Yaşlı dayı oturduğu banktan yavaşça doğruldu. Bizim oturmamız için banktan kalktığını düşünerek “dayı, sorun yok. Biz şu kıyıya ilişiriz” dedim. Tebessüm etti ve yeniden oturdu banka. 

   Güzelim Anadolu insanı, biraz sevgi biraz saygı göstersen “etrafında pervane olur” . Git örneğin bir köye, yanında götürdüğün, cebinde unuttuğun küçücük bir şeyi onlara hediye et, “onu önemsediğini göster” canını alırsın, kaldı ki misafirperverlik! Kümesindeki üç beş tavuktan birini keser kaş göz arasında, ne ara kesti ne ara tüylerini yoldu hangi ara pişirdi o kıt imkanlarla anlayamazsın. 

  Yoksuldur ama onu dert etmez. Onun derdi “yoksunluktur”. Yıllarca “mahrum” edilmiştir. Yıllarca aranmamış, hatırı sorulmamış, kapısı çalınmamıştır. Sovyet yetimhanelerinde büyüyenler gibidir, kim başını okşasa ona karşı büyük bir sevgi duyar. Küçük bir ilgi onu içinde bulunduğu o sert görünümlü ama aslında çok kırılgan kabuğundan çıkarmaya yeter. 

  Siyasetin tacirleri bu özelliği iyi bildiklerinden “sizden biriyiz” şovunu onlara gösterirler. Kırsalda anlatılacak öykü başkadır, giyilecek elbise başkadır. Örneğin yer sofrasında onlarla birlikte oturup birde bir iki kaşık yemek yedin mi, oylar senin partine yazıldı say …. Hele muhtar bir de “yönlendirmeyi” doğru yaparsa, işin iştir. 

  Kendisinden yaşça daha küçük iki kişi geldi diye banktaki rahatını bozup kalkmak isteyen bu dayı, bende hep “hakkı yenilmiş ama yinede çizgisini bozmamış” insanlar var hala duygusunu yaşatır. İyi ki varlar yoksa insan nesli git gide “itici” bir hale geliyor. 

  Siyasette, sporda, sosyal işlerde, amatör uğraşlarda veya hayatın herhangi bir alanında ne yaparsa yapsın “bundan çıkarım ne olacak” diye düşünen/ bir kıvama gelen insanlık! tabi ki buradaki insanlık! sözün gelişi, hangi güzel sıfatı hak ediyor ki? 

  Varsa yoksa ben/biz …

 Hiçbir ticari faaliyeti olmayan, hiçbir geliri olmayan ve aksine sorunlu hastalarla ilgilenen bir derneğin yıllardır yönetimini devralacak tek bir Allahın kulu çıkmaz mı? Ama spor kulüplerindeki yönetim kongrelerine bakın, siyasi partiler gibi binlerce üyeli, büyük salonlarda çetin ve çekişmeli yarışlara sahne oluyor. Gelin biraz da “ geliri olmayan, havası hiç, hastası, koşturması bol derneğimize sahip çıkın! 

  Bu memleketin kırsaldaki, köydeki insanı çok çekmiştir. Yol yaparlar “lütuf bağışlamış” gibi sürekli başlarına kakarlar. Elektrik bağlanır köye, ömrüne ömür katılmış gibi “ yak bakam şu elektriği” derler sanki elektriği bedava getirmişler evine, sanki hiç kullanım ücreti almayacaklar? Sanki TRT payını ödemeyecek o köylü vatandaşlar? Paramla hizmet ediyorsun havan kime? 

   Bu millete haksızlık yapanlar, bu milletin en temiz duygularıyla oynayanlar, işiniz şimdilik iyi görünebilir ama ahiri/sonu berbat olur. Bu ülkedeki bir çok mal niye vakfedilmiştir hiç düşündünüz mü? Koca cihan padişahları, büyük devlet adamları babadan kalma servetlerini bile vakfetmişlerdir. Zira her şeyin hakkı ödenir de bu insanların hakkı ödenmez diye yarın HESAP GÜNÜNÜN azabından korkmuşlardır.