Kentin tanınmış simalarından olan İlyas usta ile sohbet ediyoruz. Son yıllarda belki de işine en çok yatırım yapan isimlerden biridir İlyas ağabey. Bazılarına göre değil yatırım yapmak, market dolapları sektörüne selam vermenin bile risk olduğu bu coğrafyada uzun yılların deneyimini ve birikimini gözünü kırpmadan harcayan bir isimden bahsediyoruz.

Bazı kentlerin şövalyelere ihtiyacı vardır. Bazı kentler mutlaka birileri tarafından desteklenmeli, mutlaka yardım görmelidir. Bundan 10-15 yıl önce Zonguldak için böyle bir durum söz konusu değildi ama şimdilerde git gide artan bir düzeyde o desteğe ihtiyaç duyuyoruz.

Sohbet sırasında ilginç bir tespit yapılıyor; “ Zonguldak yorgun bir şehir” . Zonguldak için bir çok yorum, tespit yapıldı ama yorgun şehir dendiğini hiç hatırlamıyorum.

Bir kentin yorgun olması için aslında çok üretken ve çok fazla çalışma sahası olması gerekmez mi? Biz de durum tam tersi. Üretim sahamız yalnızca kömür ve onu da üretecek işçi sayısı hızla emekli olup, kentin en büyük lokomotif kurumu olan TTK süratle küçülüyor.

Hem kent yorgun hem kent insanı diyor yılların deneyimli ismi İlyas usta. Eğer bir yerde umutsuzluk varsa orada mutlaka ters giden bir şeyler vardır.

Enerji kaynakları bakımından anlaşılıyor ki, gelecek yıllarda “ kömür” bu kaynaklar arasında olunsun istenmiyor. Yalnızca kömür değil tüm fosil yakıtlara ( kömür, petrol, doğalgaz gibi) karşı bir duruş var. İyide her geçen gün artan özellikle elektrik ihtiyacını nasıl karşılayacağız? Nasıl ısınacağız? HES projeleri, kurulacak yöre halkı tarafından tepkiyle karşılanıyor. Herkes sorundan bahsediyor ama çözüm ne?

Bu toz duman arasında varlığını yalnızca kömüre bağlamış bir kent olan Zonguldak ne olacak?

Uzun yıllardır bunca insanı bir arada tutan ve onlara bir yaşam sunan kentin kaderi kapanan bir lastik fabrikası yada sentetik sutyen işletmesi gibi mi olacak?

Eğer biri Karadenizliler için üretken değil derse Allah onu çarpar. Çalışkan ve yurtseverdir bu yörenin insanları. Dim dik yamaçlarda ve zor şartlarda o ufacık kaya parçaları üzerinde, taşı kayayı temizleyip tarla yapan, evinin kışlık ihtiyacını sağlayan bu insanlara “ üretme” demek doğanın düzenine aykırıdır ilk önce.

Ruhunu ve bedenini bu topraklara adamış bu çalışkan insanlar bugün nasıl olurda yorgun olurlar? Siyaset; içinde “sosyoloji/psikoloji” yoksa RANT YÖNETİMİDİR. Her şeyden kar etmeyi beklerseniz bizde şu soruyu sorabiliriz; “ asgari ücretin 2825 lira olduğu bir ülkede, siz devleti yönetenler ne yapıyorsunuz? Eğer ülke kaynaklarını rasyonel bir şekilde değerlendiremiyorsanız sıkıntı nerede ve kimde?

Yorgun kentin yorgun insanları sonunu kestiremedikleri bir filmin ücretsiz kahramanları olarak şimdilik bekliyorlar. Bu filmin sonunu herkes merak ediyor.