Sevgili Okuyucular TÜİK verilerine bir girdim çıkamıyorum. Sanırım bir tüyo daha buldum oralardan; bakalım bana katılacak mısınız? Ülke nüfusunun yaklaşık 81 milyon olduğundan bahsetmiştim sizlere daha önceden; zaten televizyonlarda sizler de bunu duymuşunuzdur mutlaka. Bu nüfusumuzun %50.2’si erkek, diğer kalanı da kadındır. Son yerel seçimlerde 52,7 milyon kişi sandığa gitmiş ve bunların 26,7 milyonu kadın vatandaşlarımızmış. Bu da yaklaşık olarak seçmen sayımızın %51’ine denk gelmektedir.

Buralardan bir çıkarım yaparsak en az 27 milyon kadının sandığa gideceği çıkarımını yapmak hayalperestlik olmaz. Malum son yerel seçim de 2014 yılındaydı. Sandıkta daha çok kadının gücü olduğunu görmekteyiz. Ülkemizde kadınlara verilen değeri konuşmak gerekiyor; bu tabloya baktıktan sonra. Haksız mıyım? Sandığa giden seçmenimizin yarıdan fazlası kadın ama seçilenlerin ne kadarı kadın ve daha önemlisi kadınlarımıza ne kadar değer veriyoruz.

  • Ne kadar okutuyoruz?
  • Çocuk gelinler?
  • Kadına şiddet?
  • Kadın cinayetleri?
  • Sapkınlık, taciz ve niceleri?
  • Ne kadar istihdam sağlıyoruz?
  • Ne kadar hayatın bir parçası gibi yaşıyoruz?

*Bu sorulara daha fazla artırabiliriz ama cevapları önemli; bazen cevap vermekte bile zorlanabiliyoruz. Hadi bazılarına cevap verelim bu soruların.

Kadına şiddet ve kadın cinayetlerini biraz inceleyelim:

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, “ 2017 yılında 409 kadın cinayeti işlendi, 387 çocuk cinsel istismara uğradı ve 332 kadına cinsel şiddet uygulandı. Platformun verilerine göre, 2016 yılında 328 kadın, 2015 yılında ise 303 kadın öldürülmüştü.”

Rakamlar bu şekilde ve her akşam televizyonları açıp ana haber bültenlerini izlediğimizde mutlaka bu konularla ilgili haberlere şahit olmaktayız. Kadına fiziksel şiddet zaten almış başını gitmiş; inanın bu rakamlar utanç verici hal almış durumdadır.

Size geçen bir siyasi sohbet ortamında şahit olduğum bir olayı anlatmak istiyorum. Cumhurbaşkanları adayları falan konuşuyoruz; birden biri dedi ki “ Bence kadın lider olmamalıdır “ dedi. “ Bakın Osmanlı’ya çocuk bile olsa hep erkek padişah oldu; kadının yeri evidir” dedi. Bu “ kadının yeri evidir ” i abartmıyorum cidden öyle dedi. Şaştım kaldım; Hayme Ana’yı nereden bilecek, Kara Fatma’yı, Sabiha Gökçen’i, Nene Hatun’u, Kurtuluş mücadelemizin kadın kahramanlarını ve daha nicelerini…

Yalan yok böyle düşünen bir kesim var ama beni kimse yanlış anlamasın ailelerinden bir kadın hastalandığı zaman da aynı insanlar kadın doktor arıyor. Hem kadının yeri evi hem de kadın doktor; bu çelişkiye siz cevap verin rica ediyorum. Siz cevabı verirken ben de toparlayıp veda edeceğim. Gelişen dünya standartları ve anbean ilerleyen bilimle birlikte kadın yönetici trendi dünya da müthiş bir şekilde arttı. Kadınların bazı insanların beyninde oluşturdukları şehvetten rahatsız olunması ve o insanların evlerine hapsolup toplum huzurunu bozmaması gerektiğini düşünüyorum. Velhasılıkelam bu seçimin ilk belirleyeni 20 – 30 yaş arası gençler demiştim, bunun altına da kadınlar diyorum. Kadınlara ne kadar yakınlık kuran, onların sorunlarını hisseden ve hissettiğini onlara hissettirenler mutlaka bu seçimin kazananları olacaktır. Son olarak kadına uygulanan şiddeti kınıyor ve kadına uygulanacak tek şiddetin “ Şiddetli sevgi “ olması gerektiğini savunuyorum. Kendinize iyi bakın.