Yedi aya yakındır Zonguldak’tayım…Atandığımı öğrendikten sonra, ömrümde bir süreliğine yeni yaşam şehrim olacak  Zonguldak ile ilgili okuyarak, izleyerek, sorarak bilgi edinmeye çalıştım. Gözlemlerimde oluverdi yedi ay  boyunca…Yaşadığım şehrin özelliklerini, hassasiyetlerini, beklentilerini bilmek, şehri ve sakinlerini anlayarak yaşamamı ve çalışmamı sağlıyor…Sürçülisan edersek affola diyerek kömür madeninden kaynaklı derin bir hikayesi olan Zonguldak ile ilgili izlenimlerimi paylaşmak isterim…

 Bahriyeli olarak askerlik yapmış Ereğlili Uzun Mehmet, askerde iken gösterilen kömürü memlekete dönüşte Ereğli’de keşfeder ve İstanbul’a kömür yatağı bulduğunu bildirdiğinde Zonguldak’ın oluşumu ve kömürle serüveni başlamış olur…

O yıllarda maden çok değerli…Sanayileşme için ana unsur…Yer altındaki kömürü çıkarmak kolay değil…Çıkaracak insan kaynağına ihtiyaç duyulmuş…Gönüllü çalışmak isteyen çıkmayınca  1867 yılında Mükellefiyet Yasası çıkarılmış Maden Nazırı Dilaver Paşa zamanında…13-50 yaş arası erkekler sağlıklı ise 6 ay zorunlu çalıştırılmışlar ocaklarda…Madende çalışan askerlikten muaf tutulmuş…Firarlar olmuş çalışmak istemeyenler tarafından…İnsanlar elini kesmiş kendini sakatlamış ki madende çalışmaktan muaf tutulayım diye…Diğer illerden vergisini vermeyen kişilerde madenlerde çalıştırılmış Devlete borcuna karşılık… Ereğli Havzası civarı halk çok sıkıntı yaşamış …, Sanayi Devrimi sonucu Ülke sanayide atılım yapmak isterken enerjiye ihtiyacı olduğundan  kömür gerekli, Devlet kömürü çıkartabilmeli ve bunun için insana ihtiyaç var ama maden ocağında çalışma şartları zor olduğundan kimse çalışmak istemiyor; bu durum böyle bir zaman devam etmiş…Cumhuriyetin kurulması ile mükellefiyet yasası kaldırılmış ancak 1940 ta tekrar çıkarılmış,  1947 de sonlandırılmış ve tekrarı olmamış.

Madenler ilk çıkarılırken başta Fransızlar, İtalyanlar ve İngilizlerden teknik üretim, teknik kadro gibi alanlarda yardım alınmış. 100 yıl Zonguldak kömürlerinin imtiyaz hakkını kullanmışlar…Onlar için sömürmüşler deniyor…1940 yılında Fransızlar işletmeleri devretmişler…

Zamanla başka illerden de madende çalışmaya gelmiş insanlar Zonguldak’a…Yavaş yavaş göç almaya başlamış havza ve Zonguldak büyümüş…İlk madenciler barakalarda zor şartlarda yaşamışlar, ocaklarda zor şartlarda çalışmışlar. 60’lı yıllara doğru işçilerin koşulları düzelmeye başlamış. Yeni ocaklar açılmış. Sanayileşme ve ekonomik gelişim için kömür önemli olunca Zonguldak’ta ülke içinde çok önemli olmuş. Zamanla şehir çok gelişmiş, Avrupai standartlarda bir şehir olmuş o yıllarda…Madenleri işletmek için şehirde bulunan özellikle Fransız ekip Avrupai havada katkılı olmuş ve Fransız etkisi bırakmış şehirde. Sosyal kültürel anlamla tavan yapmış Zonguldak 60 lı 70 li yıllarda…

80’li yıllarda kömür ve doğalgaz yurt dışından alınmaya başlamasıyla Zonguldak’ın kömürdeki Ülke içi payı düşmüş, Zonguldak’ta da duraklama başlamış. Emek yoğun, teknik anlamda çok ilerleyememe sebepli kömür çıkarım maliyetleri yüksek olunca sanayici dışarıdan gelen kömürü tercih etmiş. Zonguldaklı 80 li yıllarda Zonguldak’tan vazgeçildi diye düşünüyor. TTK ‘dan işçi çıkarılmış…Ticarette, esnafın durumunda sıkıntılar oluşmuş…ve büyük madenci yürüyüşü gerçekleşmiş 90’larda…Hükümete ses duyurulmak istenmiş…Yürüyüşten sonra da daha da zora düşmüş Zonguldak ve birazda kaderine terk edilmiş halkın demesine göre…

Madende 5000 şehit vermiş Zonguldak Ülke kalkınması yolunda…Zonguldakspor un renklerindeki kırmızı şehit madenci kanının, lacivert madenci kıyafetinin rengiymiş…Çoğu madenci meslek hastalığına yakalanmış. 90’larda Madencilik ana unsuru azalınca insanlar il dışına çıkmış iş bulmak için; göç alan şehirden göç veren şehre dönüşmüş Zonguldak…

Böyle bir hikayesi olan  şehir Zonguldak…Mükellefiyet dönemleri, ihtişamlı yılları, maden göçükleri, madenci yürüyüşü, her biri derinlemesine incelendiğinde Zonguldak ve Zonguldaklı  daha da anlaşılıyor…

Zonguldak’ta en sevdiğim yer Deniz Feneri’nin  olduğu yer…Oradaki tesiste çay kahve içip Karadeniz’in hırçın kayalıklarla buluşmasını ve Zonguldak’ı izlemek güzel…Fenerin yakınında Türkiye’nin ilk tenis kortu var. Gökgöl Magarası’da etkileyici…Maden Müzesi mutlaka görmek istediğim yerlerden, henüz gidemedim. Aslında ben bir kömür madenine girmek isterim Zonguldak’tan ayrılmadan. İş yeri yerin altı olan, her işe gidişte tekrar dönebilecek miyim tereddütü yaşayan, ciğerleri kömür tozu soluyan, vücutları kömür tozuyla kaplanmış madenci agabeyleri, kardeşleri madende görmek isterim…Kömür tozu, karası deyince de Orhan Veli’nin dizelerini yazmadan geçemedim.. Siyah akar Zonguldak’ın deresi /Yüz karası değil, kömür karası / Böyle kazanılır ekmek parası…Unutmadan, ramazanda sahur&iftar yapma görüntüleri de çok biraz hüzünlü ve değerli gelir bana madencilerin…

Zonguldak insanını çok yardımsever, nezaketli gördüm. Taksicisi, esnafı her kesimden insanı zarif…Zor bir coğrafyada kurulu şehir…Düz alan yok…Sokaklar dar…Merdivenler şehrin vazgeçilmezi ve tabi dik yokuşlar…Araç parkı büyük sorun…Birçok insandan duydum “ siz bu şehri 60-70 li yıllarda görecektiniz” cümlesini…Derin özlemle söylüyorlar…Olduğundan geriye gitmiş ya da yerinde saymış demek mi doğru olur, tek şehir Zonguldak’ı gördüm; geçmiş yıllarına çok özlem duyan…Cumhuriyetin ilk şehri, emeğin başkenti olarak anılan Zonguldak’ı hak ettiği canlılığa kavuşturacak projeler üretilecektir mutlaka ve hayata geçirilecektir o projelerde inşAllah…Manda OSB bana çok yerinde ve harika bir proje olarak gelmişti. İtalya’nın mozzarella peyniri gibi Zonguldak Manda OSB den bir marka niye çıkmasın ki…Filyos’ta yapılmak istenenler de gerçekleşir inşAllah…Doğalgaz gibi alternatif enerji kaynakları ile kömürün pazarı daraldı belki ama kozmetikte de kömür kullanılmaya başlanmış olarak görüyorum reklamlarda…Memleketimin her köşesi tam kapasite performans göstersin, gelişsin, halkı refah içinde olsun  istediğimden Zonguldak içinde en güzeli olsun isterim. Marka olmuş balık lokantaları olsun en başta zira misafir gelen herkes iyi yerde iyi balık yemek istiyor. Sahil daha da güzel değerlendirilsin; konaklama alanı, cafe&restoran, park bahçelerle…Tekne turları olabilir…Şehri ve Karadeniz’i gören yüksek açılarda seyir terası olabilir…Kömür tozu bu şehir ile özdeşleşmiş ama binalar ışıkla kendini temizleyen boyalarla boyanabilir…En önemlisi maden temalı kültürel geziler olmalı bence…Ülkenin kalkınmasında çok yüksek emeği olan bu şehrin madencilerinin mekanları ve maden müzesi turistlerce yerinde görülmeli mutlaka…

Türkiye’nin kalkınmasında önemli yere sahip olmuş, hüznü, özveriyi, ihtişamı, acılı zor günleri  yaşamış Zonguldak’a en güzeli yakışır diye düşünüyorum ve fiziksel şartları beni  biraz zorlasa da Türkiye'ye emeği geçmiş bu şehre bir süreliğine hizmet eden bir memur olmaktan onur duyuyorum.