Küçük olacak mesela yaşadığın şehir, her yere yürüme gideceksin. Bir şort bir tişörtle tüm yazı geçireceksin.  Akşam yıkayacaksın, sabaha kuruyacak. Güneşlenmek istediğinde şezlongsuz, kumların üstüne havlu sermeden, boylu boyunca uzanıp içine damıtacaksın güneşi. İçin yanacak, buz gibi bir karpuz keseceksin. Dirseklerinden suyunu akıta akıta yiyeceksin. Kolların yapış yapış olacak, duşa değil, denize gireceksin.

Özledin mi, arayacaksın. Hoşlandın mı, yürüyeceksin. Sevdim mi, söyleyeceksin; öyle uzun uzadıya süslü cümleler kurmadan. Beğenilmeyince de beğenmeyeceksin. Baktın olmuyor, başkasına bakacaksın.

Sosyal medyaya kafa yormayacaksın ama geri de kalmayacaksın. Üç-beş fotoğrafının olması yetecek sana. Olmadı köşe yazılarını ya da diğer hobilerini hikaye yapacaksın.

İzlediğin dizi kırk dakikayı geçmeyecek. İki yüz elli sayfayı geçmeyecek okuduğun kitap. Üç yüz otuz beş kelimeyi geçmeyecek okuduğun köşe yazısı. Okumayla aran yoksa da Bilgehan Bulut’u okuyacaksın yavaş yavaş, sindire sindire. “Bakalım yine bu hafta neler saçmalamış bu çocuk” diyeceksin.

Gardrobunda üç-beş elbisen olacak mesela, sabahları beş dakikada hazırlanıp çıkacaksın. Çok eşyan olmayacak salonda, paldır küldür yürüyebileceksin. Mutfağı gereksiz malzemelerle doldurmak için yirmi bin lira harcamayacaksın, üç-beş tabak çanak yetecek güzel yemekler yapmana. Lüks eşyaların veremeyeceği mutluluğu, birinin bir donuşu verecek sana.

Fazlalıkları atacaksın; az kişiyle konuşacak, az yiyecek, az düşüneceksin. Ne kalbi, ne mideyi, ne bedeni, ne de ruhu yoracaksın. Bir tane sağlam dost yetecek sana. Canın sıkıldığında “Hadi Olympos’a gidelim” dediğinde, hemen çıkacaksınız yola.

Çok sevmeyeceksin hiçbir şeyi. İlla da bir şeyleri seveceksen ilkbaharı seveceksin, ilk yazı, ilk karı. Güneşin doğuşunu da seveceksin batışını da. Hamakta uyumayı da seveceksin, çimenlerin üzerinde de.

Kendini iyi mi hissetmek istiyorsun mesela; sokak kedilerine, sokak köpeklerine artan yemeklerini götüreceksin. Çiçekleri sulayacaksın. Fidan ekeceksin fidan. Bir dikili ağacın olacak.

Canın yemek yapmak istemiyorsa yapmayacaksın. Bir tostla geçiştireceksin akşam yemeğini ya da bol marullu bir salatayla. Üstüne de bir çay demleyeceksin. Bir film açacaksın, pek sarmayacak, çekeceksin üstüne battaniyeni uyuya kalacaksın. Sabaha karşı dörtte uyanacaksın. Sağın solun tutulmuş, uykun kaçmış. Gidip bir deniz havası alacaksın, ufaktan bir sahil turu. Dalgaların sesini duydukça, ılık rüzgarı hissettikçe mis gibi içine çekeceksin özgürlüğü, yaşadığını hissedeceksin.

Basit yaşayacaksın basit. Yiyeceksin, içeceksin, seveceksin…

Sevdiğim söz: “Dudağının kenarıyla yanağının arasında bir çukur var ya beni oraya gömsünler.” – Çukur dizisinden

Konu hakkındaki düşüncelerinizi aşağıdaki e-mail adresine veya instagram hesabına yazabilirsiniz. Diğer görüş ve önerileriniz için de yazabilirsiniz.

e-mail: [email protected]

İnstagram: b.bulut09