CHP Zonguldak İl Kadın Kolları Başkanı Merve Kır, “67’de 67 bin hane” saha çalışmamızla 46 günde Zonguldak’ımızın 8 ilçesinde toplam 16 bin 352 haneye Cumhuriyet Halk Partisi örgütleri tarafından gidildi, zilleri çalındı, aile destekleri sigortasının anlatıldığını duyurdu. 

Merve Kır açıklamasında; “67’de 67 bin hane” saha çalışmamızla 46 günde Zonguldak’ımızın 8 ilçesinde toplam 16 bin 352 haneye Cumhuriyet Halk Partisi örgütleri tarafından gidildi, zilleri çalındı, Aile Destekleri Sigortası anlatıldı. Siyaset kurumunun görevi "vatandaşı görmek, dinlemek, hissetmek ve sorunlarını eğer bizim gibi muhalefettelerse iktidara geldiklerinde nasıl çözeceklerini anlatarak ikna etmek" olduğunun bilinciyle vatandaşlarımıza ulaşmaya devam ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin "İntranet" bilişim sistemine yapılan her ev ziyaretini kayıt altına alıyor, bu verilerden Zonguldak gerçekliğini ve siyasetin ilgilenmesi gereken konuları daha net görüyoruz. Hane ziyaretlerinde en sık gördüğümüz sorunları  "temel ihtiyaçlara erişim", "yoksullaşma", "eğitim", "işsizlik", "gençler", "kadınlar", "göçmen, sığınmacılar”, "sağlık", "kaygı ve belirsizlik", "madde kullanımı ve bağımlılık" şeklinde sıralayabiliriz.
Zonguldak halkı artık belirsizlik, kaygı, güvencesizlik durumunda, mevcut siyasi iktidar tarafından söylenen sözler, verilen vaatler ne olursa olsun gerçekliğinin değişmeyeceğinin farkında. Zonguldak halkı, hemen hemen çaldığımız her kapıda olmasa da şunu söylüyor; 'Artık iktidar değişsin, bir an önce seçim olsun.' Cumhuriyet Halk Partisi Zonguldak Kadın Kolları ve örgütleri olarak seçim olacağı güne kadar vatandaşın yanında olacağız, onları dinlemeye devam edeceğiz.
Değerli basın mensupları, Ülkemizin en büyük sorunu AKP iktidarı tarafından yönetilmesi, daha doğrusu yönetim becerisi gösterilememesidir. Her alanda yönetim boşluğu ve kaos vardır. Bu durum ülkenin enerjisini alıp götürüyor. Bilhassa 2018 Haziran seçimleriyle birlikte Cumhurbaşkanı sistemine geçilip, tek adam yönetimi başlayınca bugün yaşanan sorunlar başlamıştır. Çünkü ülke Erdoğan ve onun takliti olmuş niteliksiz insanların elinde kalmıştır. Tek adam rejimi diyoruz ama görünen Saray’ın rejimidir.
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğindeki Millet İttifakı yaşanan tüm sorunları çözecek güçtedir. Çalışmalar halen devam etmektedir. Kasımın 28’inde ortaya konacak çözüm önerileri ve hükümet programıyla birlikte, sorunların üstesinden nasıl gelineceği kamuoyuna açıklanacaktır. Öncelik elbette güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek olacaktır. Yasama, yürütme ve yargı erki ayrılacak, kuvvetler ayrılığı ile birlikte ülke yönetiminde tam bir denge ve denetleme sağlanacaktır.
Erdoğan rejiminin yarattığı en büyük kaos ekonomide yaşanmaktadır. 2018 seçimlerinin hemen sonrasında, Temmuz ayında salçanın piyasadan çekilmesi ve arkasından iki kat fiyatla tekrar satışa sunulmasından sonra, piyasaların dengesi bozulmaya başlamıştır. Peşinden faiz sebep enflasyon sonuçtur anlayışı, zaman içerisinde enflasyonu düşürmek yerine azdırmıştır. Düşük politika faizi sadece bankalara ve büyük zenginlere yaramıştır. Gelişen süreçte fiyatlar yükselmiş ve halen yükselmeye devam etmektedir. Enflasyon ENAG’ın açıkladığının üzerinde artmaktadır. Ama çalışanların ve emeklilerin maaşları aynı ölçüde artmamıştır. Tüm ürün fiyatları son 1,5 , 2 yılda 3-5 kat artarken maaş ve ücretlerdeki artış bunun yarısına bile ulaşamamıştır. Bu durumu bütün vatandaşlarımız yaşayarak görüyor. Fiyatlar öylesine artmış ki artık palto gibi giyeceklere banka kredisi verilir olmuştur. Vatandaşlara sosyal yardım yapmak yerine, bankalara borçlandırmayı seçen bu beceriksizlikler, vatandaşın satın alma gücünü elinden almıştır. Bilhassa Zonguldak’ta vatandaşın geçimi daha da zordur. Çünkü hayat pahalılığı diğer illerden daha fazladır. Bırakın ev araba almayı, insanlarımız sofraya bir çeşit yemek daha koyarsa, karnını doyurursa şükreder hale gelmiştir. Ama Saray efradının, zenginlerin gözü halen doymamıştır.
AKP iktidarını yiyecek olan, Erdoğan’ı Saray’ından indirecek olan vatandaşın ekonomik durumu, açlık çekmesi ve işsizlik olacaktır. İşsizlik demişken; enflasyonu Saray’ın emriyle masa başında düşüren TÜİK işsizlik oranını da aynı şekilde belirliyor. Şehrimize bakın işsizliğin kol gezdiğini görürsünüz. İnsanların geliri yok, geliri. Bir çoğu sosyal yardımlarla geçinmeye çalışıyor. Ama sosyal yardımlar göçmenlere gittiği için vatandaşlarımıza çoğunlukla yardım yapılmıyor. Sosyal yardımlar konusunda şunu özellikle belirtmek isterim; Millet İttifakı İktidara gelince bu yardımların kesileceği konusu AKP yöneticilerinin ağızlarından düşmüyor. Aksine! Sosyal demokrat bir parti olan Cumhuriyet Halk Partisinin içinde olduğu Millet İttifakı iktidara gelince, sosyal yardımlar daha da artacak ve tabana yayılacaktır. Bizler 67’de 67 bin hane projemizle ihtiyaç sahibi ailelerin sorunlarına çözüm olacak Aile Destekleri Sigortası’nı kapı kapı gezerek anlatıyoruz.
Ekonomik durum siyasi dinci zihniyeti iktidardan göndermeye yeter dedim ama ülkenin demokrasi, özgürlükler ve adalet gibi sorunları da devasadır. 3Y ile halkı kandıran partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, görünen o ki 3Y sebebiyle gidecektir. Ülkemizde demokrasi askıya alınmıştır. Halkın hiç bir demokratik talebi yerine getirilmediği gibi, hak aramak için Anayasal hakkını kullanarak sokağa çıkması da polisiye tedbirlerle engellenmektedir. Çünkü tek adam rejimi dediğimiz aslında faşist bir yönetim anlayışıdır. Bu süreçte devlet parti ve polis devletine döner. Tıpkı bugün yaşadığımız gibi. Televizyon ve gazete haberlerinden anlaşıldığı üzere, toplum bireysel olarak adaletini kendisi sağlamaya çalışıyor. Çünkü siyasi gücü parası olanlar adaleti satın alır hale gelmiştir. Yargı kesinlikle siyasi iktidarın emri altındadır. Yapılan haksız tutuklamalar cezaya dönerken, alınan nihai kararlarda dediğimizin ispatıdır. Aynı şekilde toplumun bütün özgürlükleri de yok edilmiştir. Toplum adeta her şeyden korkar hale gelmiştir. Son çıkan sansür yasası ile dezenformasyonu engelleyeceğiz demişler ama yandaş basına ve AKP’nin siyasi yetkililerine toplumu yanlış bilgilendirme yolunu açmışlardır. Amaç basın özgürlüğünü engellemek ve halkın haber alma özgürlüğüne ket vurmaktır. Dedim ya bu iktidarın elle tutulacak tarafı kalmamıştır. Siyasi baskılara direnen 2-3 televizyon ve gazete sayesinde, iktidar mensuplarının ve yandaş iş adamlarının yolsuzluk, usulsüzlüklerini duyabiliyoruz. Rüşvet almış başını gitmiş. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun temiz para sağlayacağını söylemesine tepki verenler, Merkez Bankası’nın kasasına giren kaynağı belirsiz parayı hiç sorgulamıyor. Bu paranın kumar ve uyuşturucudan gelen kara para olup olmadığını tartışmıyor, tartıştırmıyor. Ama bu konuyu gündeme getiren Genel Başkanımıza AKP iktidarı ve beslemeleri hakaret ediyor. Sanki uyuşturucu baronlarıyla, kaçakçılarla fotoğraf çektiren ve video görüntülerinde yer alan Kemal Kılıçdaroğlu’ymuş gibi. Bu bağlamda ülkede uyuşturucu kullanma yaşının düştüğüne, Türkiye’nin uyuşturucu kaçakçılığında terminal ülke haline geldiğine, baronların bilhassa İstanbul’da savaştığına da dikkatinizi çekmek isterim. Sorunlarımız bu kadarla kalsa iyi! Kadına ve çocuğa uygulanan şiddet ile Kadın cinayetlerini önemseyelim. Her yıl on binlerce Kadın ve çocuk şiddete uğrarken, yüzlerce Kadında öldürülüyor. Şiddetin ve ölümlerin artışına yol açan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek imza ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesidir. Hem bu yaklaşım hem de yargının verdiği ceza indirimleri şiddet yanlılarını cesaretlendirmiştir. Bu zihniyet kadının ekonomik özgürlüğü yerine, onu erkeğin eline bakmaya mecbur bırakmak için evine hapsetmek istediğini de vurgulamalıyım.
Bütün bu sorunların ilimizde daha da ağır yaşandığını biliyoruz ama hemşehrilerimizin yaşadığı başka sorunlarda var. Mesela kömür ile ilgili yaşananlar. Öyle veya böyle zorla veya isteyerek hemşehrilerimizin kömür ocaklarında çalışmaktadır ama yıllardır sürdürülen yanlış politikalar sonucu hem ocakta çalışanların sayısı günden güne azalmıştır. Bu Özal döneminden beri yaşanan sorundur. Şehrimizdeki işsizliğin en büyük sebebi de budur. Bir de başta TTK olmak üzere, özel kömür işletmelerinde de yaşanan iş sağlığı ve iş güvenliği sorunu vardır. Bu madenlerde en az 5 bin evladımızı şehit verdik. En son Amasra’da yitirdiğimiz 42 canımız ve Killimli’deki 1 maden şehidimizin ölüm sebebi kesinlikle iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmamasıdır.
Ama bunlar konuşmakla olmuyor. Merkezi yönetimin çıkardığı mevzuatların ötelenmemisi ve bir an önce uygulanması gerekmektedir. İş sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri tam olarak alınmalıdır. İşçilerin ücret ve izin hakları da verilmelidir. Bir de kaçak ocaklar konusu var ki, gerekli tüm tedbirler ve önlemler alınıp, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca yaşadığımız ilin ağır çevre sorunları vardır. Bir gün Bülent Ecevit Üniversitesi Çocuk Onkolojisi Bölümünü ziyaret ederseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Konuşmamı bitirmeden önce İstanbul İstiklal Caddesinde yaşanan terör olayını şiddetle ve nefretle kınıyorum.Daha dün PKK ile açılım süreci yaşayanlar, 6’lı masanın altında ve çevresinde HDP var diyenler, şimdi Anayasa değişikliği için HDP’nin kapısını çalıyor. Yeni açılım süreci iddiaları ortalıkta dolaşıyor. HDP’ye düşmanlığı ile tanınan bir siyasi parti lideri de bu konuda ikilem yaşıyor. Bakalım yeni bir çözüm sürecine ne diyecek! AKP ve Erdoğan pragmatist, yani kendine yararcı politikalar izlerken, İstanbul’daki terör saldırısını Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na yıkmaya çalışan yandaşlara yuh olsun! Kılıçdaroğlu Kasım ayını bekleyin dedi. Evet biz 28 Kasım’ı heyecanla bekliyoruz. Arkasından Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayının açıklanmasını. Seçimlere giderken çok çalışacağımız bir sürecin arifesindeyiz. Halkımızın umudu olmak için, iktidara gelmek için, haramileri göndermek için, çalışıyoruz, çalışacağız.Hiç kimsenin şüphesi olmasın, Geliyor Gelmekte Olan!” ifadelerini kullandı.

(HABER MERKEZİ)

Editör: Haber Merkezi