Olay aynen gerçek, kurumları ve kişileri rencide etmemek için gerçek isimleri kullanmadan bu trajikomik olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir günlük bir iş için İstanbul’a gitmem gerekiyordu. Gece konaklama konusunu gitmeden çözmek için bazı seyahat sitelerine baktım.

Sözde turizm can çekişiyor diyorlar ama fiyatlar hiçte o kadar ölümü bekler gibi değildi. Sonradan öğrendim ki, tanınmış Dünya marka otelleri haricinde fiyatlar üzerinden pazarlık yapıldığından bizim yerli küçük oteller biraz da “ pazarlık payı” olsun diye “kapı fiyatlarını” yüksek tutuyorlar.

İstanbul’da neredeyse tüm tanınmış büyük Dünya otel zincirlerinin bir ya da birkaç oteli var. Onlara bizim Bağkur emekli maaşıyla gitmek hayal ötesi olduğundan mecburen rotamız bizim küçük yerel oteller oluyor. Onlarda da lokasyona göre, yıldızına göre, verdiği hizmetlere göre fiyatlar değişiyor. En uygun olanı bulup telefonunu aradım;

- A….. oteli mi?

- Evet beyefendi, ben Ali size nasıl yardımcı olabilirim? Kendimi tanıttım, siteden aldığım fiyatın otele geldiğimde geçerli olup olmadığını falan sordum. Birkaç alternatif otel daha olduğundan onları da aramak istedim. Günün ilk saatlerinde yaptığım bu görüşmeleri not aldım. Fiyatlar ilk verilen rakamların epeyce gerisine düşüyordu. Yani turizm kendine “ekran koruyucu” yapmış. Kan tükürüyor ama kızılcık şerbeti içtik diyorlar.

Akşam üstü diğer alternatif otelleri eleyip ilk aradığım otelde karar kılıyorum. Fakat aklıma takılan bazı soruların cevaplarını öğrenmem gerek. Öyle ya, bazen ekonomik oda diye bodrum katta, zindan gibi bir oda verirler, ölmeden mezara girmek gibi … İlk oteli yeniden aradım;

- A ….. oteli mi?

- Evet A…. Oteli ben Ali …

- Sorularımı sordum, odaların yer üstünde ve manzaralı olduğunu fiyatlar yüzünden( olabildiğince düşük olduğundan) kafamın karışmaması gerektiği konusunda ikna edildim. Ancak aklıma takılan bir konu vardı. Sabahın ilk saatlerinde aradığımda yine adının Ali olduğunu öğrendiğim genç çıkmıştı telefona. Aradan geçen 13-14 saate rağmen yine aynı Ali vardı otelde. İşler az diye tüm işleri tek bir personele mi yaptırıyorlardı acaba? Hem resepsiyonist, hem bellboy, hem komi, hem garson … yok canım o kadar da değildir diye düşündüm.

Ertesi gün öğlene doğru net kararımı verip artık kesin rezervasyonumu yaptırmak istedim. İlk aradığım oteli arayıp

- iyi günler ben Zonguldak’tan Süleyman deyince, karşıdan tanıdık bir ses

- iyi günler Süleyman abi ben Ali, demez mi?

Şimdi bu Ali ile tanışmak boynumun borcu oldu. Yahu arkadaş turizm pek yolunda gitmiyor anladıkta, koca otelde senden başka kimse yok mu? Allah bilir sabah kahvaltısını da “bizim Ali” hazırlıyordur! Vale yoktur muhtemelen araç park işini de o yapıyordur. Odaların temizlik işini yapan “housekeeper” da mutlaka “bizim Ali” dir.

Çoğu zaman işler yolunda dediğimizde biraz düşünmeliyiz. İşler ne kadar yolunda?