Ülke gündemindeki hıza yetişmek mümkün değil. Daha yakın zamana kadar “yerel seçimler” ön planda iken bir anda rüzgar farklı yerlere doğru esmeye başladı. 

  Küçük kasabalarda eskiden sık görülen hukuki davasını avukat yerine arzuhalciye danışan bu güzel ülke insanları gibi her işimizi asıl çözüm odağının çok ötesine taşıyoruz. 

  Neden yaklaşan seçimler için adaylar ve partiler hakkında yazmadığımı yolda, sokakta soran okurlar, arkadaşlar var. Bazen isimlerin değil olguların konuşulması gerekir. Siyasi partilerin hatta siyasetin özüne bakmalıyız. Eğer siyasi aktörler yalnızca “ aday ismi olarak “ anlam taşıyacaksa, yapacakları icraat belirli sınırlamalarla kısıtlanmışsa kim olduğunun ne önemi var ki? Birisi, birileri siyasi ikbal sağlayacak ve ait olduğu kente, yöreye ve topluma bir şeyler katamayacaksa niye bunca lüzumsuz atraksiyona seyirci oluyoruz. 

   Yerel seçimler adı üzerinde “yöreyle, o kentle, o kasaba ile alakalı” tercih yoklamasıdır. Kentin eski tabirle “ ŞEHREMİNİ” yani şehir emanetlerinin başında durmasını istediğiniz kişi, güvenilir insandır Belediye başkanı. O ; yöre insanının yerine gece gündüz kentinin, kasabasının daha iyi olması için çalışan, düşünen ve üreten insan olmalıdır. Şehrin en emin insanını seçmelisiniz partisine, boyuna, tipine bakmadan. Böyle bir insan var mı ki seçelim diyorsanız siz gerçekten çok talihsiz bir kentte, kasabada hatta ülkede yaşıyorsunuz demektir. Burada bakacağımız “öz” dür. İsimleri nasılsa belirlersiniz. 

  Başka unuttuğumuz hatta inatla üzerinde durmadığımız bir konu daha var, seçeceğimiz kişinin ve partisinin doktrini olup olmadığıdır. “ Beni seçin sizi uçuracağım” diyen birinin kentinize hizmet edeceğini düşünüyorsanız ALLAH aşkına evlatlarınızın yarınları adına seçim sandığına gidip “ oy kullanmayın” . Varlığınızın zaten ülkeye yeterince sorun olduğunu anlamanızı beklemiyorum. Hatta bu sözü hakaret olarak bile algılayabilirsiniz. 

  Adayın ve partisinin belirli siyasi sistemi, ilkeleri ve bir çok konuda sizin de onay verdiğiniz kavramlarda tecrübesi ve ona göre davranış modelleri olduğundan emin olmalısınız.  “Deneyelim görelim, bakalım yapabilecek mi” modeli Dünyadaki en pahalı öğrenme tercihidir. İlkel kabileler ve çok küçük yaştaki çocuklar için başka alternatif olmadığından onları bu grubun dışında tutmalıyız. 

   Bir kentin sakini değil sahibi olun derler sık sık. Kentle ilgilenin ! Parkları bahçeleri ranta kurban ediliyor mu? Yan yana iki binada biri üç dört diğeri  dokuz on kat imar izni alıyorsa ! Oto parklar, kentlerin daha rahat bir yaşam alanına dönmesi için uygun yerlere konumlandırılmıyor ve gelirleri yine o kentin ihtiyaçları için kullanılmıyorsa ! Farklı düşünürsünüz. Yok, yerel yönetim elinden geldiğince bir şeyler yapıyor ve kentte bir çalışma, bir heyecan görüyorsanız farklı düşünürsünüz. 

  Kişileri değil ilkeleri tartışalım önce. Elbette kişiler önemlidir. Ama ilkeler olmazsa kişilerin zik zak yapmasına nasıl engel oluruz? Makamlar büyük bir kudret erki verir kişilere eğer ilkeleri sağlam oturtamazsanız en iyi en güvenilir insanların bile o güçten etkilendiğini rahatlıkla görebilirsiniz. 

  Önce unuttuğumuz “ ÖZE BAKMAYI” tekrar hayatımıza alalım. Nelere ihtiyaç duyuyoruz?  Siyasi şahsiyetin ve partisinin o görevle ilgili doktrini, bir geçmiş birikimi var mı? O isim beklentilerin ne kadar uzağında/yakınında? Daha da önemlisi siz güveniyor musunuz?