Sık duyduğunuz ama ülkemizde son yıllarda bir anlamı olmayan bir sözcüktür “ liyakat” . Layık olma, uygunluk,yeterlilik ve yetenek manalarında kullanılan “ liyakat” kelimesinin tarihçesini, hayat hikayesini anlatacak değilim. Ülkemizde yaygın olarak niye itibar görmez bir çok nedeni olabilir. Arkanda dayın varsa, yükseklerde tanıdığın varsa, iyi kapıya yaslandıysan …. gibi sözlerin prim yaptığı coğrafyada zaten akıl işi de değildir” liyakat” . 

  Donanım gerektirir. Eğitim gerektirir. Emek gerektirir. Büyük maddi beklentisi olamaz. Sabır gerektirir. Liyakat; uzun vadede bir şey kazandırma garantisi olmayan ama yaptığı işte, bulunduğu makamda hakkıyla olmanın vereceği duygudan başka bir şey değildir. Kimine göre hiçbir şeydir, kimine göre her şey …. 

   Ekranları dolduran sayısız isimden bir çoğu yaptıkları yorumlarla “sözüm ona” halkı bilgilendiriyorlar. Adam “Orta Doğu” konusunda neredeyse her gün ekranlarda ahkam kesiyor ama konuyla ilgili yalnızca tek kaynaktan öğrendikleriyle “ bizlere Orta Doğuyu” anlatıyor. Hayatında bir kez bile Kudüs’e gitmemiş, Halep’te Beyrut’ta neler yaşandığı konusunda hiçbir objektif kaynağı yok ama anlatıyor. Orta Doğu halkları denilince “ enjekte edilmiş” bazı öğretiler dışında ortaya koyacağı hiçbir şeyi yok ama Orta Doğu uzmanı oluyor. 

  Öyledir bu tipler. Madencilik konusunda da konuşurlar, petrol konusunda da, hatta güzellik jürisi olur yeri geldiğinde yada bakmışsın ekranların en ballı kaymaklı maaşını alan spor yorumcusu da olur. Sen yeter ki ona anlatılacaklarını ezberlet … 

   

 

         ATASÖZLERİ 

 

 Yeni yılın ilk yazısı genelde güzel konulardan olmalı, umut dolu mesajlar içermeli. Okuyanlar “geçici bir mutluluk haline girmeli” . Üst üste yapılan zamlardan bahsetmek, yaşanan elim olayları kaşımak, çevremizde olan biteni “kör parmağım gözüne” misali ( çok belli, göze batacak kadar ortada olan) bazı şeyleri hatırlatmak pek makbul değildir. 

  Son günlerde ortalıkta kovboy gibi gezip “silahlanma konusunda” çok heyecanlı olanları görünce aklıma eski bir atasözümüz geldi; “ Harmanı yakarım demiş, orağa yetişememiş”. 

   Dünyada savaş çığırtkanlığı yapanları görünce de yine ataların o meşhur sözleri aklıma geldi. “ Zulüm ile abad olanın akıbeti (ahiri) berbat olur” . O kadar çok örneği var ki bu sözlerin. Mesela Kaddafi, mesela Saddam Hüseyin, Zeynel Bin Abidin( devrik Tunus başkanı) , İdi Amin, Hüsnü Mübarek . 

   Gel de “ gün doğmadan neler doğar” diyen atalara hak verme!