Ünlü düşünür Socrates, Bir insanın hayattaki en önemli faaliyeti ruhuna gereken özeni göstermesidir” der.

Enteresan ki insanlar hiç farkına varmadan kendi kaderlerini tayin edecek seçimler yapabiliyorlar. 

Yaşamımız her gün yaptığımız seçimlerden oluşuyor. Her seçim bir kapı açar ya da kapatır.

Gerçekten yaşamak isteyen, ruhuna gereken özeni gösterir. 

Erich Fromm, ”Yaşanmamış yaşamlar, tüm savaşların ve kötülüklerin kaynağıdır,” der. 

Yani yaşanmamış yaşamlar dünyasında; 

Ya sen hayatı yaşarsın 

ya da hayat seni yaşar. 

İnsanların çoğu bunun farkında değil. 

Ölümün olduğu bir dünyada yaşam gerçekten çok ama çok değerlidir.

1992-1994 yılları arasında 7000 metreden yüksek beş dağa tırmanarak Kar Leoparı unvanını alan ve 1995 yılında ise Everest Dağı'na tırmanan ilk Türk dağcı olan Nasuh Mahruki geçtiğimiz Cumartesi günü Zonguldak’ta seminer verdi. Mahruki, katılımcılara; liderlik, takım çalışması, kişisel gelişim, kendini tanıma, hedef odaklılık, kararlılık, disiplin, risk yönetimi gibi konularda çok önemli sözler sarf etti, önemli mesajlar verdi.

Seminer sonrasında ise Mahruki kendi yazdığı kitabı olan “Herkesin bir Everest’i vardır” isimli kitabını imzaladı.

Nasuh Mahruki etkinlikte

-Kararlılıktan bahsetti,

-Başarını anahtarının yetenek ve hazırlık olduğunu ifade etti.

-Cesur olmanın korkusuz olmak anlamına gelmediğini, aksine korkuyu kontrol edebilmek olduğunu kaydetti.

-İnsanın hayatında fark yaratmak istiyorsa mutlaka disiplinli bir yaşama ihtiyacı olduğunu ifade etti.

Nasuh Mahruki, özetle herkesin Everest’e tırmanamayabileceğini ancak herkesin tırmanabileceği bir Everest’i olabileceğini ifade etti.

Nasıl yani derseniz

Şunu söyleyeyim ki sivil hayatta hiç dağa tırmanmadım, dağa tırmanmakla hiç ilgilenmedim, şimdiden sonra ilgileneceğimi de sanmıyorum.

NOT: Sivil hayatta diyorum çünkü, askerliğimi Isparta Komanda birliğinde yapmış biri olarak 2635 metre zirve yüksekliği ile, Akdeniz Bölgesi'nin Göller Yöresi'nde, Eğirdir ve Kovada Gölleri arasında yükselen ve Isparta Ovası'nı kuşatan dağı olan Davraz Dağı zirvesine 3 kez tırmandım ama bu sayılmaz.

Konuya dönersek

Yani konu bir insanın gerçekten dağa tırmanması değil

Konu insanın yaşamın hakkını vererek yaşamasıdır. 

Ve bu dünyada büyük bir çoğunluk yaşamın hakkını veremiyor.

Kötülükler ve savaşlar devam edip gittiğine göre. 

İnsan kendi yaşamını yaşamayı nasıl seçer? 

Olabileceğinin en iyisi olma yolunu nasıl seçer? 

Bunun ilk adımı önce

farkına varmaktır. 

İlk adımı atmak isteyenler için her zaman bir seçenek vardır.

“Herkes Everest’e tırmanamayabilir ama herkesin tırmanabileceği bir Everest’i vardır” sözü,

Aslında her birimizin diğerinden daha iyi olması değil, her birimizin kendi içimizde taşıdığımız potansiyeli, kendimiz için en iyi ve en doğru olanı bulmasıdır. 

Kendi potansiyelinin doruğuna ulaşan insan, zaten yaşam içinde diğerlerinin arasındaki doğru yerini de bulmuş olur. 

Yani kendi Everest’ine çıkmış olur. 

İşte bu gelişmiş insanın bilincidir.

**

DENİZ YILDIZI

Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve;

"Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun?" diye sorar. 

Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi; "Yaşamaları için" yanıtını verince, adama şaşkınlıkla:

"İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki ?" der.

Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi,

"Bak onun için çok şey değişti," karşılığını verir...