Genelde siyasi partilerin il/ilçe kongrelerinin ardından yapılan yorumlarda kazanan adayın ismi üzerinden gidilir. Kazanan haklıdır mantığı siyasette en yüksek kabul gören durumdur. Kentimizde son yapılan CHP İl başkanlığı kongresinde iki adayın yarışını izledik. 

  Siyasetin seçim öncelerinde “idman” yaptığı yer olan kongreler artık ve ne yazık ki “ merkezden belirlenen adaylarla” eski heyecanından uzaklaşıyor. Eğer CHP de olmasa “ kongreler” Ankara’dan atanmışların “resmi geçit töreni” gibi olacak. “Biz şu adayı uygun gördük, siz de onu alkışlayın ve kendi kararınız gibi benimseyin” mantığının KATILIMCI DEMOKRASİ ile bağdaştığını hiçbir zaman düşünmedim, düşünmeyeceğim de…. 

   Öncelikle DEMOKRASİ ruhuna uygun “ kongreler “ yapabildiği için ‘ hangi siyasi parti olursa olsun” bana göre kazanmıştır. Hiç kimse bir kentin sorunlarını, kaygılarını, beklentilerini o yörede yaşayan ve siyasetle uğraşıp sürekli halkın arasında olan kişiler kadar iyi analiz edemez. 

  Uzun yıllardır siyasetin halktan kopuk yapıldığını eleştirenlerin tuhaftır aynı yolu izleyerek yola devam etmeleri siyasi trajedidir. 

  Zonguldak yalnızca yeni bir il başkanı kazanmadı o kongreyle, birden fazla adayla yarışabilecek kadar umudu olduğunu da gösterdi. Aday sayısının daha fazla olmaması sürekli eleştirdiğim “delege sistemi” yüzündendir. Bu ülkedeki siyasi partilerin bir türlü çözmek için yeterli uğraş göstermediği konudur. 

  Az önce anlattıklarım için “bize ne kardeşim” diyenler olur diye yazmam da fayda var. Sağlığı kaybettikten sonra sağlığın değerini, parayı kaybettikten sonra maddiyatın önemini öğrenmek gibi “ demokrasi de” kaybedilirse onun da değerini geç anlamayalım diye anlatmaya çalışıyorum. En başarısız çok adaylı kongre denemesi bile en iyi “tek adayın” belirlendiği bir düzenden çok daha önemlidir demokrasi için. 

  2018 için seçimler yılı deniyor. Konjonktür belki bu süreyi 2019 a taşıyacak belki de denilenler doğru çıkacak ve tüm seçimler bu yılın içinde yapılacak. 

  Kentlerin problemlerini en kolay anlatabildikleri “yerel basın” olarak, bize verilen yoğun göreve rağmen bu sorunları Ankara’ya ulaştırmada eksik kaldığımızı ve Ankara’nın da pek ciddiye almadığını büyük bir hayretle görüyorum. 

  Yaşadığımız “ teknoloji yüzyılına” rağmen sesimizi duyuramamak üzüntü verici. Birbirimizi “dinlememek” , düşüncelerimize saygı göstermemek ve karşımızdakini anlamaya çalışmamakla o kadar meşgulüz ki “kazanmayı” isimler üzerinden bir yarış görüyoruz sadece! 

  Eğer sorunlarını anlatacak bir fırsatın, onları çözdürmeye yetecek kudretin yoksa kazanan kim olursa olsun sen kaybetmişsindir arkadaş, hala anlamadın mı?