Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı'da "siyaset" temalı yüksek lisans tezi hazırlayan ve tezi kabul edilen Ahmet Sarsık'ın  il ve ülke genelinde tüm siyasi partilere ve tüm siyasetçilere hitap eden "TEMİZ SİYASET" başlıklı makalesi ‘DÜŞÜNCE MEYDANI’nda...

Siyaset,  var olan kaynakları en üretken en etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayarak yaşamı kolaylaştırıcı saygınlık içerisinde toplulukların yönetimini konu edinirken geleceğin bugünden daha iyi şartlar içerisinde oluşumunu öngören bir umut kaynağıdır. Bu kaynakta başta devletin bütün kurum ve kuruluşları olmak üzere siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri tarafından yerine getirmeye çalışılır. 

Başlık olarak neden "Temiz Siyaset" kavramını kullanma gereği duydum. Günümüzde yaşananlara bakıldığında ister iktidar partisine ister muhalefet partilerine mensup olsun sözüm ona kimi siyasetçiler partilerin tüzük ve yönetmeliklerini ilgili kanunları görmezden gelerek elde ettikleri yönetme erkinin nüfusuna sığınarak kendi kişisel siyasi ikballeri uğruna partilerinin üzerine gölge düşürerek etik olmayan hal ve hareketleri yapmaktan geri kalmıyorlar.

Adeta kendilerine tanınmış bir hakmış gibi davranabiliyorlar. Bu tür durumlardan olsa gerek, sık sık   "Siyasi Etik" yasasına vurgu yapılmaktadır. Böyle bir yasanın çıkarılması zorunluluk da arz edebilir. Önemli olan çıkarılan yasaların uygulamada etkinliğinin   sağlanmasıdır.

Siyasi partiler tüzük ve yönetmeliklerine göre uygun bir şekilde örgütlerini sadece şikayete bağlı olmadan denetim görevini yerine getirebilmiş olsalar yaşanması muhtemel bir takım olumsuzluklara fırsat vermemiş olurlar. Bugün gelinen noktada siyaset öyle bir algı halini aldı ki, biat kültürü yaşam bulmaktadır. Bize tabi olursan varsın, yoksa seni dışlamasını biliriz argümanı geçerli olmaktadır. Demokrasiymiş, özgürlükmüş, hakmış, hukukmuş bu güzel söylemler söylene Dursun yaşananlara bakıldığında durumun pek de öyle olmadığı görülmektedir. Sesini çıkarmaz isen tamam efendim bir emriniz var mı efendim der isen eğer, senden iyisi olmaz. Kalkıp da "Sorgulayan bir toplum hesap verebilen bir yönetim anlayışından yanayım" der isen eğer, haklılığın görmezden gelinir, itibarsızlaştırma tavan yapmaya başlar. Olmaması gerekenler ne yazık ki olmaktadır. 

Ülkemizin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk, devlet demiryolları genel müdürlüğü'ne bir Albay'ı atar. Bir gün cephede bulunurken Ankara'dan buraya trenle en geç şu kadar saat içerisinde ilgili malzemenin getirilmesi talimatını verir. Emre uymayanların idamla cezalandırılacağını da bildirir. Talimat Genel Müdür Albay'a iletilir. Kesinlikle mümkün değildir der. Durumu korkmadan Yüce Atatürk'e arz eder. ATATÜRK Genel Müdür  Albay'a; "Birileri gibi yalakalık yapmayıp gerçekleri söylüyorsun, işte seni bundan dolayı çok seviyorum ve sana güveniyorum" der.

15 Temmuz 2016 tarihinde yaşama geçirilmek istenen hain darbe girişiminden sonra Türkiye yeniden "Kurtuluş Mücadelesi" vermektedir denilirken Bu kapsamda bir takım adımlar atılırken başta devleti yönetenlerimiz olmak üzere siyasi partilerimiz TBMM'nin sayın milletvekilleri... Vatandaştan beklenen fedakarlıklar karşısında kendi özlük haklarında kayda değer kısintilara niçin gitme gereği duymazlar? Bahse konu özlük haklarını bu aziz milletin ödediği vergilerle elde etmediler mi? Madem yeniden "Kurtuluş Mücadelesi" verilmektedir. Bu ülke şehit kanlarıyla kahraman gazilerimizle ve aziz milletimizle hep birlikte kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yaşam bulmadı mı? 

O zaman Atatürk döneminde devlet erkanının özlük haklarına bakılması örnek alınması gerekir. Atatürk'e efendim mebuslar (milletvekilleri) zam istiyor denildiğinde verdiği cevap yapılacak zam muallimlerin (öğretmenlerin) maaşlarını geçmesin olur. 

Siyaseti bir meslek olarak da görmemek gerekir. Biz bu işte tecrübe kazandık yetmedi bir dönem daha yine yetmedi bir dönem daha... anlayışı sergilenmemelidir. En az kendileri kadar başarma kabiliyeti olan insanlara fırsat verilebilmelidir. Ben var isem her şey güzel olur ben yok isem olsa ne olur olmasa ne olur anlayışı kabul görmemelidir. Siyasette geldiği konum açısından tecrübe sahibi bilgili birikimli kişiliğinden faydalanabilmek için devlet çeşitli kuruluşlarda görev almalarını sağlayabilir. Ancak bu yapılırken toplum tarafından dikkat çekici bir şekilde göz kamaştırıcı yeni bir özlük hakkı da mevcut özlük hakkına ilave olarak tahakkuk ettirilmemelidir. Vatandaşının yaşam standardını yükseltebilmek için kaynak yaratma da zorlanan devlet bu tür durumlarda da gereken hassasiyeti göstermelidir. Sonuçta vatandaşlardan ve Aziz milletimizden alınan vergiler sonucunda o özlük hakları ödenebilmektedir. Her şeyden önce siyasetçiler, bütün toplum kesimlerine örnek olabilmelidirler. 

Siyaset özveri ister. Özellikle siyasetle uğraşanlar özel hayatlarına çok dikkat etmelidir. Toplumun ahlaki değerleri ile barışık olmalıdır. Gerçeklere uygun halkın yaşamını kolaylaştırıcı yaşamsal öncelikler tespit edilerek çözümler üretilebilmelidir. Her zaman hesap verebilir olmalıdır. 

Geleceğin bugünden daha güzel daha yaşanabilir ve daha mutlu yarınların oluşumunu sağlamak yaratıcı "Temiz Siyaset"ten geçmektedir.

Editör: Haber Merkezi