Eğitim Bir-Sen Zonguldak 2 No’lu Şube Başkanı Erdoğan Başar, YÖK’ün yardımcı Doçentlik uygulamasına tepki gösterdi.

Yardımcı doçentlik konusunda YÖK tarafından meclise sunulan ‘Doktor öğretim görevliliği’ tasarısının eleştiren Erdoğan Başar, bu tasarının sadece isim değişikliğinden ibaret olduğunu vurguladı.

Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) yardımcı doçentlere yönelik yaptığı yeni düzenleme akademisyenlerin tepkisine neden oldu. Üniversitelerden ve KYK’lardan sorumlu Eğitim Bir-Sen Zonguldak  2 Nolu Şube Başkanı Erdoğan Başar, YÖK’ün Yardımcı Doçentlik düzenlemesi için meclise verdiği önerinin sadece isim değişikliğinden ibaret olduğunu söyledi. Meclise sunulan önerinin birçok akademisyen tarafından eleştirildiğini de söyleyen Şenol Metin, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yardımcı doçentliğin kapsamlı olarak değiştirilmesi talimatı verdiğini de yetkililere hatırlattı.

DEĞİŞEN HİÇBİR ŞEY YOK!

YÖK’ün  Meclise sunduğu çalışmasında, mevcut “Yardımcı Doçentlik” yerine “Doktor Öğretim Görevliliği” kadrosu ihdas edildiğini söyleyen Erdoğan BAŞAR, yeni önerinin sadece isim değişikliğinden ibaret olduğunu söyleyerek tepki gösterdi. Hiç bir şeyin değişmediğini söyleyen Başar, Bu değişikliğin isim değişikliğinin ötesinde ne tür bir anlam taşıdığı belirsizdir. Dahası, halen üniversitelerde zaten öğretim görevlisi kadrosu var ve dolayısıyla yardımcı doçentlerin doktor öğretim görevlisi yapılması durumunda, bir statü karmaşası olacaktır. Ayrıca,  yardımcı doçentler, bu tür bir değişikliği tenzil-i rütbe olarak değerlendirecektir. Doktor öğretim görevlisi kadrosunun ihdasının üniversitelerde ne gibi rahatlamayı, iyileşmeyi ve gelişmeyi sağlayacağını bir YÖK üyesi anlatabilirse bizde aydınlanmış olacağız” dedi.

CUMHURBAŞKANIMIZIN TALİMATI BU DEĞİLDİ

YÖK’te kadrolarında oligarşik bir şekilde vesayet odaklarının yerleştiğini söyleyen Erdoğan BAŞAR, Yardımcı Doçentlik konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatının bu olmadığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğinin maniple edildiğini vurgulayan BAŞAR, “YÖK Bürokrasisi yeni vesayet odakları tesis etmekte, Cumhurbaşkanımızın bu samimi çabaları boşa çıkarmak istemektedir. Nihai aşamada Cumhurbaşkanı ile Akademi arasında bir bariyer sistemi kurulmak istenmektedir. Cumhurbaşkanımız ‘Doçentlik sözlü sınavı kaldırılsın’ dedi; Bürokrasi sözlü sınavı kaldırmak zorunda kaldı. Ancak Doçentlik unvanını, ‘Doçentlik Yeterlilik Belgesi’ gibi ucube bir evraka dönüştürerek yeni bir vesayet odağı inşa etti. Cumhurbaşkanımız ‘Doktoralı bilim insanlarının derse girmelerinin önündeki engeller kaldırılsın’ dedi. Bürokrasi, yeni bir vesayet odağı daha ‘Akademik Kariyer Platformu’ kurdu. Cumhurbaşkanımız; ‘Mevcut öğretim üyelerinin hızlı bir şekilde doçentlik sürecine dahil olmalı’ dedi. Bürokrasi, öğretim üyeliğinin altında bir unvan olan ve doktora zorunluluğu olmayan ‘öğretim görevlisi’ gibi unvan ihdas ederek öğretim üyelerinin haklı tepkisine neden olacak bir süreci başlattı. Dahası alt düzey bir unvana atamayı başarı gibi lanse ederek zekâmızla dalga geçti” şeklinde konuştu.

Meclis Millî Eğitim Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’ e , yardımcı doçent unvanının kaldırılması ve öğretim üyesi yetiştirme programı (ÖYP) konusunu ile ilgili bir Eğitim Bir Sen olarak, dosya takdim ettiklerine de değinen BAŞAR  beklentilerin karşılanmasını istedi. Bu konuya ilişkin taleplerini şu şekilde sıraladı;

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 13 Ocak 2018 tarihinde “Yardımcı Doçentliğin Kaldırılması” ve “Doçentlik” Süreçleri ile İlgili Sorular başlıklı bir açıklama yayınlamıştır. Açıklamadan, söz konusu konulara ilişkin bir tasarı taslağının hazırlandığı anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede, Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren ve eğitime ilişkin konularda kapsamlı ve sağlıklı bir müzakere süreci işletilmeli ve çalışmalar ilgili tarafların görüşleriyle olgunlaştırılarak birlikte kararlar alınmalıdır. Aksi halde, acele bir şekilde alınan ve iyi düşünülmemiş kararların değiştirilmek zorunda kalındığı tecrübelerle sabittir.

YÖK’ün taslak niteliğindeki açıklamaları çerçevesinde ilk değerlendirmemiz şöyledir:

-Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu’nun yetkili sendikası olarak, akademik yükseltme sistemini evrensel kabul gören nesnel ve ölçülebilir kıstaslara bağlayan bir sistem kurulmasını öteden beri talep ediyoruz. Bu çerçevede, daha önce kamuoyuna defalarca açıkladığımız üzere, öznel ve ideolojik değerlendirmelere yol açan doçentlik sözlü sınavının kaldırılması gereklidir. Bununla beraber, daha önce yaptığımız öneride de açıkça ifade ettiğimiz üzere, doçentlik değerlendirmesinin sadece eser incelemesine dayalı yapılması durumunda, kalitenin sağlanması adına, asgari yayın kriterlerinin nitelik gözetilerek gözden geçirilmesi ve eser incelemelerinin daha kapsamlı ve çok boyutlu yapılması gereklidir.

-Yine daha önce önerdiğimiz üzere, Türkiye’deki cari uygulamalar ve gelenek gözetilerek, doçentlik, halen olduğu gibi, ÜAK tarafından merkezi olarak verilmeli ve aynı zamanda bir unvan olarak da kullanılabilmelidir. Ancak, YÖK’ün açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla, doçentlik unvanı sadece bir yükseköğretim kurumunda doçent kadrosunda çalışmanın neticesinde kullanılabilecektir.

-YÖK’ün açıklamasına göre, mevcut “yardımcı doçentlik” yerine “doktor öğretim görevliliği” kadrosu düşünülmektedir. Bu değişikliğin isim değişikliğinin ötesinde ne tür bir anlam taşıdığı belirsizdir. Hiçbir şey değişmeyecekse neden böyle bir değişiklik yapılıyor? Dahası, halen üniversitelerde zaten öğretim görevlisi kadrosu vardır ve dolayısıyla yardımcı doçentlerin doktor öğretim görevlisi yapılması durumunda, olası bir statü karmaşası söz konusu olacaktır. Ayrıca, bazı yardımcı doçentlerin bu tür bir olası değişikliği bir tür tenzil-i rütbe olarak yorumlamaları söz konusudur. Doktor öğretim görevlisi kadrosunun ihdasının üniversitelerde ne gibi rahatlamayı, iyileşmeyi ve gelişmeyi sağlayacağına dair hiçbir bir açıklık yoktur.

-Mevcut sistemde profesörler, doçentler ve yardımcı doçentler “öğretim üyesi” sınıfından sayılmaktadır. Okutman uzman, öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi ise “öğretim üyesi” kapsamına dâhil değildir. Yeni sistemde öğretim üyeliği sınıfı; profesörlük, doçentlik ve doktor öğretim görevliliğini kapsayacaktır. Ancak, “araştırma görevlisi doktor” veya “öğretim görevlisi doktor” olarak çalışan öğretim elemanları, yeni öğretim üyeliği kapsamına dâhil olmayacaklardır. Bu durumda, “doktor öğretim görevlisi” ile “öğretim görevlisi doktor” şeklindeki tanımlamalar kafa karıştırıcı olacaktır. Dolayısıyla “doktor öğretim görevlisi” yerine “doktor öğretim üyeliği” daha iyi olabilir. Ayrıca, halen kadrosu araştırma görevlisi veya öğretim görevlisi olup doktor unvanına sahip öğretim elemanlarının yeni ihdas edilecek kadroya geçişi için de bir süreç tanımlanmalıdır.

-Mevcut yardımcı doçentler için 5-6 yıl gibi bir geçiş süreci öngörülmeli ve bu süre içerisinde yardımcı doçent olarak devam etmek isteyenler mevcut kadrolarında devam edebilmelidir.

-Daha önce de açıkladığımız üzere, yükseköğretim kurumlarında sıklıkla karşımıza çıkan “araştırma görevlisi kadrosunda doçent” veyahut “yardımcı doçent kadrosunda doçent” gibi, akademik unvana sahip olduğu halde akademik unvanına denk bir kadro alamayan öğretim elemanlarının sorunları için çözüm bulunmalıdır. Bu çerçevede, bir üniversitede çalışan bir yardımcı doçent, doçentlik unvanı aldıktan sonra, başka bir işleme gerek kalmaksızın bulunduğu üniversitede doçent olarak atanabilmelidir. Benzer şekilde, araştırma görevlisi kadrosunda bulunan doçent unvanlı öğretim elemanları da, doçent unvanı almalarını müteakip, doçent unvanlı kadro için öngörülen mali ve diğer haklara denk haklardan faydalanabilmelidir.

-Yine daha önce önerdiğimiz ve oldukça önemsediğimiz üzere, akademik yükselmeleri karara bağlayacak kurul ve/veya jüriler yönünden somut ve ölçülebilir kıstaslar konulması şarttır. Gerek üniversitelerin gerekse ÜAK’ın oluşturduğu jüri tarafından verilen kararlara karşı hızlı ve etkin çözüm sağlanması için, ÜAK nezdinde kıdemli jüri üyelerinden oluşan itiraz komisyonları kurulmalı; haksızlığa uğradığını düşünen adayların dosyaları ve doçentlik değerlendirme süreçleri, itirazlarını müteakip kıdemli jüriler tarafından hızlı bir şekilde incelenerek karara bağlanmalıdır.”

(HABER-ERCAN DEMİR)

Editör: Haber Merkezi