-ÖZEL HABER-
Türkiye’de ve Zonguldak’ta kadın ve çocuk cinayetleri, şiddet ve taciz olayları her geçen gün artıyor. Cinayetlerden etkilenen bir çok çocuk ve kadın kendisini tedirgin hissediyor.
Zonguldak’ta yaşanan cinayet olaylarının artmasının ardından psikologlara danışanların sayısında da artış yaşandığı gözlendi.
Psikolog Melis Ağartan, kadın cinayetlerinin artmasının toplum üzerindeki psikolojik etkilerini anlattı.
Kadın cinayetlerinin artmasının yasal düzenlemelerin caydırıcı olmamasından ve korunma mekanizmasındaki eksikliklerden kaynaklandığını ifade eden Mana Psikolojik Danışmanlık ve Gelişim Merkezi Kurucu Psikoloğu Melis Ağartan, toplumda farkındalığın artması gerektiğini sözlerini ekledi.
“ŞİDDETİ DOĞURAN ATAERKİL DÜŞÜNCE YAPILARIDIR”
Cinayetlerin son bulması için toplumdaki farkındalığın artması gerektiğini ifade eden Psikolog Melis Ağartan, şiddeti normalleştiren ve göz yuman yaklaşımların son bulması gerektiğini vurgulayarak,”
Kadına yönelik şiddet, Türkiye’de toplumsal bir yara ve ciddi bir insan hakları ihlali olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorun, cinsiyet eşitsizliği, ataerkil toplumsal yapılar ve kadına biçilen rollerden kaynaklanıyor. Şiddet sadece fiziksel değil, psikolojik, ekonomik ve cinsel boyutlarda da varlığını sürdürüyor.~ Ne yazık ki, yasal düzenlemeler, caydırıcı olsa bile uygulama ve korunma mekanizmalarında eksiklikler olabiliyor.
Psikolog olarak, şiddete maruz kalan kadınların güçlenmesi ve destek mekanizmalarına erişiminin artırılması gerektiğini düşünüyorum. Bu süreçte hem psikolojik hem de sosyal destek kritik. Ayrıca, şiddetin kaynağı olan zihniyet değişimi için toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerine, aile içi iletişimin güçlendirilmesine ve çocukların erken yaşta bu konuda bilinçlendirilmesine ihtiyaç var. Şiddeti önlemek için sadece mağdurlara değil, potansiyel şiddet uygulayıcılarına da müdahale edilmesi gerektiğini savunuyorum.
Toplumda farkındalığın artması, şiddeti normalleştiren veya göz yuman yaklaşımların son bulması çok önemli.
Şiddetin fiziksel boyutunun ötesine geçen, günlük yaşamda kadını nasıl kuşatan bir tehdit olduğunu gösteriyor. Sorunun çözümü için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde farkındalık yaratılması, mağdurların korunması ve şiddeti doğuran ataerkil düşünce yapılarının dönüşmesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
“ŞİDDETİN BİR ÇOK NEDENİ OLABİLİYOR”
Türkiye’de yaşanan kadın cinayetleri konusunda birkaç önemli noktaya dikkat çeken Psikolog Melis Ağartan, şiddeti fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel olmak üzere 4 başlık altında anlattı.
Kadına yönelik yasal koruma eksikliklerinden de bahseden Psikolog Melis Ağartan şunları söyledi ;
1. Fiziksel Şiddet: Türkiye’de fiziksel şiddetin en yaygın biçimlerinden biri aile içi şiddet. Bir kadın evli olduğu ya da birlikte yaşadığı partneri tarafından dövülebiliyor. Bunun örneklerini ne yazık ki haberlerde sıkça görüyoruz. Örneğin, bir kadın boşanmak istediğinde veya ilişkide söz hakkı talep ettiğinde partneri tarafından şiddet görebiliyor. Bu durumda kadının yaralanması, hatta bazen ölümle sonuçlanan olaylar yaşanabiliyor.
2. Psikolojik Şiddet: Psikolojik şiddet, fiziksel iz bırakmasa da derin yaralar açabiliyor. Örneğin, bir kadının sürekli aşağılanması, değersiz hissettirilmesi, hakaretler edilmesi gibi durumlar psikolojik şiddetin bariz örnekleri. Bu tür şiddet, kadının özgüvenini kaybetmesine ve kendi hayatını kontrol edemez hale gelmesine neden oluyor. Kadın, “Bir daha kimse beni istemez” ya da “Bu ilişki dışında yaşama şansım yok” gibi düşüncelere saplanıp kalabiliyor.
3. Ekonomik Şiddet: Kadının maddi olarak erkeğe bağımlı hale getirilmesi de sıkça karşılaşılan bir durum. Örneğin, bir koca eşinin çalışmasına izin vermeyebilir ya da kadının kazandığı parayı kontrol etmek isteyebilir. Bu şekilde kadın, kendi ekonomik özgürlüğüne sahip olamaz ve ilişkide güçsüzleştirilir. Bir başka örnek, kadının evdeki tüm gelirden dışlanması; yani erkeğin tüm mali kararları tek başına alması ve kadına harçlık verir gibi küçük miktarlarda para vermesi olabilir.
4. Cinsel Şiddet: Maalesef kadına yönelik şiddetin bir diğer boyutu da cinsel şiddettir. Bir kadın, evli olduğu biri tarafından bile cinsel ilişkiye zorlandığında bu bir şiddet biçimidir. “Evlisin, bu senin görevin” gibi bir mantıkla kadının rızası hiçe sayılabilir. Türkiye’de bu konu maalesef tabu sayıldığı için genellikle yeterince konuşulmaz, ancak birçok kadın bu tür şiddete maruz kalıyor.
5. Kadına Yönelik Yasal Koruma Eksiklikleri: İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekilmesi de bu bağlamda önemli bir örnektir. Bu sözleşme, kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan bir uluslararası antlaşmaydı. Ancak sözleşmeden çekilme, kadınlar açısından büyük bir geri adım olarak değerlendirildi. Bu durum, birçok kadının kendini güvende hissetmemesine, şiddete karşı korunmada yasal desteği yeterince bulamamasına neden oldu. İfadelerine yer verdi