İddia ediyorum; birilerinin bizim umudumuzda gözü ya da ciddi ciddi kastı var. Yoksa bu kadar zor olmaz; olamaz da. Bizler, zihnimize ve yüreğimize en samimi harflerle  ‘Umut‘ diye yazdığımızı ‘Hayata Tutunma’ diye okurken onlar tek kelimeyle ‘Unut‘ diye okuyorlar. Onlar için koca ‘M’ harfi bir anda ‘N’ olur; kimse de onlara böyle olmaz demez.  Çünkü güç onlarda, söz onlarda, imkân onlarda. 

İlk paragrafı okudum da; bir an intihar ( kesinlikle tasvip etmediğimiz bir durum) mektubu yazıyormuşum gibi geldi ama merak etmeyin paragraf büyüyünce umut vadeden bir köşe yazısı olacak ya da biz öyle adlandıracağız. Ne diyordum; onlara sorsam, “ Aman boş ver unut gitsin “ derler. Üretmeyi de sevmezler onlar, hele ki kendilerinden başkalarının üretmesini. Devamlı tüketici olmayı ve itaat etmeyi pompalarlar; güçlerine sırtını dayamaya çalışanlara ve gölgelerinde serinleyenlere. Güce sırtı dayamak, değişik bir söylem; çoğu şeyden, aklından, karakterinden, vicdanından ve hatta kendinden vazgeçmek demek ( İstisnai durumlar dışında). Bizler gibi akıntıya karşı yüzmek değil onlarınki, akıntıyı arkasına alıp rahat rahat istedikleri yere doğru yol almak. Bu istedikleri yer tabii ki de gücün istediği yer oluyor ama bazen iki tarafın aynı yeri istediği de olmuyor değildir. Sonuç o taraf komple mutlu ve umutlu, bizim taraf ne durum da… Haklı kim, doğru kim? Soruyorum sizlere; mutlak bir doğru var mıdır?  

“ Ne zaman buraya bağladın olayı ” falan da demeyin bana; “ 2+2=4 eder mi her zaman? “ demeyeceğim sizlere. Ama matematiğin bile bizi yanılttığı anlar olmuyor da değil yani. Hayatın normal standart seyrinde devam ederken hayatına biri girmek için kapını çalar;  bazen bazı süzgeçlerinden geçiriyorsun bazen de pat görür görmez kapı, pencere alayını sonuna kadar açıyorsun. Sonra hayatına giriyor ve bir süre sonra “ Abbas Yolcu “ diyor sizlere. Önce bir dumura uğruyorsunuz, kendinize gelmeye çalışıyorsunuz. Mantık çerçevesinde düşünüyorsunuz; ben tek kişiydim ve bir kişi girdi hayatıma iki kişi olduk, şimdi de hayatımdan çıkacak gibilerinden biraz formüle döküyorsunuz. Sonuçta boru değil, bu da matematik yani, daha büyük bir olgu mu var; hem de matematikte o kadar problem sorusu bile çözüme ulaşmışken. Bu yüzden güveniyorsunuz matematiğe. Bir bakıyorsunuz iki den bir çıkınca bir kalmadığını yarım kaldığınız zaman anlıyorsunuz ve koca yılların matematiğini burada çürütüyorsunuz. Sonra ne yazık ki; güvendiğiniz matematiğin bile sizi kandırdığını görüyorsunuz. Şuna bak duymuyorum sanıyor ama “ Sen gördün galiba, matematik seni de mi kandırdı? ” diyor.  Bir kere matematikle aram süper benim, onun tüm problemlerini saniyesinde çözüyorum. Hem matematik insanlar gibi problemleri çözüldükten sonra sizi aramamazlık, sormamazlık falan da yapmıyor yani; her daim seninle yaşıyor. Hatta yeri geliyor sana ekmek kapısı oluyor; kimse yüzüne bakmazken sen matematik anlatıp harçlık kazanıyorsun, ben buna bizzat şahidim, kendimden biliyorum. 

Esasında çok farklı yerlere girecektim ama cümleler beni buralara getirdi. Biraz umudun kavramsal ve anlamsal değişiminden bahsedecektim aslında sizlere. Mesela buraya “ Mustafa Kemal “ yazsam, ne diye okursunuz? “ Asalet, karizma, komutan, lider, zeka, deha, azim, mücadele, ileri görüşlülük, egemenlik, özgürlük, cumhuriyet, medeniyet, çağdaşlık, bilim, matematik (geometri), UMUT ve daha niceleri” bana bu konuda katıldığınızı düşünüyorum. 

Mustafa Kemal diye yazdığımızı; umut diye de okuduk.

Umut diye yazdığımızı;  biz hayata tutunma diye onlar ise unut diye okuyor.

Şimdi bana “ Herkes Mustafa Kemal’i umut diye okudu mu “ diye sorabilirsiniz, bence herkes umut diye okumadı ama o bu memleket için umut oldu. Şimdi bizim umudumuzu unut diye okuyanlar var diye biz umut etmeyi bırakacak mıyız? Tabii ki de hayır, Mustafa Kemal gibi vazgeçmeden daha fazla inanarak daha fazla mücadele ederek umut etmeye devam edeceğiz. Yeri gelecek düşünmekten sabaha kadar uyuyamayacağız; uyuyamadığımız çok gecemiz var. Yeri gelecek sabaha kadar imkânsızlıktan ağlayacağız; ağladığımız da vardır yani. Yeri gelecek yalnız olup destek göremediğimizden yakınacağız; yalnızlığımız da destek göremediğimiz de var elbet. Buradan nereye varacağız? Uykusuz da kalsak, ağlasak da, sızlasak da, yalnız da olsak, anlaşılmasak da, tek bir kişi bile destek olmasa bile zihnimize, aklımıza, yıkamadıkları duvarlara, yapılan markajlara, gözetleme kulelerine, kösele suratlara, caddelere, sokaklara ve her yere UMUT diye yazmaya devam; son nefesimize kadar. Umut edelim; güzel ve iyi bir dünya olacak.