Tarih 1970 ler; gazetelerde en çok okuduğum cümlelerin başında geliyordu “ Gelişmekte ülke olan Türkiye … 

  O tarihlerde televizyon her evde yok, zaten olsa da televizyon yayınları haftanın iki/üç günü akşam yediden gece yarısına kadar sürüyor. GÜNE BAKIŞ haberleri ve İstiklal Marşı ardından kapanış. Hafta sonları cumartesi gecesi mutlaka bir yabancı film olurdu. İlerleyen yıllarda haftanın her günü yayın vardı. Ve yayın saatleri de artmıştı. Ancak hala gelişmekte olan ülkeydik. 

  1980 ler askeri darbenin olduğu yıllar. Babamlar evde konuşurken duyuyordum, “ asker olduğu müddetçe gelişmekte sorun yaşarız , ülke yönetmek siyasilerin işi, asker kışlada kalmalı” diyor rahmetli babam. 1960 Askeri darbesi sonrası İHTİLALİ eleştirdiği için İspir cezaevinde hapis yatmış babam. Bizde “darbelere karşı gelmek ( kim yaparsa yapsın ister asker ister takunyalılar) aile GENLERİNDE var” . O yıllarda da hala gelişmekte olan ülke konumundaydık. 

  1990 lar daha umutlu olunan yıllardı. Ülkeye renkli televizyon yayınları gelmişti. Her evde mutlaka 2 çek yat ve bir televizyon sehpası ve renkli televizyon vardı. Buzdolabını saymıyorum o daha eski yılların envanterinde olan ev eşyası idi. Tıpkı merdaneli çamaşır makineleri gibi. Fakat tüm bu eşyalara ve iki / üç televizyon kanalına rağmen hala GELİŞMEKTE OLAN ülke konumundan çıkamamıştık. 

   Yıl 2000 olmuştu. Yeni Milenyum büyük umutlarla gelmişti. Tamam diyorduk artık GELİŞMEKTE olan ÜLKE konumundan GELİŞMİŞ ülke durumuna çıkarız. Felaketler üst üste geldi ve 2000 lerin başı hiçte iyi geçmedi ülkemiz için. Halk yorulmuştu. Umutsuzdu. Eski siyasiler bir anda gözden düştü. Ülkede başka rüzgarlar esiyordu. Tamam dediler artık GELİŞMEKTE olan ülke durumundan çıkarız. Öyle ya eski siyasiler, eski söylemler geride kalmıştı. Eskilerin yerine gelen yeni siyasiler epey gelişti ama ülke hala GELİŞMEKTE olan ÜLKE konumundaydı. Aslında büyük hayal kırıklığı yaşanıyordu ama umut 2010 lu yıllara taşındı /biraz makarna ve torba torba kömürlerin yardımıyla/ .

  2010 lu yıllar eskiden daha beterdi aslında BOĞAZIMIZA kadar borca batmış bir ülke olmuştuk. Tarım alanları terk edilmiş, tarımda olanlar kentlerin varoş yığınlarına karışmıştı. En azından köyünde aç değildi, ama şehirde “ kimse gözünün yaşına bakmıyordu”. Önce İNSANLIĞIMIZI kaybettik sonra diğer ne değer yargımız varsa. Ülkede bir avuç insan ! insan demeye dilim varmıyor TRİLYONER olmuştu ama kaynakların yüzde ON’U ( 10 ) geriye kalan diğer insanlara yetmiyordu. Bu şekilde zaten gelişemezdik. Olmadı da . Hala GELİŞMEKTE olan ÜLKE konumundaydık. 

  2020 li yıllar başladı. Ben hala aynı gelişme hikayelerini duyuyorum. Hatta bir iki yıl sonra uçarız diyen dahi var, ama ben İNANMIYORUM. Ya siz?