Sık sık belediye halk otobüslerine biniyoruz, beleş tarifeden yararlanıp bütçemize de belli bir oranda katkı sağlıyoruz. Bunu icat edenden Allah razı olsun... Günde iki kez binsen ayda 400 lira demek, üç kez binsen 600 liraya yakın para.

İyi para!...

Hele ki bu devirde...

Ben daha önce de yazdım köşemde, Kozlu Belediyesi Halk Otobüslerinden söz ettim, özellikle de şoförlerinden.

Şık ve bir örnek giyimli, büyük bir oranla kravatlı, tıraşlı elemanlar ve otobüse binen insanlara karşı da çok kibarlar. Nazikler. Ellerinden gelen tüm kolaylıkları  gösteriyorlar, kartı boşalmış olanları almamazlık etmiyorlar, "gel kardeşim indiğinde hallederiz, yeni kart alır makineye okutursun" diyerek gönülleri fethediyorlar.

Başka konularda da yardımcı oluyorlar, özellikle de bayanlara karşı büyük bir nezaket örneği sergiliyorlar...

Bu kara günlerde insanları sevindiriyorlar...

Moral takviyesi veriyorlar...

İnsanlar insan yerine konulmaktan da mutlu oluyorlar.

Helal olsun!..

Evet; Kozlu Halk Otobüslerinde durum böyle, peki ya Zonguldak Belediyesi Halk Otobüslerinde?

Bildiğiniz gibi aylarca otobüssüz kaldı Zonguldak halkı, koskoca belediye bir otobüs konusunu halledemedi, vatandaşlar dolmuşlara kaldı, parası olanlar da taksicinin arka koltuklarını tercih etti.

Sonunda anlaşmaya varıldı, halk otobüsleri seferlerine başladı...

Biz de ara sıra biniyoruz, gerçi bizim Zonguldak halk otobüsleri emekli yararına çalışan devlet kurumu gibi bir işlevi yerine getiriyor ama bundan emeklinin suçu yok.

Emekli yasalarla kendisine tanınmış bir hakkı kullanıyor, kendisini bu hale getirenler utansın di mi?

Her neyse;

Biz gelelim bizim Zonguldak halk Otobüslerinin şoförlerinin vatandaş ile olan ilişkilerine... Hiç abartmayalım, onlar da ellerinden gelen kibarlığı ve kolaylığı insanlara gösteriyorlar. İnsanlara insanca muamele ediyorlar. Yaşlılara gereken hürmeti gösteriyorlar. Otobüsün yüzde 95'i 65 yaş üzeri olsa bile yüzlerinden gülümseme eksik olmuyor, yolculara bir müşteri gibi değil de bir yakınları gibiymişçesine tutum ve davranış sergiliyorlar.

Onlara da helal olsun, kutluyoruz!..

Vatandaşın, özellikle de emekli ve dar gelirlinin içinde bulunduğu sıkıntılı bu ortamda, onların dertlerini bir nebze de olsun hafifletiyorlar.

Tebrik ediyoruz...

65 Yaş Üstü

Söz halk otobüslerinden açılmışken  bunları kullanan yaşlı kesimin bazı yakınmalarını da dile getirelim.

Hani şu 65 yaş üstüne verilen kartlar var ya,

Hani şoförün yanında bulunan makineye okuttuğunuzda yüksek perdeden "65 yaş üstü" diye bangır bangır ses çıkarıyor ya,

Bedavadan yaşınızı ilan edip reklamınızı yapıyorlar ya,

İşte o 65 yaş üstü kesim bu olaya çok bozuluyorlar!

Neden mi?

Kendilerini genç hissediyorlarmış, yaşlarını da bu nedenle millete duyurmanın alemi yokmuş, vs. vs. vs.

Peki ne yapmalıymış?

Makine "65 yaş üstü" diye bağırmasınmış...

Peki nasıl bağırsınmış?

Örneğin; "Geç koçum" deseymiş, ya da "Hoş geldin birader..."

"Lütfen yerinizi alın delikanlı" da diyebilirmiş...

Erkek yolcuların görüşleri böyle, bir de bayan yolcularımız var, en alıngan kesim. Onların da bu konuda bazı istek ve talepleri var.

Bayan 65 yaş üstü de kendilerine hitap eden makinenin kendilerini erkek yolcular ve kendi hemcinsleri yanında küçük düşürmemesini arzuluyorlar ve "hoş geldiniz hanımefendi" veya "bu gün çok güzelsiniz" gibilerden karşılamasını istiyorlar. Hatta bir bayan makinenin kendisine "hoş geldin fıstık" şeklinde bir hitabından gocunmayacağını bile söyledi.

Olabilir yani; niye olmasın?

Nezaket hep sürücülerden mi sorulacak, biraz da kart okuyan makine kibarlık gösterisi yapmalı di mi?

HIZLI ŞOFÖR

Alın size bir de şoför fıkrası, biraz gülelim;

Hidayet ölünce cennetin kapısında kuyruğa girer. Hemen önünde bekleyen adam pederdir. Kapıda da bir melek beklemektedir.

Melek pedere sorar:

-"Hiç günahın var mı peder?"

Peder;

-"Aziz melek ben rahiptim. Tüm hayatım boyunca hep tanrıma dua ettim. Karıma ve çocuklarıma sadık kaldım. İnsanlara ve hayvanlara hep yardım ettim"

Melek ;

-"Çok iyi, bunları biliyorduk zaten. Al sana cennetin gümüş anahtarı" der.

Ve sonra Hidayet'e döner;

"Senin hiç günahın var mı?"

Hidayet;

"Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım. Tanrıya dua etmedim açıkçası, inancım da zayıftı ve bir günahım vardı. Çok sert ve hızlı otobüs kullanırdım..."

Melek; Hidayet'e döner ve,

-"Bunu da biliyoruz. Çok iyi al sana cennetin altın anahtarı" der..

Peder bu olaya çok sinirlenir:

-"Ben hayatımı tanrıya adadım siz de gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz, bu haksızlık değil mi?"

Melek; gülerek:

-"Koçum sen vaaz verirken herkes uyuyordu ama Hidayet otobüs kullanırken herkes dua ediyordu…"