ZGC Başkanı Derya Akbıyık'ın dünkü yazısının başlığını oluşturan soruyu tekrar edelim...

" Turizm şehri olur muyuz?"

Umarım, oluruz...

Akbıyık'ın söylediği gibi, Vali Çınar'ın şehirle ilgili hemen her konuda olduğu gibi turizm konusunda da olağanüstü çabaları görülüyor...

Hemen söyleyelim...

Zonguldak çok güzel bir şehir...

Cenab-ı Allah, bize çok güzel bir şehir armağan etmiş ama, geçmişte bu şehri yöneten kulların, bu şehr-i Zonguldak'ın kadrini-kıymetini bilemedikleri aşikar...

Eğer bilselerdi, böyle olmazdı herhalde...

Günümüze gelelim...

Zonguldak "turizm şehri" olur mu, olur...

Doğası, denizi, ormanı, mağaraları, tarihi ve kültürel değerleri ve Karadeniz'e özgü turizm potansiyeli ile elbette Zonguldak turizmi ekonomik seçeneklerden biri olarak ortaya çıkabilir.

Ancak, Zonguldak'ın "turizm şehri" olabilmesi için öncelikle ve ivedilikle "kıyı şehri" olması gerekiyor.

Bu ne menem kıyı şehridir ki, denizi vardır. gemisi yoktur...

Boydan boya sahillerle kaplı, Karadeniz'in kıyıcığında "inci" gibi duran bu şehirde Ro-Ro gemileri de olmasa, gemi yüzü görebilecek miyiz?..

Şimdi bu konuyla ilgili eski görüşlerimizi tekrar edelim...

Zonguldak-Ereğli / Zonguldak-Filyos-Amasra hattında deniz otobüsleri ya da feribotlarla hem ulaşım, hem de gezi (turistik) amaçlı seferler düzenlenemez mi?..

Koskoca Zonguldak şehri, iki feribot, iki deniz otobüsü almaktan aciz değildir herhalde...

" Karadeniz dalgalı olur* diye düşünenler olursa...

İstanbul Boğazı'nda deniz ulaşımı yapılmıyor mu?..

Hava muhalefeti olduğunda vapur seferleri iptal ediliyor, diğer zamanlarda sürdürülüyor.

Aynı şey Karadeniz için de geçerlidir.

Mazeret üretmek yerine, bu şehri "kıyı şehri" haline getirmek için hep birlikte çaba göstermek en iyisidir.

İşte o zaman "turizm şehri" olmak yolunda çok önemli bir adım atmış olacağız.

 

Bu başkan, başka başkan !..

 

Bir süre önce Demir Medya internet sitesinde ve  Yeni Adım Gazetesi’nde yayınlanan “Bir belediye başkanının marifetleri” başlıklı yazımızda atıfta bulunulan belediye başkanının kim olduğunu soran çok oldu… 

Biz isim vermedik… 

Kimseyi işaret de etmedik...

Belediye başkanlarımızı tenzih ediyorum. 

Bu tür yazılar doğrudan “muhatabına” gider. 

Kamu hizmetini doğru-dürüst ifa eden, akçeli işlere bulaşmayan, kimi müteahhitlerin oyuncağı olmayan, gırtlağına kadar rüşvet çarkına bulaşmamış olan belediye başkanlarına ne sözümüz olacak ki !..

Ancak, insaf ile söyleyelim… 

Böyle “zübük” karakterli belediye başkanları yok mu sanki?.. 

İhaleye fesat karıştırmakla “ün” yapan… 

Kimi müteahhitlerle ortak çalışan… 

Kimi müteahhitlerin kuklası-oyuncağı haline gelen...

Kimi müteahhitler vasıtası ile kendini övdürmek için birilerine para aktaran...

Devleti zarara uğratan… 

Kendi partisine mensup milletvekillerinin ardından konuşan… 

Partisine referandum kaybettirip, "kazandırmış" görüntüsü veren...

"Angara"nın bağlarını ezbere bilen...

Hatta pantalonunu makam otosunda, görüntüsünü bilgisayarında unutan belediye başkanları yok mu?.. 

Dahasını söylemeyelim… 

Kötü örnek “örnek” olmaz ama, bunlar da “belediye başkanı” diye aramızda dolaşıyor. 

Bu tipler ortalığa çıkıp Urumeli'nde paşa kızı gibi çalım satmıyorlar mı!..

Bir de ikide bir fotoğraf servisi yapıp "çok çalışıyor" görüntüsü vermiyorlar mı!..

Üstüne bir de nutuk çekip ahkam kesmiyorlar mı?.. 

İnsanın "gülesi" geliyor!..

Hatta gülmekten “ölesi” geliyor !..