Evet Sevgili Okuyucular bir başka garip yazımın başındayız; öncelikle hepinize iyi haftalar diliyorum; umarım sendromsuz bir pazartesiniz olur. Bizim malum sendromsuz saniyemiz yok ama bunun pek de bir önemi yok. Herkesin kendini düşündüğü zamanlarda yaşıyoruz; kimse kusuruma bakmasın tabii istisna olanların olduğunu biliyor ve onların karşısında saygıyla eğiliyorum. Bence çok müthiş saygıyı hak ediyorlar; bu kadar karanlık dünyada temiz kalmayı başardıkları için. Daha önceden sizlere kösele suratlıları anlatmıştım, şimdi de görünmeyen yüzlerden bahsetmek istiyorum. Hani buz dağının görünmeyen yüzü vardır ya o misal işte. Ama ortada bariz bir fark vardır; buz dağının görünmeyen tek bir yüzü vardır, diğer bahsettiğimiz yüzlerden 3-4-5 tane olanını görenler olmuş. Pek konu dahilinde değil ama genelde sizler için köşe yazarken radyo dinlerim ve şimdi de dinliyorum. Çıkan şarkıya bakın “ Şebnem Ferah – Sil Baştan “ Çok önemli ve anlamlı bir şarkıdır; tabii ki de anlayanlar için her hafta başı sil baştan deyip yine aynı hataları yapanlar için değil. Sevgili Okuyucular giriş paragrafım bu kadar uzun olduysa “ Gelişme “ paragrafımı hayal edemiyorum.

Sevgili Okuyucular sizlerin de gözünüzün içine baka baka bazı sözler verilmiştir değil mi? Ya da “ Hep Yanındayım” – “ İyi ki varsın “ – “ Senin oğlun benim oğlum “ – “ X Abin var senin yanında “ – “ O iş bende “ – “ Tamam, ben konuştum; halledeceğiz “ – “ Ben sana umut vermedim “ – “ Ben sana hiç yalan söyler miyim? “ – “ Ben her zaman arkandayım “ – “ Seninle omuz omuza yürürüm “ – “ Sen iste, hallederiz “ ve daha nice cümleciklerle karşılaşmışsınızdır. Bu arada bunu söylemeden duramayacağım “ Bunlar özellikle seçilmiş, birilerine laf göndermek için kişiye özgü cümlecikler değildir; ilk aklıma gelenleri yazdım. Malum severiz; “ Bak burada şuna şey diyor “ , “ Burada bana mı laf demiş? ”  gibi söylemleri. Hele bir de olmayanları olmuş gibi anlatanlar var ya hani neyse oralara girmeyelim zaten konuyu nasıl kapayacağım netleştiremedim. Biraz basite indirgeyelim olayı da illa bu yazıyı bir yerlere getirmeye çalışanlar olmasın. Mesela size çok yorgunum, canım sıkkın eve gideceğim deyip yarım saat sonra başkalarıyla eğlencenin dibine vuran da olmuştur, o canım kardeşim / yeğenim / arkadaşım deyip arkanızdan küfreden de olmuştur. Ne yazık ki bunlar en basite indirgenmiş olanları ve daha nice mevzularla muhatap olmuşsunuzdur. İnsanların bazılarının diğer yüzleri vardır; hatta birkaç farklı yüzü olanlar da yok değildir. Bunun dengesizlik ya da tutarsızlıkla ve hatta kişilik bölünmesiyle alakadar olup olmaması tartışılır bir konudur ama bazıları bilinci bir şekilde kasten bu şekil davranır. Hele bir de sizi çantada keklik ya da kendine muhtaç olduğunuzu sanıyorsa durumlar fena. Umarım bu durumların istisnası olan insanlarla karşılaşırsınız.

Bu bahsettiğim yüzlerin en büyük silahı da sizi suçlu çıkarmaya çalışmaktır. O kadar yaparlar yaparlar sonra zeytinyağı gibi kendilerini üste çıkartırlar. Defalarca inanırsın gidersin bir kere gitmezsin “ Sen gelmedin “ derler, defalarca söz verirler verirler sonra “ Ben söz vermedim “ derler, yardıra yardıra umut verirler sonra kafalarına başka bir şey eser “ Umur vermedim “ derler. Derler de derler Sevgili Okuyucular, hesabı sorulur be bunların da. Amma bugün amma yarın amma gelecekte. İki tane arkadaş vardır; bunlar bugün yaptığımız, geçmişte yaptıklarımız ve gelecekteki yapacaklarımızı en yakından tanıyan/tanıyacak olan “ Vicdan Rahatlığı “ ve “ Pişmanlık “. O günler konuşulurken mutlaka cümlelerin içinde ya “ İYİ Kİ “ geçecek ya da “ KEŞKE “. Umarım hayatınızda az olsun öz olsun düzgün insanlar olur da  “ İYİ Kİ “ lerle dolu vicdan rahatlığıyla bir hayat yaşarsınız. Aksini düşünmek bile istemiyorum. Her zaman derim; “ Rabbim vicdan rahatlığı versin, gerisi hallolur. “