Eskiden hastanelerde “bıçak parası” vardı…

Ameliyat olması gereken hastalar önce, ameliyatı yapacak doktorun özel muayenehanesine uğramak zorundaydı.

Ameliyat öncesinde “bıçak parası” gayrıresmi bir şekilde ödenir, daha sonra hastaneye gidilip ameliyat gerçekleştirilirdi.

Köyden gelen hastalar için besili köy tavuğu, kaymaklı köy yoğurdu, yurt dışından gelenler için ise yabancı viski, yabancı sigara ve benzeri hediyeler ise cabası…

Bıçak parası, ya da “güleryüz ücreti” bir ara Zonguldak’ta o kadar yaygınlaşmıştı ki, bu tip olaylar artık vak’a-i adiyeden sayılıyor, hasta olan, hastaneye gitmeden önce tıpış tıpış özel muayenehanenin yolunu tutuyor, paşa paşa “bıçak parasını” ödüyor, sonra da hastaneye gidiyordu.

Neyse ki o günler geride kaldı…

***

Şimdi bir de “imza parası” çıktı başımıza !..

Hem de nerede biliyor musunuz?..

Bir “işçi” kuruluşunda…

Şaştım kaldım doğrusu !..

“ İmza parası” ne anlama geliyor?..

Eskilerin “bıçak parası” misali, “rüşvetin” yeni adı olabilir mi?..

İşlemleri hızlandırmak, ya da sonuçlandırmak için, bazı bürokrat veya kurum başkanlarının yeni geliştirdiği bir “yöntem” olarak sunulmuş olabilir mi?..

Mesela…

“ Kardeşim, bu dosyayı sonuçlandırmak için imza atıp, risk alıyoruz. O halde imza parası almamız gerekiyor” diye, yasal bir işlemi yokuşa sürenler, sürüncemede bırakanlar, kırk dereden su getirenler olabilir mi?..

Bu işçi kuruluşunun başkanı ile ilgili çok ilginç bilgiler ulaşıyor elimize…

Yakında deşifre olur herhalde…

Hele şu “yönetim seçimleri” yapılıp bitsin de…

Neyin ne olduğu anlaşılır belki de…