Bir “özel” hastane düşünün…

Adı üstünde, hasta kabülden, polikliniğe, tetkik ve tedaviye değin tüm tıbbi hizmetlerin “özel” olması gerekmez mi?..

Sonuçta insanlar bu hastaneye “özel” olduğu için gidiyor, SGK’lı bile olsalar bir miktar para ödüyor.

O zaman duyduk duymadık demeyin !..

Ağır gribal tablo ile bu hastaneye başvuran bir bayan hasta yapılan tahliller sonucunda kan grubunun “farklı” çıktığını fark ediyor.

Özetle, bu özel hastaneye şifa bulmak umuduyla giden hastamızın kan grubu - diyelim ki - “A” ise, tahlil sonuçlarına göre “B” grubu çıkıyor.

Haydaaaaaaaa!..

Al başına belayı !..

İnsanoğlunun kan grubu durduk yerde değişmez doğuştan nasıl geliyorsa öyle devam eder gider…

İşin vahim tarafı ise, bilindiği gibi, bütün kan grupları birbirine kan veremez, eğer yanlış bir uygulama yapılırsa ölümcül tehlikeler oluşabilir.

Neyse ki, hastamız daha önceden tespit edilen kan grubundan emin olduğu için veya kendisine kan verilmesi gerekmediği için böyle bir tehlike ile karşılaşmamış ama, bunun aksi de olabilirdi.

Ne kadar “özel” bir hastane değil mi !..

 

***

 

Aynı “özel” hastanede “zehirli guatr” hastalığı nedeniyle tetkik yaptıran bir başka bayan hastaya “kanser” teşhisi konulduğunu, ancak il dışında yaptırılan tetkiklerde böyle bir bulguya rastlanmadığını hatırlatmak istiyoruz.

Kanser olmadığı halde “kanser” teşhisi konulan bir hastanın psikolojisini düşünün artık…

Daha başka olaylar da var…

Bu “özel” hastanenin acil polikliniğine “göğüs ağrısı” şikayeti ile başvurduktan sonra, ilgili hekim tarafından “Bir şeyiniz yok, gidin evinize istirahat edin” denilen iki hastanın evlerine döndükten sonra “ebedi” istirahata gittikleri de söylenenler arasında…

 

***

 

Her zaman söylediğimiz gibi…

Özel hastanelere karşı değiliz…

Aksine sağlık hizmetinin yaygınlaşması bakımından sayılarının artmasından yanayız.

Ancak sağlık gibi “çok özel” bir konuda, ticari kaygıların ön planı çıkarılması yerine, insan sağlığının birinci öncelik olarak değerlendirilmesi ve tıbbi uygulamalarda buna göre hareket edilmesi gerektiğini yeniden hatırlatmak istiyoruz.

Aksi halde “hastane mi, kestane mi?” şeklindeki kara mizah örneklerine rastlamak kaçınılmaz olacaktır.

 

BKM ve Belediye Basın Bürosu

 

Zonguldak Belediyesi’nin iki örnek biriminden söz etmek istiyoruz.

Belediye Kültür Sanat Merkezi…

Belediye Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu…

Elbette belediyemizin bütün birimlerinde çalışkan, işine bağlı, hizmet için çaba gösteren memur, amir ve müdürler vardır ama, çalışmalarına doğrudan tanık olduğumuz iki belediye birimini, hem Zonguldak Belediyesi’ni temsil, hem de ciddi, düzgün ve tutarlı çalışmaları bakımından kutlamak gerekiyor.

Belediye Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu, mesleğin içinden gelen, bilgisi, görgüsü ve nezaketi ile basın ve halkla ilişkileri en iyi şekilde yöneten değerli kardeşimiz Sevil Karalar Ata’ya emanet edilmiş durumda…

Haftada bir kez birkaç saatliğine konuk olduğumuz BKM ise gerçek bir “okul” kimliğini kazanmış…

Çocuklarımıza, gençlerimize, hatta yetişkinlere resim, müzik, tiyatro vb. alanlarda gerçek bir eğitim veriliyor.

BKM’nin yönetimi ise kendisi de bir “sanatçı” olan Abdullah Bakır arkadaşımıza emanet edilmiş bulunuyor.

Çeşitli alanlarda değerli hocalar tarafından geleceğin sanatçıları yetiştiriliyor.

Zonguldak Belediyesi’ni layıkı ile temsil eden bu iki birimi ve yönetici arkadaşlarımızı kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.

Görevini layıkı ile yapan, sorumluluk duygusu taşıyan her kim varsa, gerçekten helal olsun!..