Zonguldak'ta, il dışından gelerek tekstil sektöründe üretim yapan bazı firmaların çalışanlarını mağdur etmesi yeni bir şey değil…

Geçmişte ucuz emek gücü ve ucuz atölye kiraları nedeniyle Zonguldak'a gelen birçok tekstil firması çalışanlarını mağdur edip, kayıplara karıştı

Çok somut bir örnek verelim…

Yıllar önce Çaycuma'da, yanılmıyorsam, OSB içinde üretim yapan il dışından gelen bir firma, aylarca çalışanların maaşlarını ödemediği gibi, bir gece yarısı atölyedeki makineleri söktükten sonra, tası-tarağı toplayıp Çaycuma'yı terk etmişti.

Sabah atölyeye işe gelen çalışanlar bomboş atölye binası ile karşılaştığında işin gerçeği anlaşılmış, olan aylarca el emeği, göz nuru ile çalışan tekstil işçilerinin hakları da uçup gitmişti.

Benzer olaylar Çatalağzı'nda da oldu, yine il dışından gelerek Çatalağzı'nda atölye kuran firmanın adamları o sıradan beldeden bir işadamı tarafından işletilmekte olan atölyedeki tekstil üretiminde kullanılmakta olan makineleri sökmeye gelmişti.

Örnekler daha fazladır, ancak, yine Çaycuma'dan basına yansıyan haberlere göre yeni bir "tekstil vakası " daha yaşanıyor.

Bu haberlerden kısa bir alıntı yapalım…

" Zonguldak’taki Nersoy Tekstil’de sendikalı oldukları için işten çıkartılan işçiler aylardır direnişlerine devam ediyor. Özellikle kadın işçiler kölelik koşullarında çalıştıklarını; uluorta hakaretlere, aşağılamalara ve cinsel tacize maruz bırakıldıklarını anlattı."

Bütün bunlar çok ciddi iddialar…

Peki, Nersoy Tekstil sahipleri veya yöneticileri bu iddialar karşısında ne söylüyor?

Bildiğimiz kadarı ile sendikalı olmak yasal bir haktır, buna karşın sırf "sendikalı oldu diye" işverenin çalışanları işten çıkarmak gibi bir hakkı var mı, bunu bilmiyoruz.

Ancak, yasal hakkını kullandı diye kimseye ceza verilemeyeceğine göre, bu durumun devletin yetkili makamları tarafından çözülmesi, ya da "insanları  sendikaya üye olduğu gerekçesi ile yargıya taşınması gerekiyor.

Kasta varan ihmal

Amasra'da meydana gelen ve 42 madencimizin ölümüne neden olan grizu faciasında bu facianın ardından yürekleri kimbilir kaç kez daha yakan "ihmaller zinciri" tek tek belirleniyor.

Bu konuda, Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürülen soruşturma ve iş müfettişlerinin raporları ile TBMM Araştırma Komisyonu'nun tespitleri ortada vahim hatalar bulunduğunu gösteriyor.

Türk Hukuk Sistemi içinde "kasta varan ihmam" olarak tanımlanan bu durum, Amasra'da aynen vuku bulmuş durumda…

Hukukta buna "kasta varan ihmal" deniyor.

Kazanın meydana geldiği ocakta yapılan teknik incelemeler sonucunda, metan gazı yükselmesi ile tamn 355 kez alarm çaldığı, ancak hiç kimsenin umurunda olmadığı anlaşılıyor.

Tam bir "kasta varan ihmal" durumu…

TTK'nın yöneticileri, sendikanın başkanları bunu hiç görmediler mi, duymadılar mı, şimdi konuşanlar, 42 canımız gitmeden konuşsaydı daha iyi olmaz mıydı?

Yeterli havalandırma tedbirleri alınmamış, ikazlara uyulmamış, tam 355 kez alarm çalmış, kimse duymamış !..

Tam 'kasta varan kusur" davası…

Yani, bilip de bilmezden gelmişler…

Duyup da duymazdan…

Duyup da duymazdan…

Olan 42 yiğit maden işçisine olmuş…

Amasra'daki grizu faciasında hayatlarını kaybeden 42 maden şehidimize bir kez daha Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyoruz.

Ruhları şad olsun, mekanları Cennet olsun.

Kasta varan ihmal suçunu işleyenler de mahkeme huzurunda hesabını versin bakalım.