Sanılanın aksine yalnız olanlar kaybetmez, kaybedenler yalnız kalır.

En güçlü imparatorlukların ya da büyük devletlerin yıkılması veya günümüzde çok uluslu şirketlerin batması, iflas etmeleri/en iyimser deyimle küçülmeleri yalnız oluşlarından kaynaklanmış olabilir mi?

  Onlarca ülkede sayısız ofisleri, milyon dolar maaş alan CEO’ları bulunan, kendi özel hukuk birimlerini kurmuş, insan kaynakları departmanında işin uzmanlarını çalıştıran ve sermaye olarak “ sağlamlık” onayı almış bir çok dev şirketin hızlı ve de önlenemez çöküşünü o şirketlerin(tamamının)yanlış yönetilmeleriyle izah edebilir miyiz?

  Tüm yönetim kademeleri hep birlikte ve aynı anda büyük yanlışlıklar yapmış olabilirler mi? Konjonktürün olayların gelişmesinde olumlu-olumsuz yansımaları olamaz mı?

   İşte böylesi zor zamanlarda kalite farkı ortaya çıkar.

Usta kaptanı normal bir deniz yolculuğunda nasıl test edebiliriz?

  Dalgaların geminin boyunu aştığı , çevredeki sığınılacak en yakın limanın saatlerce uzakta olduğu bir seyahatte geminizin kaptanının yeteneklerini test edebilirsiniz. Normal bir seyir halinde gemiyi ÇARKÇIBAŞI da karaya kadar götürür.

  USTALIKLARIN “er meydanı “ KRİZLERDİR …

  Her şeyin yolunda olduğu dönemlerde “konuşanların” zor zamanlarda neleri yapabildiği önemlidir. Emin olun onlardan çok daha etkili konuşan bir sürü insanın etrafınızda olduğunu görebilirsiniz.Yani “hamaset” hiçbir şeydir …. Yıllardır “safları” etkilemek için kullanılan bir siyaset silahıdır, o kadar … Konuşma işin fantezi boyutudur. En kıt zekalı bile böylesi zamanlarda fark edilmeyebilir.

   İş zora girdiğinde “çözüm üreten olmak” önemlidir. Sürekli birilerini suçluyor ve topu oyuna bir türlü sokamıyorsanız yolun sonuna gelmişsiniz demektir. Yanınızdaki kalabalıklara sakın aldanmayın.

  Kaybedenlerin kaderidir “ YALNIZLIK” …

 Az önce yazdım yinelemeye gerek yok ancak “yalnız olduğumuz için kaybetmiyoruz, kaybettiğimiz için yalnız kalıyoruz” …

   Güçle, mevki/makamla gelen dostlukların,kalabalıkların, onları kaybettiğinizde hepsinin sizi terk etmesinden daha doğal ne olabilir ki?  Bizler kaybedenleri sevmeyiz …

 ( Bu yazı yine bu köşede 7 NİSAN 2016 tarihinde