Zonguldak Demokrasi Platformu tarafından 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlandı.
Madenci Anıtı'nda düzenlenen basın açıklamasına demokrasi Platformu üye sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı..

Zonguldak Demokrasi Platformu dönem sözcüsü Çağlar Öztürk, yaptığı konuşmada Bir Dünya Barış Günü kutladığını belirterek şunları söyledi:

BARIŞIN VE KARDEŞLİĞİN EGEMEN OLDUĞU BİR TÜRKİYE VE DÜNYA İSTİYORUZ!

"İnsanlık tarihinin en kanlı ve en büyük yıkımlarından biri olan; II. Paylaşım Savaşında milyonlarca insan katledildi, soykırıma uğradı ve yurtlarını terk etmek zorunda bırakıldı. Birleşmiş Milletler, böylesi büyük acıların bir daha yaşanmaması için II. Dünya Savaşının başlangıcı ve Almanya’nın Polonya’yı işgal ettiği tarih olan 1 Eylül 1939’u; 1981 yılında yılında ‘Dünya Barış Günü’olarak kabul etti. Bizlerde bugün burada, aynı acılar bir daha yaşanmasın, savaşlar dursun, silahlar sussun diye bir kez daha “Dünya Barış Günü” ’nü kutluyoruz. Yaşanan onca yıkım ve vahşete rağmen, insanlığın bugüne kadar yaşamış olduğu tüm acı olaylar ve edindiği deneyimler bizlere; ırk, dil, din ve kültür farkı gözetmeden demokrasi, özgürlük ve barış içinde bir arada yaşanabileceğini ortaya çıkarmaktadır. Ancak dünya üzerindeki savaşlar, çatışma ve şiddet bir türlü son bulmuyor. Sınırsız bir sömürü arzusuyla işleyen küresel kapitalist düzen dünya halklarını birbirine kırdırmaya, kan dökmeye, çatışmaları kışkırtmaya devam ettirmektedir.
Bugün Afganistan’da, Yemen’de, Suriye’de, Afrika’da ve dünyamızın pek çok bölgesinde emperyalist güçlerin körüklediği savaşlar ve iç çatışmalar yaşanmaya devam etmektedir. Yaşanan vesayet savaşları etnik ve dini çatışmalar, patlayan bombalar her gün yüzlerce insanın ölmesine, binlercesinin yaralanmasına ve sakat kalmasına neden olmakta, ayrıca milyonlarca insan yaşadıkları topraklardan göç etmek zorunda bırakıldığı görülmektedir. Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere çatışmalar nedeniyle yurtlarını terk etmek zorunda kalanlar, gittikleri her yerde dışlanma ve ötekileştirilmeye karşı yeni bir savaşın içinde bulunmakta; kendilerini
Dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşanan savaşın yarattığı şiddet ve düşmanlık, dünyanın her yerini savaş alanı, dünyada yaşayan herkesi savaşın hedefi haline getirdiği ve yaşanan göçlerin insanları mülteci durumuna düşürüp halkları birbirine düşman ettiği süreçleri yakından izlemekteyiz.
Sonucu ne olursa olsun kazananı daima emperyalist odaklar, kaybedeni ise yoksul bölge halkları olan bu savaşlardan bıktık ve yorulduk. Barışa ve kardeşliğe olan özlemimiz ve ihtiyacımız her geçen gün katlanarak büyüyor.
Türkiye’de yaşayan bizler, savaş ve çatışmaların uzun yıllardan beri devam ettiği bir coğrafyanın parçasıyız. Uzun yıllar boyunca ülkemizde ve bölgemizde yaşanan çatışmaların yarattığı acıların en yakın tanıklarıyız. Bu ülke halklarının barış ve kardeşliğe olan ihtiyacına rağmen, ülkemiz her geçen gün daha fazla savaşın ve şiddetin parçası olmaya devam etmektedir.
Kürt sorununda çatışma ve şiddet politikalarına dayalı yaklaşım ile Suriye, Irak ve Libya’ da gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlar; Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimlerle, Afganistan ‘da ki şeriatçı insanlık düşmanı Taliban rejimi ile kurulmak istenen ucu açık ilişkiler ülkemizin sürekli bir çatışma ve savaş tehdidi altında olmasına neden olmaktadır.
Bugün bulunduğumuz coğrafyada yaşanan ‘savaş çığırtkanlığına’; yüreği emekten, barıştan, insan sevgisinden, demokrasiden yana atanlar, bir arada yaşama hakkını koşulsuz savunanlar mutlaka dur diyecek, er yada geç barış içinde bir arada yaşamanın mümkün olduğunu emperyalistlere ve onların savaş baronlarına göstereceklerdir.
Barış, dostluk ve kardeşlik içinde özgür ve eşit bireyler olarak adalet şemsiyesi altında birlikte üretmek, paylaşmak ve birlikte barış içinde yaşamak en temel insan hakkıdır. Bu nedenle evrenin kaynaklarının doğru ve dünya halkların çıkarına kullanılması asla gerici, şoven emperyal egemenlerin insafına terk edilmemelidir.
Bu ülkenin işçileri, kamu emekçileri, hekimleri, mühendisleri, mimarları, şehir plancıları, hukukçuları ve tüm sivil toplum örgütleri olarak;
Bizler, komşularıyla barış ve dostluk içinde yaşayan bir ülke işitiyoruz. Sınırları içinde yaşayan farklı inançların, kültürlerin, kimliklerin barış içinde kardeşçe yaşayabildiği bir ülke istiyoruz. Barışın ve kardeşliğin egemen olduğu bir Türkiye ve Dünya özlemiyle; 
Bedeli ne olursa olsun, dün olduğu gibi bundan sonra da barıştan yana tavır almaya, barış mücadelesinin sesi olmaya ve daima savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunmaya devam edeceğiz.
Yaşasın barış, yaşasın dünya halklarının kardeşliği"
(Haber-Ercan Demir)

Editör: Haber Merkezi