Bilim adamları 6 yıl çalıştı, İyonosfer İzleme Sistemi kurulursa depremler 2 gün önceden bilinebilecek 
Geomatik Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Çetin Mekik: “İyonosferdeki toplam elektron miktarını izleyerek, manyetik fırtına, solar aktivite gibi iyonosferdeki etkileri de arındırarak geriye sadece depremden kaynaklı etkinin olduğunu yüzde 94 olasılıkla tespit ettik” 
“Bu çok ciddi bir rakam. Bugün daha önceden olmuş depremlere bakarak biz deprem öncülünü (işaretini) bulduk” 
“TUSAGA-Aktif sistemine Üst Atmosfer İzleme Sistemi kurulup dahil edilebilirse depremi iki gün öncesine kadar tespit edebiliriz diye düşünüyoruz” 

Zonguldak’ta Geomatik Mühedisliği’nin 6 yıllık çalışmasıyla iyonosferdeki toplam elektron miktarının yoğunluğuna bağlı olarak deprem öncülleri tespit edilebilecek. Dünyada ve Türkiye’deki 17 deprem üzerinde yapılan araştırmayla Üst Atmosfer İzleme Sistemi kurulması halinde depremler iki gün önceden haber verilebilecek. 
Bülent Ecevit Üniversitesi Geomatik Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Çetin Mekik ve Araştırma Görevlisi Samed İnyurt 6 yıllık çalışma ile “İyonosferik TEC (toplam elektron miktarı) dalgalanmalarının uydu bazlı konumlama sistemiyle araştırılması” çalışmasını tamamladı. 
İyonosferdeki toplam elektron miktarının yükselip alçalmasına bağlı dünya ve Türkiye’de Richter ölçeğine göre büyüklüğü 6’nın üzerindeki depremleri inceleyen ekip, diğer etkenlerden de arındırarak deprem öncüllerine ulaştı. En erken 10 en geç 2 güne kadar depremi haber verebilecek olan çalışmayı anlatan Mekik, yüzde 94 oranında bir başarı elde ettiklerini vurguladı. Manyetik fırtına, solar aktivite gibi etkenleri ayrıştırdıklarında geriye yalnızca depremlerin sebep olduğu etkiye ulaştıklarının altını çizen Mekik, gazetecilere çalışmayı şöyle aktardı: 
“Birlikte yaptığımız bu çalışma esas itibariyle iyonosferdeki toplam elektron miktarının araştırılmasıydı. İyonosferden kastımız, atmosferin üst tabakasıdır. Atmosferin bir çok katmanı var ama GNSS uydu sinyalleri açısından ve benzeri sinyaller açısından biz atmosferi iki aşamalı düşünüyoruz. Birincisi nefes aldığımız, içinde bulunduğumuz Troposfer, bir de en üst kısmın olduğu içinde iyonların bulunduğu ama oksijenin olmadığı kısımdır. İyonosfer tabakası GPS sinyalinin atmosfere girdiği andan itibaren ilk karşılaştığı tabakadır. Buradan sinyal geçerken toplam elektron miktarına bağlı olarak değişik etkilere maruz kaldığını biz yıllardır biliyorduk. Biz bu etkileri incelemeye karar verdik. En büyük etkinin de toplam elektron miktarı olduğunu gördük. Toplam elektron miktarı bizim GPS sinyallerimizi geciktirirek ya da hızlandırarak etkiliyor. Daha sonra toplam elektron miktarının neden meydana geldiğini araştırdığımızda değişik etkilerin sebep olduğunu fark ettik. Önce güneş aktivitesinin yani uzay ikliminden kaynaklanan sebeplerden bu toplam elektron miktarlarının değiştiğini fark ettik. Manyetik fırtınalar, solar etkiler, güneşteki patlamalar, aşırı manyetik yüklenmeler, 11 yıllık İyonosferin güneş döngüsü gibi çeşitli uzay iklimi etkileri olduğunu gördük.” 

“Deprem öncesi çok ciddi dalgalanmalar olduğunu fark ettik” 
Deprem öncesi ve deprem sırasında İyonosferdeki toplam elektron miktarında ciddi dalgalanmalar olduğunu fark etmeleri üzerine 17 deprem üzerinde incelemelerde bulunduklarını hatırlatan Çetin Mekik, “Deprem öncesinde ve deprem sırasında toplam elektron miktarında çok ciddi dalgalanmalar olduğunu fark ettik. Yükselme ve alçalma anlamında. Bunun üzerine biz buna yoğunlaştık ve dünyada ve Türkiye’de toplam 17 depremi inceledik. 2016 yılına kadar büyüklüğü (Richter Ölçeğine göre) 6’nın üzerindeki 17 depremi inceledik. Bu depremleri incelerken de ilk önce kendi geliştirdiğimiz yöntemle başladık. Daha sonra onunla bulduğumuz öncül kestirim oranı yüzde 88’ler düzeyinde güven veriyordu. Daha sonra ikinci olarak bu sefer istatistiksel bir yöntem geliştirdik onunla birlikte biz yüzde 94 olasılıkla, diğer etkilerden arındırarak, manyetik fırtına gibi, solar aktivite gibi değişik etkileri de arındırarak, geriye sadece depremden kaynaklı etkinin olduğunu yüzde 94 olasılıkla tespit ettik. Bu çok ciddi bir rakam. Dolayısıyla bugün daha önceden olmuş depremlere bakarak biz depremin öncülünü (işaretini) bulduk. Bu yöntemimiz sürekli olarak Türkiye’de İyonosfer İzleme Sistemi ya da Üst Atmosfer İzleme Sistemi kurulursa bizim yöntemimiz de buraya uygulanırsa, bizim düşüncemize göre en geç iki gün ve hatta daha da erkenden 10 gün öncesinden bile depremleri Türkiye’de anlık olarak biz haber verebiliriz diye umut edebiliyoruz. Eski depremlere bakarak gittik, ne aradığımızı biliyorduk. Böyle bir izleme sistemi kurulursa daha da iyi sonuçlar alabiliriz diye düşünüyoruz” dedi. 

“TUSAGA-Aktif ağına dahil edilirse depremleri iki gün öncesine kadar tespit edebiliriz” 
Çalışmanın, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Harita Genel Müdürlüğü’nün 146 noktada 24 saat her saniye ölçüm yapan ve konum bilgisi üreten TUSAGA-Aktif ağına dahil edilmesi halinde depremleri iki gün öncesine kadar tespit edebileceklerini düşündüklerini belirten Mekik, “Şu anda Türkiye’de 24 saat her saniye ölçüm yapan 146 noktadan oluşan TUSAGA-Aktif bir ağımız var zaten. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Harita Genel Müdürlüğü’nün yönetiminde işletilen bugün Türkiye’de sürekli, kaliteli konum hizmeti veren bu ağımıza İyonosfer İzleme Sistemi de eklenirse depremi iki gün öncesine kadar tespit edebiliriz diye düşünüyoruz. İnşallah yetkililer de bunu dikkate alır. Çok büyük bir maliyeti olduğunu düşünmüyorum. Biz sonuçta kar etmeyeceğimiz için tüccar gibi kâr payı koymayacağımız için birkaç yüz bin dolarlık insan emeği ve yazılımla bunu başarabiliriz. 1 milyonun altında olur herhalde. Biz para almasak bile dışarıdan çok ciddi kod yazıcısı ve bilgi işlemci buna dahil olursa bir de TUSAGA-Aktif sistemine alt aparatlar ile bir sistem kurulması gerekir. İşin finansal ve mali kısmını çok fazla bilemiyoruz” diye sözlerine devam etti. 

“Yer ve uzay bilimleri ile çalışan mesleklere veri aktarımı” 
Üst Tabaka İzleme Sistemi ile yer ve uzay bilimleri ile çalışan bütün mesleklere veri aktarımı sağlanabileceğinin de altını çizen Prof. Dr. Mekik, sözlerini şöyle tamamladı: 
“Otomatik İyonosfer İzleme Sistemi kurulursa neredeyse bütün yer ve uzay bilimleri çalışan mesleklerin tamamına veri aktarımı sağlamış olursunuz. Astronomiden tutun meteorolojiye, inşaattan, jeofizike, çevre mühendisliğinden, peyzaja kadar çalışan herkese veri sağlamış oluyorsunuz. İşin bir de askeri boyutu var. Sadece bilimsel ve mühendislik değil işin askeri boyutu da var. Planlama boyutu var, finansal boyutu var. Hatta borsayı bile etki edebiliyor. Mesela İyonosferdeki aşırı yüklenme olduğunda elektrikler gidiyor. Bundan birkaç yıl önce Kuzey Amerika’da elektrikler altı saat kadar yoktu. İyonosferde aşırı yüklenme olduğundan dolayı yaşanmıştı. Öyle bir durum olması durumunda bile biz onu iki üç gün önceden haber verebiliriz. Olay sadece deprem değil.” 
Öte yandan Araştırma Görevlisi Dr. Samed İnyurt da büyüklüğü 6’nın üzerinde meydana gelen 17 deprem üzerindeki çalışmanın teknik boyutlarını gazetecilere aktardı.

(İHA)

Editör: Haber Merkezi