç elde etmenin ötesinde tartışılıp sorgulanmasında fayda var.

*

Stoklarda un bulunmasına rağmen piyasaya sürülmeyişinde ve yapay bir “un darlığı” oluşturulmasında bir “arka plan” var mı, yok mu?..

Gazetecilik mesleği bu tür olaylara kuşku ile bakılmasını öngörüyor.

Bir çuval un fiyatı bir gecede 50 Tl, 100 TL birden artmaz.

Eğer öyle oluyorsa, bunda bur çapanoğlu olduğu düşünülür.

Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı’nın Dünya Gazetesi’nde yayınlanan açıklamasında buna işaret eden bir cümle var.

Aktaralım…

“ İstişarelerle çözümden yanayız…  Bu konuda da kapımız herkese açık… Yaşanmakta olan bu hassas durumdan “vazife çıkarmak isteyenlere karşı dur dememiz gerekiyor” dedi. 

Balcı, dün olduğu gibi bugün de fiyat artışlarının makul seviyelerde değerlendirilerek güncelleneceğini söyleyerek, zammın sınırlı olacağı mesajını verdi.”

Satır aralarında kalmış, ancak çok önemli ve çok dikkat çekici bir cümle…

Tekrar edelim…

“ Yaşanmakta olan bu hassas durumdan vazife çıkarmak isteyenlere karşı dur dememiz gerekiyor”

Bunu biz söylemiyoruz, fırın işletmecilerinin en üst düzeydeki temsilcisi olan Federasyon Başkanı söylüyor.

Un üzerinden ekmek, ekmek üzerinden siyaset üretmeye çalışanlara işaret eden bir söz gibi sanki…

Bu sözler “ekmekteki büyük oyunun” habercisi olabilir mi?..

Eni konu düşünülüp, tartışılması gerekmiyor mu?..

Erhan ÇAKMAK