“Şiddetin temeline inerek önlemek elbette tek başına Yargının işi değildir. Şiddet olgusu sadece mağdurlar üzerinde bıraktığı etkiyle de ölçülemez; şiddet toplumsal dokuyu da etkilemekte, toplumsal güveni de zedelemektedir”
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Kadına yönelik şiddetle mücadele, bizim için bir insan hakları mücadelesidir. Bu doğrultuda şiddetle mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de yarın da sıfır tolerans ilkesi ile kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.
Adalet Bakanı Gül, Kadına Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu’na katıldı. Milletvekillerine yapacağı sunuma geçmeden önce Bakan Gül, kadına karşı şiddetle ilgili genel bilgi verdi. Bakan Gül, kadına karşı şiddetin; ırk, din, dil; coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve öğretim düzeyi fark etmeksizin tüm dünyada görülen bir sorun olarak çıktığını belirterek, “Anayasamızın da işaret ettiği gibi, başta yaşam hakkının korunması olmak üzere kişinin maddi ve manevi varlığının korunması temel bir haktır. Bu yönüyle kadına yönelik şiddetle mücadele, bizim için bir insan hakları mücadelesidir. Bu doğrultuda şiddetle mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de yarın da sıfır tolerans ilkesi ile kararlılıkla sürdüreceğiz. Şiddete hiçbir tahammülümüzün olmadığını ve şiddetle mücadelemizin kesintisiz devam edeceğini tekrar dile getirmek istiyorum. Kadına karşı şiddetle mücadelede şiddeti doğuran sebeplerin ortadan kaldırılması öncelikli meselemiz olmalıdır, diye düşünüyorum. Çünkü şiddet esasen neden değil, sonuçtur. Şiddetle, doğmadan mücadele politikaları yürütülmesi ve şiddeti önleyici mekanizmaların öncelenmesi sayesinde daha başarılı neticeler alınacağı da muhakkaktır. Kişiyi şiddete iten sebepler; eğitimsizlik, psikolojik sorunlar, ayrılık sürecindeki gerginlik, bağımlılık yapan maddeler gibi geniş bir yelpazeye yayılmaktadır” ifadelerini kullandı.
Yargı tarafından şiddete karşı cevabın hızlı ve adil bir şekilde verildiğini kaydeden Bakan Gül, “Eylemin niteliğine göre bu cevap; şiddet uygulayanın bazı yükümlülüklere tabi tutulması, etkili koruma tedbirlerine hükmedilmesi ve şiddet uygulayanın cezalandırması şeklindedir. Buna ek olarak onarıcı adalet kapsamında şiddet mağdurlarının yaralarının sarılması, yargısal süreçte ve toplumsal yaşamda yalnız kalmamalarının sağlanmasına yönelik politikalar da geliştirdik. Yine kadına şiddet suçu işleyen faillerin ıslahına ilişkin politika ve uygulamaları geliştirdik ve uyguluyoruz. Şiddetin temeline inerek önlemek elbette tek başına Yargının işi değildir. Şiddet olgusu sadece mağdurlar üzerinde bıraktığı etkiyle de ölçülemez; şiddet toplumsal dokuyu da etkilemekte, toplumsal güveni de zedelemektedir” değerlendirmesini yaptı.

(İHA)

Editör: Haber Merkezi