1953 yılında doğmuş  annem, 2007 yılında da vefat etti....

16-17 yaşlarında evlenmiş yine o yaşlardaki ele avuca sığmaz delikanlı babamla...

Kalabalık aile içine gelin gelmiş...Zor geçmiş o yılları...Babaannemle pek geçinemediğini söylerdi ilk yıllarında...Yaşının küçüklüğünden belki, babaannemin beklentilerine cevap veremedi.

        Babamın eve çok misafir getirdiğini söylerdi hep. Türkiye Gazetesi'nin kurulduğu yıllarda Gazete'den çok misafirimiz olurmuş. Tokat Sorumlusu olan Halil  Agabey gözleri dolarak anlatır annemi, emeğine teşekkür eder hala. Annemin vefatında İhlas Yurdundaki çocuklarla birlikte yetmişbin Kelimeyi Tevhid bağışlamıştı ruhuna, sağolsun....

          Bizim hep  misafirimiz olurdu zaten. Her misafire mutlaka sofra kurulurdu. Annem  başıyla mutfağı işaret ederek "çay suyu koy, sofra kur " bakışı atardı hemen...Geniş ailemizden kim gelirse, bizde çok rahat ettiğini söylerdi.

       Babamla arası biraz limoni ise ilk misafir geldiğinde mutlaka hiç birşey yokmuş gibi davranırlardı.

      Bek Ailesini çok benimsemişti annem. Halalarım ablası, amcalarım agabeyi idi. Kimse ile tartıştığını, sesinin yükseldiğini duymadım. Babam birine kızsa annem mutlaka babamı frenlerdi. Kimseye kin tutmazdı. Saygısı, hürmeti yüksekti aile büyüklerine, komşularına tüm çevresine...Sıra ile ailesine, sülalesine, köylüsüne kıymet verir arar sorardı,  benimde vermemi isterdi.

       Hep bir mahsundu annem...Özellikle topluluk içinde ise, hep bir suskun, hep bir sakin...Sakinliği, kızlarına kızarken bozulurdu sadece.

      Çok tutumluydu babamın aksine...Özellikle pazar parasından artırdıkları ile kıyıda köşede mutlaka parası olurdu annemin. Biriktirir biriktir bir ev eşyası alacakken "bende bu kadar para var hadi buzdolabını değiştirelim" derdi mesela...İsrafı hiç sevmezdi.

        Güvenilir kadındı annem. Kim ne anlatsa onda kalırdı kesin. Sadakati çok yüksekti hem eşine hem çevresine. Korumacı yanı dikkat çekiciydi, sahiplenirdi evini de  çevresindekileri de.

      Evde çok şeyi kendi yapardı...Salça, fasulye konservesi ve kurutması, tarhana, turşular, reçeller, pekmezler, salamura mantarlar, salamura üzüm yaprağı, patates, erik elma kuruları, ceviz, peynirler, çökelekler, bulgur, aşlık, gözleme...Bütün yaz, kışa hazırlık yapardı...Memur eşi vardı sonuçta ve alım gücü de çok yüksek değildi o yıllarda...Tutumlu çalışkan annelerdendi.

       Ekmeği muhteşem yapardı annem. Gözlemesi, bazlaması ince, pağacının lezzeti baş döndürücü, böreğinin, çökeleklisinin tadı damakta kalırdı. Keşkeği, güveçte yaprak sarması inanılmazdı...Ektiği diktiği bereketle büyürdü. Dikiş öğrenmiş halk eğitim kurslarından...Klasik bir dikiş makinası vardır, durur hala evimizde...Kendine, bize, komşulara bir şeyler dikerdi.Nevresimler dikerdik birlikte. Ben hazır nevresim ebatlarında ölçüp keserdim, annem dikerdi öyle...

      Sağlıklı beslenmeyi öğrendik sayesinde.Şeker hastası olduğundan hep diyet proğramı vardı.Bizde onun gibi beslenmeye alıştık; bol sebze, haşlama, ızgara, az yağ, tuz şeker yok gibi.

       Lise yıllarımda her hafta sonu dört kız  arkadaş birbirimizde buluşurduk. Temizliğimizi de pasta böreğimizi de kendimiz yapardık. Annem hiç yardım etmezdi o zamanlarda. Kızardım  ama, o vakitten bu güne misafir daveti zor gelmez bana ve temizliği de ikram edeceğimi de kendim yaparım. Bir keresinde bir ramazan davetimde baktı yetiştiremiyorum, ramazan diye yardım etti sadece.

      Çok okumamı istemezdi annem çoğu annenin aksine...Lise yıllarımda ben genelde sabah erken kalkar ders çalışırdım. Salonun ışığı yanık, beni battaniyeye sarılı ders çalışıyor görünce kızardı mesela. Liseyi bitirmem yeterliydi onun için...Dantel, oya, etamin işleme yapmamı isterdi...Yemek yapmamdan çok memnun olurdu...Evden ayrılmamı hiç istemezdi, daha çok okumam, evden ayrılmam demekti onun için. Tek başına uzaklarda yaşamamı düşünemiyordu bile, nasıl olurdu böyle bir şey ona göre...Şimdi görse...Hep evde dizinin dibinde olmalıydım.

        İçimdeki cesaret babamdandır; sakin duruşlarım, bazen ki tereddüt ve çekinmelerim annemden...

        Ev eşyası almayı severdi annem. Gezmeyi de. Görev gereği gittiği yerlere götürürdü babamda. Hayatta en çok babamı sevdi annem...Aşk mıydı annemdeki duygu, sevgi mi, tutku mu, aşırı bağlılık mı bilmem...En sevdiğinden en çok üzüldü gerçi ama yine de onu çok ama çok sevdi...Vefatından birkaç dakika önce sedyedeki annemin elinden tutup alnından öpen babam, son güzel sözlerini söyledi ona...Son anlarında da ben vardım yanında, elinden tuttum...

       Bir kadına en yakışan ziynet "edep" ve en güzel sıfat "hanımefendiliğe" sahipti benim mahsun annem...Mekanı Cennet olsun inşallah...Onu kırdıysam üzdüysem bağışlasın...