20. Dönem Zonguldak Milletvekili ve  Milli Görüş Platformu Sözcüsü Necmettin Aydın, " Objektif olarak bakıldığında Başkanlık sistemi mevcut sistemlerin en iyisidir" dedi.
Başkanlık sistemine yönelik eleştiriler üzerine açıklama yapan 20. Dönem Zonguldak Milletvekili ve  Milli Görüş Platformu Sözcüsü Necmettin Aydın, Parlamenter sistemin yorucu ve zaman alıcı olduğunu söyledi.
Özellikle bizim gibi çok sorunlu ülkelerin daha seri-çevik ve istikrarlı yönetime ihtiyacı olduğuna dikkat çeken 20. Dönem Zonguldak Milletvekili ve  Milli Görüş Platformu Sözcüsü Necmettin Aydın, " Türkiye’nin yetmiş yıllık çok partili döneminin 40 yılı koalisyon ve darbe yönetimlerince heba edilmiştir" dedi
Cumhurbaşkanının partisiz olması durumunda da eli zayıflamış olacağını belirten Necmettin Aydın şunları söyledi:


Tarihinde 16 devlet kurmuş bir millet olarak, son yüz yılda da üç büyük sistem değişikliğini gerçekleştirdik. 1923 de Radikal bir devrimle meşrutiyetten Cumhuriyete, 1946 da çok partili siyasi modele , 2018 de de başkanlık sistemine geçilmiştir. Aslında hiçbir sistem mükemmel değildir. Ancak en kötüsü eskiye dönmektir. Eğer eskiye dönülecekse mesela meşrutiyet en idealidir. İngiltere krallıktır ama en uzun ve en tartışmasız yönetilmiş ülkedir. Demokratikleştirilmiş bir krallık olup babadan oğula lordlar kamarası bile vardır. Tabi bu bize uygun olmaz. Çünkü bizim yürüdüğümüz sosyolojik sürecin karşılığı başkanlık sistemidir. Ama illa geri dönülecekse meşrutiyet, parlamenter sistemden iyidir. Aslında temel sorunlarınızı çözemedi iseniz mevcut sistem çok yıpranmakta, stres biriktirmekte, sistem değişikliği ile bir rahatlama olmakla beraber temel sorunlar çözülmedikçe çare diye getirilen sistem sorun olarak görünmeye başlamaktadır. Temel sorunlarını çözmüş ülkelerin sistem tartışması olmaz . İngiltere krallık, Almanya parlamenter sistemle yönetilmektedir ve hiçbir sistem tartışmaları yoktur, sistemlerini revize ederek yollarına devam etmektedirler Ancak objektif olarak bakıldığında Başkanlık sistemi mevcut sistemlerin en iyisidir. Özellikle bizim gibi çok sorunlu ülkelerin daha seri-çevik ve istikrarlı yönetime ihtiyacı vardır. Parlamenter sistem yorucu ve zaman alıcıdır ve özellikle bizim gibi ülkelerde koalisyonlar çok kaotik süreçlerdir. Türkiye’nin yetmiş yıllık çok partili döneminin 40 yılı koalisyon ve darbe yönetimlerince heba edilmiştir. Bu gün itibarı ile ülkemizde Başkanlık sistemine beş temel itiraz vardır ve beşi de aslında çok haklı değildir. Cumhurbaşkanını halk bizzat seçtiğinde, bu beş itiraz aslında cumhurbaşkanının partinin başında oluşunun beş önemli nedenidir. 

1-Cumhurbaşkanı partili olmamalı, partisiz ve herkesin cumhurbaşkanı olmalı. Bu söz aslında kulağa hoş gelen romantik bir sözdür. Ancak sosyolojik ve siyasi gerçeklere aykırıdır. Türkiye’nin son otuz yılına baktığımızda bunu görürüz . Özal, Demirel , Sezer, Gül partilerinden istifa ettiler ama partilerinden ellerini çekmediler, parti içi kavgaların tarafı oldular, hatta hükümetlerle kavga içinde, Türkiye’nin istikrarsızlaşmasına neden oldular. Ayrıca Başbakanlarda parti başkanıdır, ve bu başbakan benim başbakanım değil demek ne kadar anlamsızsa cumhurbaşkanı içinde aynı durum söz konusudur. Seçilen kim olursa , belediye başkanı, başbakan, cumhur başkanı, seçildiği andan itibaren herkesin başkanıdır. Demokrasinin asgari şartı budur. Aksini düşünmek kaos ve anarşidir. Bu parti başkanı cumhurbaşkanı benim cumhurbaşkanım değil demek, bu başbakan benim başbakanım değildir, vali, hükümet benim değildir askere gitmem, vergi vermem vs. gibi saçmalıklara götürür. 

2-Halkın iradesinin mutlak anlamda icraata yansıması başka bir mekanizma kişi ve kurum engeline takılmaması için gereklidir. Parti başkanının başkası olduğunda ve ayrı telden çalarsa bu yansıma olmaz. Mesela millet ittifakının partisiz adayı Cumhur başkanı olduğunda böyle bir sonuç kaçınılmazdır. Önceki seçime göre Sayın Kılıçdaroğlu’nun parti başkanı olduğu , sayın İnce’ nin Cumhurbaşkanı olduğunu düşünelim. Büyük kavgalarla, İnce Partisini çoktan kurmuş olurdu. 

3-Halk tarafından seçilmesi halinde partisiz olmasının bir önemli sakıncası da Cumhur başkanlığı gibi bir makamın partilerin vesayeti altında etkisizleşmesi ve itibarsızlaşması demektir. Geçmişte muhalefet Partileri istediklerini yapmayan Cumhurbaşkanları için Çankaya Noteri tabiri kullanmışlardır. Bu günde iktidarı yıpratmak için istemedikleri bir onayda partisiz cumhurbaşkanı için Külliye Noteri tabiri kullanacaklardır. Külliye noteri ithamları, Cumhurbaşkanlığı makamını çok daha değersizleştirecektir. 

4-Partisiz başkanlık modelinin bir diğer önemli sorunu yasama yönünden etkisizleşmesidir. Halkın oy verdiği bir Cumhurbaşkanın yapacağı icraatların yasal altyapısı için yeterli bir meclis desteğine ihtiyacı vardır. Cumhurbaşkanının partisiz olması durumunda da eli zayıflamış olacaktır. Yine sayın İnce’ nin, Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu’nun parti başkanı olduğu örnekte olduğu gibi yasal bir çalışma yapması çok kolay olmayacaktır. Hele Millet ittifakı gibi birbirine benzemez partilerle yasal düzenleme imkanı çok daha zorlaşacaktır. 

5-Diğer bir eleştiri ise tek adam rejimi ve denetleme mekanizması yokluğu iddiasıdır. Bu eleştiri de ironik yaklaşımdır. Seçim en büyük denetlemedir ve ayrıca Türkiye’de idarenin tüm işlemleri yargı( danıştay-sayıştay) denetimine tabidir. Hatta Türk danıştayı bir adım ileri giderek yerindelik yorumu yapmaktadır. Ancak yeterlilik iddiası hep olur. Tek parti iktidarlarında aynı iddialar hep yapılmıştır. Menderes, Demirel, Özal’ da başbakanlıklarında tek adam yönetiyor iddiası ile eleştirilmiştir. Parti başkanı kuvvetli meclis çoğunluğu olduğunda esas belirleyicidir. Cumhurbaşkanı dahil herkesi o seçip atar. Üç imza, iki imza teferruattır. Asıl vahimi iddia sahipleri partilerinde tek adam rejimi yürütmekte istediklerini kapıya koymaktadırlar Özetle hepimizin Cumhurbaşkanı olması için partisiz olsun romantik takıntısı bizi , etkisiz yetkisiz ve daha itibarsız bir cumhurbaşkanı örneğine götürür"
(Haber-Ercan Demir)

Editör: Haber Merkezi