Cemal Süreya geldi geçti edebiyatımızdan; gerçi geçti kelimesinin doğruluğu tartışılır ve hatta yanlış bir kelime kullandım sanırım. Üstadı 09.01.1990 tarihinde kaybettik, tabii ben bebeğim o zamanlar; o kayıptan ve üzüntüden haberdar bile değilim. Ne kadar büyük bir kayıp olduğunu lise sıralarında anlıyor insan. Üstadın hikâyesini, mücadelesini duyduğum daha da çok hayran oldum kendisine. Üstadın mücadelesinden o kadar çok etkilendim ki; o mücadeleye Öküz Çarpması Kitabımda bile yer verdim; sizlere o bölümden alıntı yapmak istiyorum. 

İki genç kahvehane otururken bir yaşlı amca sohbetlerine kulak misafiri olur ve “ Söyle bakam olum; bu umut ne oluya ? “ diye sorar;

- Bak dedim abilerim, amcalarım umudun sözlük anlamı Mustafa Kemal’dir dedim, Oradan biri hemen atıldı, 

- O kadar kolaya kaçma; o binde bir olur; istisnai durum dedi biri. 

Cidden bu yoruma, özellikle istisnai durum cevabına şaşırmıştım ama bir yandan da hoşuma gitmedi desem yalan olur. 

Oradan diğeri, 

- Başka bir cevap bekliyoruz, dedi bana. 

Sonra ben de az biraz düşündüm, arkama yaslandım ve birden; 

- Cemal Süreya dedim, Amcalara pek bir şey ifade etmedi; şaşkınlıkla baktılar o sırada ama arkadaşıma daha önce üstadın hikâyesini anlattığım için yüzündeki ifadeyi gördüm. O sırada biri dayanamadı; 

- Eee ne olmuş Cemal Süreye’ya, dedi bana. 

Sonra ben de başladım anlatmaya tekrar. 

- Cemal Süreya; “ Dersimlidir, sürgün hayatı yedi yaşında başlamıştır. Ailesiyle birlikte bir yük vagonuna koyup Bilecek’ e sürgüne gönderilirler. Annesi henüz 23 yaşındadır ama sürgü- nün altıncı ayında can verir kadıncağız. Cemal yedi yaşında toprağa verir anacığını, sonra tahsili yani okulu için İstanbul’a gider amcasının yanına, babasıyla kardeşi de peşinden gelir fakat üç yıl sonra polis o kaldıkları evi de basar ve Bilecik’ten izinsiz ayrıldıkları için gerisin geri sürgün yerine gönderirler onları. Cemal Süreya’yı parasız yatılı okula kaydederler, artık o hem sürgün hem parasız hem de yatılıdır kendi deyimiyle. Bütün bu acıları yaşar ama hayata küsmez, hem umut eder, ülkesine, insanlara küsmez ve sonrasında Türkiye’nin Türkçenin en büyük aşk şairi olur. Küsmek yok yani, umut her zaman var olacaktır. “

Üstadın hikâyesi böyledir; bu başarının içinde inanın buram buram mücadele, hayata tutunma çabası, sonsuz bir sabır var. Ciddi anlamda büyük bir aşk şairi olan Cemal Süreya’yı anlatmaya kalksak inanın saatler alır. O kadar ince nüanslı, zarif temalı hayat hikâyeleri, anıları ve yaşanmışlıkları vardır ki; şaşkınlık ve hayranlıkla dinlersiniz. 

Üstadın “ Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor” sözünde anlattığı üzere zaman çok hızlı geçiyor ve biz insanlar birbirlerini anlamadan – dinlemeden kırıyoruz. Ne sevilen sevgiye değer veriyor ne de sevenler birbirlerine yeteri kadar değer veriyor. Üstadım ruhun şad olsun.