İşin en kolay yolu “ kasaba siyasetidir”. Zaten garibanlığın kol gezdiği yollarda biraz umut dağıt, bir parça “iş görüyormuş” gibi davran, bir iki hasta ile ilgilen ve şu uyduruk (TÜİK rakamları düşük çıksın diye ) geçici işlere birkaç partiliyi yerleştir, sonra kentine her gelişinde kral gibi karşılan. Hele hele yerel basından birkaç destekçin varsa sana karada ölüm yok.

  Bana son yıllarda bir tek siyasetçiyi örnek verin, “ yapılan eleştirileri güne gününe değerlendirip, kararından çaymış olan, hata yapmadan eleştirilerden doğru analizler çıkaran” !

  Kararların üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra “genelde aktif siyasetten uzaklaşınca” “geçmişte şu hataları yaptım” demek size göre bir erdem mi? Ya yapılan hataların bedeli ne olacak? O sırada mağdur olan, o kararlardan büyük zarar görenler bu gönülden yapılan muhasebeyle kayıplarını telafi edebilecek mi?

   Yapılacak icraatların kamu yararı mı yoksa kişisel çıkarlara mı hizmet ettiğini aradan onlarca yıl geçtikten sonra analiz etmek “kasaba siyasetinin” temel işleyişinin göstergesidir. Bir yapalım sonra bakarız, “uçağı acemi pilota verelim, ilk seferinde yere çakılmazsa başarılı olacağını anlarız” dan başka ne olabilir ki? İlk seferde yolculuk yapacakların suçu ne?

  COVİD-19 pandemisi sırasında en temel sorulardan biri “ gerçekten de Dünya da NEOLİBERALİZMİN sonu geldi mi? Oysa pandemi öncesinde de Neoliberal politikalar küresel ölçekte büyük kıyımlara yol açıyordu. İşsiz kalan insanlar, aldığı ev/araba kredileri yüzünden borçla yaşamak zorunda kalan yüzbinler , emeklilik sistemlerini bütçelere yük gören siyasi aktörler(aslında bunlar aktör değil bildiğiniz figüranlardır/ büyük oyuncuların küçük yancıları) …

 Gerek A.B.D de ve gerekse bir çok Avrupa devletinde “huzur evlerinde yaşayanlar ölsün” diye proje üretenler! Aslında nasıl bir bitmişliğin girdabında olduklarını pandemi sırasında yapılan anketlerde net bir şekilde gördüler. Ülkemizde; “çok şükür yaşlıları çok iyi kolladık , biz onlardan çok daha iyiyiz” diye sebep-sonuç analizini doğru yapmayanlar bir şeyi unuttular. Eğitim seviyesi arttıkça ve kişi yaşı düştükçe, iktidar  ortaklarına oy verenlerin oranı da düşüyor. Yani evdeki yaşlılar hem aile ekonomisinin “ amiral gemileri” hem de ortakların “oy deposu” . İnsan bindiği dalı keser mi?

   Yani kimse kimseye iş olsun diye “öğle yemeği ısmarlamıyor” ! Aslında bunu en çokta “ yaz turizmi bitti yerini SAĞLIK TURİZMİ alacak” diyenler biliyor. Adam sana güvenmiyorum diyor, sen ona gel bana bankada kefil ol diyorsun.