Kentlerin de insanlar gibi kaderleri olduğunu iddia edenler vardır. Mevzu ZONGULDAK olunca bende o görüşe inananların arasındayım. Bu konuda iki farklı durum söz konusu; ilki kaderini orada yaşayanların belirlediği yani” kaderini zorlayanlar” ikincisi de “olayı akışına” yani “ yazılan ilahi senaryoya bırakanlar”. Bunlar hiçbir şey yapmadan armut ağacının altında ağzıma olgun, lezzetli büyük bir armut düşsün diye uzanıp bekleyenler. Artık ağzınıza olgun bir armut mu düşer yoksa ağaçta tüneyen kuşların hacetlerini mi düşer sizin şansınıza kalmış. 

   Ben şu ilk, hani kendi göbeğini kendi kesenlerin tarafındayım. Hem insan olarak hem de kent olarak “olayları akışına bırakmamak” en doğrusu gibime geliyor. 

   Bartın “iki” vekille, Karabük “ üç” vekille, Kastamonu “üç” vekille temsil edilecek yeni düzenleme ile. Zonguldak yine 5 vekille temsil ediliyor. Sayısal anlamda hiçte azımsanacak bir rakam değil. Ama gün sonunda Z RAPORUNA baktığınızda ne görüyorsunuz o önemli …

    Bir kent önce bir ülkeye HAYAT VERDİ …. Kömürün varlığı önce E.K.İ ile bu topraklara hayat verdi … HAYAT VEREN oldu …

  Kömürün şlamı ziyan olmasın diye Çatalağzı Termik Santrali (ÇATES) kuruldu. 1930-1940 ların akıl almaz büyük projelerinden biriydi. Yalnızca bir kente değil bölgeye elektrik sağladı. Çalışmaya başladığında ülkede üretilen elektriğin yaklaşık yüzde 2si orada üretildi. IŞIKVEREN oldu. 

    Ülkenin bir çok yöresinden insanlar bu kente geldi, Anadolu da “Almanya’ya gideceğine ZONGULDAK’a git” sözü dillere pelesenk olmuştu o dönemler. 

  İŞ VEREN, AŞ VEREN oldu Zonguldak 

   Gençleri askerden döndüğünde iş bulma sıkıntısı yaşamıyor, tezkere alınır alınmaz iş hazırdı. Mahallenin büyükleri hemen en uygun isimle evlendirirdi gençleri. 

   UMUT VEREN di bu kent …

  Bürokratı, iş adamı , futbolcusu ve sanatçısı için Zonguldak özel bir anlam taşıyordu. Askerde bile, komutan postası, şoförü veya koruması, karargah çavuşu Zonguldaklılar arasından seçilirdi. Akıllı, uyanık, eğitimli ve iş bilen gençler olduğunu herkes kabul ederdi. 

   Bu senaryo aslında armut ağacının altında yatarken yani kaderimiz için işi oluruna bıraktığımız için yazılmadı. Emek vardı, üretim vardı, istihdam vardı. 

   İşi oluruna bıraktık bu kent GÖÇ VEREN oldu. 

İşi siyasilerin eline bıraktık önce KARABÜK ayrıldı sonra BARTIN, yarın belki de EREĞLİ ayrılacak. 

   İsterseniz şu senaryo işini bir daha düşünün. Armut ağacının altında uyumaya devam mı, yoksa ha bir gayret ayağa kalkıp “neler oluyor be kardeşim” mi diyelim?