SANAYİNİN BEŞİĞİ ZONGULDAK’TIR

Size oldukça iddialı bir söz söyleyeyim

İster inanın ister inanmayın ama Türkiye’de sanayinin beşiği Zonguldak’tır

Hatta biraz daha ileri gideyim

Üretim kültürü tüm Türkiye’ye Zonguldak’tan yayılmıştır.

Taşkömürü 146 yılık bir kültürdür bizde. Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmadan önce Zonguldak’ta Fransızlar Taşkömürü Madenlerimiz işletiyordu. Ve Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra madenlerimizin millileştirildi. Zonguldak Havzası taşkömürlerinin 19 uncu yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı-Türk toplumunun ekonomik, endüstriyel ve toplumsal gelişiminde önemli payı olmuştur. Örneğin; bugünkü İstiklal Caddesinin (İstanbul), Dolmabahçe'den iletilen havagazı ile 1856 yılından itibaren aydınlatılmasında, 1914 yılından itibaren Silahtarağa Termik Santral ihtiyacının karşılanmasında, donanmada, tophanede, gemi ve trenlerde, demir-çelik, dokuma, çimento, şeker, çay vb. fabrikalarında, Ankara ve İstanbul'daki havagazı fabrikalarında Zonguldak havzası kömürleri kullanılmış; İstanbul, Kocaeli ve Sakarya illerinin elektrik gereksinmesi uzun süre EKİ bünyesinde 1948 yılında kurulan Çatalağzı (A) Termik Santralından karşılanmıştır. 1980'li yılların ilk yarısına kadar taşkömürü, ülkenin en önemli birincil enerji kaynağı idi ve maliyet kaygısından uzak, ne pahasına olursa olsun üretilmesi gerekiyordu. Bu nedenle EKİ her türlü gereksinmesini kendisinin karşılayacağı biçimde, eklektik ve dağınık biçimde büyümüş; aynı örgüt yapısı altında, kömür madenciliği ile birlikte çeşitli atölyeler, laboratuarlar, kok fabrikası, liman, tersane, maden makineleri fabrikası, oksijen-asetilen üretim tesisi, taş ocağı, geçici depolama vb işletmeciliği; personel ve malzeme taşımacılığı gibi lojistik hizmet işletmeciliği; karayolu ve demiryolu yapım ve bakımı lojman, okul, hastane, itfaiye, işçi yurdu, sinema, lokal, fırın, kantin ve plaj gibi sosyal tesis işletmeciliği ve yüzlerle ifade edilen taşıt aracı ve iş makinesi ile Ereğli'den Azdavay'a kadar uzanan benzeri görülemeyecek büyüklükte bir işletme olmuş ve işçi sayısı 40 bini aşmıştır. 1980 yılından sonra başlayan süreçte, alternatif enerji kaynaklarının artması, kömürün açık ocaklarda daha düşük maliyetle üretilmesi, petrol fiyatlarının düşmesi ve uluslar arası ticaretin serbestleşmesi gibi nedenlerle, fazla mekanize olmamış birçok derin maden işletmesi gibi, TTK'nın da rekabet gücü azaldı. Bu dönemde, bir çok KİT'te olduğu gibi, TTK'da da, dünyadaki hızlı gelişmelere uyum sağlayabilecek adımların zamanında atılamaması, Kurumun rekabet şansının iyice azalmasına yol açtı. Sadede gelirsek. Türkiye’nin hemen hemen hiçbir ilin sanayi gelişmezken, Türkiye’nin ihtiyacı olan makine ve teçhizatlar Zonguldak’tan karşılanırdı. Zonguldak Merkez Atölyesi bir zamanlar Türkiye’nin sayılı parça üretim üssüydü. Sadece üretilen ürünler değil tabiî ki. Düşünebiliyor musunuz Cumhuriyet öncesinde ve Cumhuriyete kadar Fransızlar tarafından işletilen ve daha sona millileştirildikten sonra eski ismi EKİ şimdiki ismi TTK olan kurumdan binlerce makine ve teçhizat ustası yetişti ve emekli oldu. Bunlar Türkiye’nin dört bir yanına dağıldılar. Türkiye’ye dağılan bu yetenekli ustalarımız gittikleri illerde sanayinin gelişmesine katkı verdiler, hatta öncülük ettiler. Çünkü usta yetiştirmek için yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizde ne şimdi ki gibi meslek okulları vardı şimdiki gibi kurslar vardı. Usta çırak ilişkisi içinde TTK’da yetişen, öğrenen ve yetenekli bir usta haline gelen insanlarımız, gittikleri ve illerde memleketlerinde sanayi için adım attılar, öncülük ettiler.

Zonguldak bir zamanlar Türkiye’ni Almanya’sıydı.

Öyle derlerdi

Gerçekten de doğruydu.

Türkiye’nin 81 vilayetinden iş ve aş bulmak için Zonguldak’a gelen insanlar burada ekmek yediler, yaşarılar ve belirli süre sonra kendi memleketlerine döndüler. Bugün Türkiye’ni neresine giderseniz gidin babası, dedesi, amcacı veya hutta akrabası mutlaka madende çalışmış insanlar vardır. 

 

YEDEK PARTÇA NE Kİ TANK ÜRETELİM, DEVLET ZONGULDAKLI ESANF VE SANAYİCİYİ FARK ETMELİ ARTIK

Asıl gelmek istediğim noktaya gelirsek

Bu kadar üretim kültürünün yeşerip büyümesine sebep olan Zonguldak bugün durumu o kadar da iç açıcı değil maalesef.

Zonguldak’ta üretil kültürünü kalkınabilmesi için devletinde yardımcı olması gerek.

Zonguldak’ta TTK’ya ait olan merkez atölyesi var ve şu a kapasitesini yüzde 80’ni kullanılmıyor.

Ayrıca ilimiz genelinde Zonguldak Esnafına ait olan büyüklü ve küçüklü torna tezgah üretim atölyeleri bunmaktadır. Bunlardan biride Zonguldak Esnaf ve sanatkaraları Odaları Anonim Şirketi’ne ait olan atölye. Bu atölyede 4 CNC ve 10 da normal torna tezgahı ve onlarca çalışan bulunmaktadır.

Bunun gibi niceleri var Zonguldak’ta.

Afrin operasyonru ile birlikte Başbakan Binali yıldırım yerli silah kullanma oranını yüzde 75’e yükseldiğini ve bu oranı daha da artırmak istediklerinden bahsetmişti.

Şimdi tama zamanı

Almanlar Leopar tankların yedek parası konusunda ambargo uygulama karaı aldılar. Teröre destek olmak amacıyla.

Şimdi bizim esnafımız diyor ki

Bize destek verin yedek parça ne ki tank üretelim diyor

Almanların ambargosu bize vız gelir tırıs gider

 

SAVUNMA SANAYİNDE ZONGULDAK TA PAY ALMALI

O kadar gelişmiş ve üretim kültürüne sahip olan ustalarımıza bir şans verilmesi gerekiyor

Buradan AK Parti Zonguldak milletvekillerimize sesleniyorum 

Sadece AK Parti Milletvekillerime değil, aynı zamanda sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakan ile yakın diyalog içinde bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye iletilmesi üzerine dosya hazırlanabilir ve sayan Bahçeli’de bu dosyayı hükümete iletebilir mesela.

Savunma sanayinde Zonguldak’ında en azından kıyısından köşesinden yer alması, pastadan pal alması için adım atılmalıdır.

Ereğli’deki tersanelerin Mil-Gem Projesi için kullanılması dedik olmadı

Bari bu olsun

O kadar askeri makine ve teçhizatlar üretiliyor bu ülkede. Bir parçası, bir tekeri, veya kapağı her neyse Zonguldak’ta üretilirse en azından bir katkı olmaz mı.

 

**

ÖZÜR: Bir önceki yazımda Hamdi Uçar yerine sehven Hamdi Ayan yazmışım, düzeltir özür dilerim.

 

**

GÜNÜN SÖZÜ: İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur.(Aziz Nesin)